Soyutlama üzerine (3)

Soyutlama üzerine (3)

ABONE OL
7 Aralık 2023 12:50
Soyutlama üzerine (3)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Habip Hamza ERDEM

Soyutlama, görünürde olanın gerisinde olanı bulup ortaya çıkarmak (keşfetmek) demektir diyorduk.

 Veri somutun özünü ortaya çıkarmak da denilebilir.

 Gelişigüzel kullanılan ‘zarf/mazruf’ ikilisi de aslında bu ‘çaba’ için dillendirilmiştir.

          Demek ki soyutlamanın, derin felsefî ya da bilimsel ‘çaba’ların ötesinde, günlük yaşamımızda her birimizin başvurduğu bir ‘akıl yürütme’ olduğunu söylemek çok da abartılı olmayabilir.

          Kuşkusuz ‘akıl yürütme’yi biliyor ve uygulayabiliyorsak…

          Ne var ki, bu kez, eğer ‘akıl yürütme’ bu kadar kolay olsaydı bilimsel yatırım ve bilim insanlarına gerek kalmazdı denilebilecektir.

          Böylece ‘bilimsel çaba’ ile günlük sıradan akıl yürütmeler arasındaki ayırıma gelmiş oluruz.

          Öyle ki, ‘düşünce’ ve ‘düşünce özgürlüğü’ gibi konuların da uzaktan göründüğü gibi olmadığı ve her önüne gelenin ‘benim düşüncem’ diye sahiplendiği her ne ise onun gerçekte bir ‘düşünce’ olup olmadığı da tartışma götürür diyeceğiz.

          Çünkü, gerçekte, ‘düşünce’; ‘kanı’, ‘sezgi’, ‘duyum’, ‘görüş’ ve giderek ‘dünya görüşü’nün çok ötesinde, ‘kavram’ları kavrama (saisir) amacı güden bir ‘düşünme eylemi’nin ürünüdür.

          Demek ki ‘düşünce’ sahibi olabilmek, öncelikle ‘düşünme eylemi’ni yapabilmek bilgi ve becerisine bağlı olup, öyle her aklı esenin ‘benim düşüncem’ diye ortaya çıkmasıyla olacak bir iş değildir.

          Kuşkusuz burada, Türkçe’mizin henüz çağdaş ‘düşünce dili’ni yeterince karşılayamamasının da payı olduğunu söylemek gerekecektir.

          Bu da, Cumhuriyet’le birlikte yapılan atılımın 1950’lerden sonra kesintiye uğramasının bir sonucudur.

          Kendi payıma, 1980’li yıllarda rahatlıkla kullandığım Türkçe sözcüklerde 2000’li yıllardan sonra bir gerilemenin olduğunu açık yüreklilikle söyleyebilirim.

          Bunda Türkçe yayınları okuyamamanın etkisinin olduğu söylenebilirse de, kendi alanımda okunacak yayın olmamasının etkisi de vardır diyeceğim.

          Şimdi, konumuza dönüp, ‘kavram’, ‘kavrama’ ve ‘kavramsallaştırma’ sözcüklerine yakından bakmaya çalışalım.

          Kavramsallaştırmak (concevoir) hem hayal etmek ve hem de ‘düşüncede gerçekleştirmek’ demek olup, hem güncel yaşamımızda her birimizin yapabileceği sıradan bir ‘’ ve hem de ‘iş’i bu olup tüm yaşamını buna göre düzenleyenlerin gösterdikleri ‘çaba’ sonucu elde edilen sonuçtur diyeceğiz.

          Aristo’dan başlayarak, Kant, Hegel, Marx ya da Ricardo, Walras, Pareto vb isimlere gönderme yapmamızın nedeni, onların her birinin ‘yeni kavramlar’ üretmiş olmasındandır.

          Eğer onlar kadar bir yetkinliğimiz yoksa, Marx’a katılmayıp Kant’a sarılmak, ancak ve sadece sıradan bir ‘tercih’ olacaktır.

          Oysa ‘tercih’ ya da ‘beğeni’ bir ‘düşünce’ değil, bir ‘duygu’dur.

          Hal böyle iken, örneğin ‘ben Marx’ın düşüncelerine katılmıyorum’ diyebilmek için en az Marx kadar o konuda ‘düşünmüş’ olmak gerekmektedir, ki aksi halde tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış konumuna düşülebilir.

          Konudan uzaklaşmak pahasına, çok saygın bir yorumcunun, gazetesinde ve sohbetlerinde sık sık ‘ben mutlak eşitliğe kesinlikle karşıyım’ dediğini görüyorum.

          Liberal/Demokrat/Sosyalist olduğunu da sıklıkla yineleyen bu beyefendiye kimin, nerede ve ne zaman ‘mutlak eşitlik’ olmazsa olmaz dediği veya yazdığını doğrusu merak ediyorum.

          Oysa, ‘soyutlama’nın özde ‘mutlak’ı araştırmak demek olduğunu biliyor olması gerekirdi.

          ‘Soyutlama’, somut yani ‘gözle görülüp elle tutulan şey’lerin, beş duyu ile algılanamayan ‘özü’nü yakalayıp ortaya çıkarma, yani açıklama eylemidir.

          Ki, ‘mutlak’ demek, görünürde olan ile özün çakışma hali olup, hiçbir ‘soyutlama’ ‘mutlak’ı bulduğunu ileri sürmemiştir, süremez ve süremeyecektir.

          Sürerse bu ‘soyutlama’ değil bir ‘inanç’ olabilir ki, tamamen konumuz dışıdır.

          Kaldı ki, ileride ‘gerçek soyutlama’ ve ‘düşünülmüş düşünce’ gibi kavramsallaştırmalara da geleceğiz ama hiçbirinin ‘olası’nın dışında bir iddiasının olmadığını şimdiden belirtmiş olalım.

          Ünlü liberal/demokrat/sosyalist’imize buradan, bilimde , ‘yasa’ların olduğunu ama ‘mutlak’ diye bir şeyin hiçbir alanda söz konusu olmadığını anımsatarak bu sayımızı sonlandıralım.

          (Sürecek)

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP