Soyutlama üzerine (15)

Soyutlama üzerine (15)

ABONE OL
26 Aralık 2023 09:48
Soyutlama üzerine (15)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Habip Hamza ERDEM

Soyutlama’ ile soyut kavramları ‘fetişleştirme’ arasındaki ayırım üzerinde biraz daha durmamız gerekiyor.

Türkiye’de son askerî başarısızlık üzerine, bir ‘şehit fetişizmi’ yaşanıyor olması konuyu ‘somutlaştırma’mıza yardımcı olabilecek gibi görünüyor.

          İsim vererek ilerleyecek olursak; Fatih Altaylı ‘üzülmeyen insan değildir’ demiş.

          Oniki askerin öldürülmesine üzülüp üzülmemek bir ‘insanlık’ sorunu değildir, bu bir.

          Çünkü her insan, abartılarak söylendiği üzere bir karıncanın ezilmesine bile üzülebilir.

          Nitekim bendeniz, köpekleri çok sevmeme ve hali hazırda üç büyük köpeğim olmasına karşın, köpeklerin dağ başında bir kurdu boğmalarını izlediğim zaman o kurdun acı çekerek ölümünü izlediğim zaman, tüylerim diken diken olur.

          O nedenle, Fatih Altaylı’nın zırvası kendisini bağlar diyerek geçiyorum.

          Ancak Özgür Özel’in Manisa’da etrafını saran ‘enikleri’ gördüğüm zaman çok daha fazla üzüldüğümü belirtmek durumundayım.

          Sözde bu ‘tayfa’ kendilerini ‘milliyetçi’ olarak tanımlamaktadır.

          Ne var ki, konumuz açısından bu ‘tayfa’nın ‘milliyetçilik’inin tam bir ‘fetişizm’ olduğunu anlatmak, ‘somut’la herhangi bir ilişiğinin olmadığını ve ne ‘yurtseverlik’ ve ne de ‘insanlık’la bağdaşmadığını söyleyebilirim.

          Benim haber kaynaklarımın tümünün üzerinde görüş birliğine vardıkları gibi, üç ay sonra yapılacak yerel seçimler öncesi, toplumu bir vatan, millet, şehit ‘edebiyatı’yla uyutmak artık Türkiye’de ‘déjà vu’ olayıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

          Ve, kesinlikle eminim ki AKP’nin ‘politika kurucuları’, oniki değil ama daha fazla ‘şehit’ gelmesine üzülmek değil ama seviniyorlardır.

          Ki, asıl ‘insan olmayanlar’ bu yaratıklardır.

          “Gerektiğinde Suriye’den bir iki füze attırız diyen” biri bugün Dış İşleri Bakanı, onun yerine geçen öteki, o günlerin Cumhurbaşkanı Başdanışmanıdır.

          O günlerin Jandarma Genel Komutanı bugün Millî Savunma Bakanı ve ilah diye saymakla bitmez bu ‘zincirleme sorumluluk’ on yıllardır sürüp gelmekte değil midir?

          Bir ara bunlara karşıymış gibi görünen Devlet Bahçeli ne kadar ‘insan’dır ki, bugün ‘üzülmüş’ ola?

          Ve o günlerin Cumhurbaşkanı yardımcısı olan Fuat Oktay için, Cevheri Güven’in son videosundaki açıklamaları izlenirse, bunların ‘en iyi’lerinde bile ‘vatan ve millet’le ilgili zerre sevgi ve saygılarının olmadığı görülebilecektir.

          Şimdi Cevheri Güven ya da kimi gazetecilerin ‘Fetöcü’ diye, ne anlama geldiği bilinmeyen bir ‘soyut kavram’la nasıl aforoz edildikleri de bir başka gerçekliktir.

          Eğer anlatılmak istenen ‘Fethullah Gülen’ ise, o Fethullah, bu tiplerin taptıkları ‘Gülen Cemaati’nin başı değil miydi?

          Peki ama, bugün yine, Millî Eğitim Bakanı olan Tekir mi ne ise o’nun, ‘cemaatler devlette daha fazla yer alacak diye’ (Küçük) Millet Meclisi’nde bas bas bağırmasını nereye koyacağız?

          Bu cemaatlerden hiç biri, ama hiçbirinin ‘Fethullah Gülen’ininkinden geri kalır tarafının olmadığını söylemenin abartı değil, gerçeğin ta kendisi olduğu ne zaman anlaşılacak?

          Belki daldan dala olacak ama, yine Kıbrıs gibi bir ‘yavru vatan’ bu tiplerin elinde dünyanın ‘en karanlık işleri’nin döndüğü bir ‘cıfıt çarşısı’na döndürülmüş değil midir?

          Gerçekten yurtsever duygularla gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Harekâtı’nda ölen ‘şehit’lerimizin şimdi kemikleri sızlamıyor mudur sanıyorsunuz?

          Yazıyı bitirmek durumunda olduğum için yineleyeyim, Türkiye gerçekten ‘şehit kanıyla kurulmuş bir cumhuriyettir’.

          Ancak ve ne var ki, bugünkü yönetim ve onun son onbeş yılında ‘ölüme gönderdiği her asker veya sivil’, ‘şehit’ olmaktan çok bunların pis işlerinin birer ‘kurban’ı olmuşlardır.

          Onlar için üzülmemek elde değildir ama gerçeği anlamak için ‘soyutlama’ yapabilmek gerekmektedir ki, o zaman ‘üzülmek’ten öte onları kullananlara ancak ‘öfke’ duyulacaktır.

          Öyle ‘fetişizmin batağı’nda yapılan ‘şehit edebiyatı’na insanımızın karnı tok olmalıdır artık.

          ‘Görünenin gerisinde olanları’ görmeye çalışmaya ise ‘gerçek soyutlama’ diyoruz, ki açıklamaya devam edeceğiz.

          (Sürecek)

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP