Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Özgür Karasar

CHP’de parti kültürü geleneklerinden linç kültürüne geçiş

Sosyal medya kullanımının etik ve ahlaki birçok değeri yok ettiğini biliyoruz. Takipçi artırmak, sanal dünyada popüler olmak gibi durumlar, sosyolojik ve psikolojik araştırmaların konusu oluyor.

Siyasette durum çok farklı değil. Trol gruplarıyla algı yönetmek, hatta siyasi operasyonlarda bu trolleri kullanmak, kimilerini öne çıkarmak, kimilerini linçlemek üzerine para karşılığı yapılan işlere dönüşmüştür. Bazı havuz medya gazetecilerinin bu trol gruplarını yönlendirdiğine şahit olmaktayız.

Bu trol gruplarına örnek verecek olursak, “Ebabil Kuşları” ve “Saraçhane Bülbülleri” gibi değişik isimlerle gündemde yer almaktadırlar.

Dezenformasyonun ta kendisi, bu trol grupları tarafından ciddi bir saldırı ve linçle gerçekleşmektedir.

Havuz medyaları, istedikleri maddi çıkarları alana kadar saldırıp, maddi çıkar sağlandıktan sonra başka bir yapıya bürünmektedir. Bu durum, gerçek anlamda inandırıcılığını yitiren, ilkesiz bir habercilik anlayışına dönüşmüştür.

Yine örnek verecek olursak, A Haber, CNN Türk, Halk TV, Tele1 gibi kanallar buna en iyi örnekleri teşkil etmektedir.

Gündemi hızla değiştiren yeni medya ve siyaset anlayışı, halkın gerçek sorunlarından uzak, suni gündemlerle gerçekleri gizlemek üzerine şekillenmektedir. Siyasette, başkalarına kendilerini ifade etme hakkı tanımayan bir yapı oluşmaktadır.

CHP, yeni bir anlayışla dizayn edilmeye başladı ve iktidar, bu dizayn anlayışıyla deyim yerindeyse kedinin fareyle oynaması gibi oynamaya başladı. CHP, halkın gerçek gündeminden koparak tek bir adamı cumhurbaşkanı çıkarmak için çaba harcarken, tüm parti ilkeleri ve kuralları adeta yok sayılmaya başladı. Ekrem İmamoğlu, sürekli gündemde kalmaya çalışarak hem partisine zarar vermekte hem de halkın ekonomik sorunlarının önüne suni bir gündem yaratarak kendi adaylığını ülkenin en önemli sorunuymuş gibi gündeme taşımaktadır.

Kurultay ve onu takip eden yerel seçim süreci, CHP içindeki birçok geleneğin, parti adabı ve kültürünün yok olduğu; fikirlerden çok kişilerin öne çıktığı bir süreç olmaya devam etmektedir. Kişilerin ise bir siyasi fikirle değil, tamamen bireysel hazlar üzerinden şekillenen popüler kültür ürünü siyasetçilerle partide konumlandığı görülmektedir.

Her şeyin şova dönüştüğü CHP siyasetinde, samimiyetten uzak bir anlayış hâkimdir. Acılardaki duruşlarında bile bu samimiyetsizlik beden dillerine yansımaktadır. Maalesef her samimiyetsizlik, halkın gerçek sorunlarını göz ardı etmekte ve onların dertleriyle dertlenmediklerini açıkça ortaya koymaktadır.

Uzun süredir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP kurultayı ile ilgili “şaibe” kelimesini kullanmakta, hatta son olarak yaptığı bir konuşmada Kemal Kılıçdaroğlu’nu da hedef alarak topluma farklı mesajlar vermektedir. Bu durum karşısında parti yönetiminin hem kendi kurultaylarına hem de eski genel başkanlarına sahip çıkacak bir açıklama yapması beklenirken uzun süre sessiz kalmaları, CHP geleneğine aykırı bir durum değil midir?

Hatırlayalım, Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi?

“Seçimlerin faturasını Bay Kemal’e çıkartıp şaibeli bir kurultayla kendisini tehcir ettiler…”

Tehcir kelimesinin bu toplum hafızasında neyi işaret ettiğini biliyoruz. Tayyip Bey’in, Kemal Bey’i defalarca hedef hâline getirdiğini ve kitleler önünde linç ettirdiğini de biliyoruz. Bunun sonucunda Kılıçdaroğlu birçok kez saldırıya uğramış, hatta bir şehit cenazesinde ölümden dönmüştür.

Parti kültürü ve geleneğinden gelen bir anlayış, tüm parti üyelerini bu saldırılara karşı korumayı gerektirmez mi? Kaldı ki bu saldırıya uğrayan, “tehcir” kelimesiyle toplumun hafızasına başka mesajlar yollanan bir lidere sahip çıkmak, her CHP’linin görevidir.

İşte tüm bunlara maruz kalan Sayın Kılıçdaroğlu, kendi öz savunmasını yapmak zorunda bırakılmıştır. Aylardır bir televizyon programına davet edilmesine rağmen çıkmamış; ancak hem partisine hem de kendisine yöneltilen ithamlara sessiz kalan parti yöneticilerine ve Cumhurbaşkanı’na bir cevap verme hakkı doğmamış mıdır?

Sonrasında ne olmuştur? Kılıçdaroğlu tüm bunlara cevap verdikten sonra, siyasal hukuk sistemi rafta beklettiği bir dava ile tekrar hedef hâline getirilmiştir.

Bir şehit cenazesinde ölümden dönen Kemal Kılıçdaroğlu, bu defa kendi mahallesinde linçlenmeye başladı. Üstelik bu linç kampanyasının başını, bizzat kendisinin milletvekili listesine yazdığı Ankara Milletvekili Umut Akdoğan, Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır çekiyordu. Sosyal medyada linç kampanyasını, İstanbul’dan Murat Ongun yönetimindeki sosyal medya trolleri köpürtmekte ve “Saraçhane Bülbülleri” adı verilen medya grubu bu işe dahil olmaktaydı. Bu süreç, CHP gibi köklü bir partiyi kendi geleneklerinden sapmış bir trol partisi hâline dönüştürmüştür.

Dün, şehit cenazesinde linç edilen ve ölümden dönen Kemal Kılıçdaroğlu için övgüler düzen İsmail Saymaz ve Fatih Altaylı gibi isimler, bugün neredeyse kendilerini İmamoğlu’nun ruhuna teslim etmiş gibi Kılıçdaroğlu’na saldırmaktadır. İşlerine gelince “Emekli ol, sus” dedikleri Kılıçdaroğlu’na, işlerine geldiğinde “Neden susuyorsun, konuş” demektedirler.

Kendilerini sosyal medya ve gündem konusunda o kadar cesur ve güçlü gören bu trol gazeteciler, her şeyi kendilerine mubah saymaktadır. Üstelik bu, açıkça saygısızlık ve hadsizliktir. Kaba ve saygısız üsluplarıyla gazeteciliğin onurunu ve şerefini kirletmektedirler. Aynı durum, dün Kemal Kılıçdaroğlu için çalışan, milletvekili listesine girdikleri anda çalışmalarını bırakan ve seçim sonrası Kılıçdaroğlu’na karşı hizalanan isimler için de geçerlidir. Örneğin; Umut Akdoğan, Ali Mahir Başarır, Ednan Arslan ve daha niceleri…

Bu linç kültürü içinde, CHP içinde sağduyulu davranmaya çalışan tek isim olarak CHP Medya ve İletişimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut’un bir denge kurma çabasında olduğu görülmektedir. Açıklamaları daha dengeli ve saygın bir anlayış içindedir. Yani hâlâ parti kültürünü korumaya özen gösteren, Özgür Özel’in yanında birinci adam olarak duran Adana Milletvekili…

Linç kültürü, artık popüler kültürün bir parçası hâline gelmiştir. Sosyal medyada linç kültürü, bir noktadan sonra zorbalığa ve itibar suikastına dönüşmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki doğruların er ya da geç ortaya çıkma gibi bir gerçeği vardır. CHP içinde, kişisel hırslarla yapılan siyasetin sonu hüsran olabilir.

En kötü yanı ise CHP gibi köklü bir partinin, fikirlerden çok koltuk kavgasıyla gündemde olmasıdır.

Son olarak:

CHP’de siyaset: Sular yükselince balıklar karıncaları yer. Sular çekilince ise karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir.

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç