Marx’ta para (5)

Marx’ta para (5)

ABONE OL
19 Eylül 2023 10:43
Marx’ta para (5)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Habip Hamza ERDEM

Birikim aracı (Thésaurisation) olarak Para

Marx’ın da Malthus’tan sonra birikim (thrésor) ve tasarruf (économie) arasında bir ayırım yaptığını söyleyerek başlayalım. Zaman zaman Türkçe ‘birikim’ mi yoksa ‘tutum’ mu denilmesinin karışıklığa yol açmaması için de, sermaye birikiminden ayrı olan birikim için Fransızca (thésaurisation) sözcüğünü de kullanacağız.

Birikim aracı olarak para, “değer ölçüsü ve saymaca işlevlerinden ayrık olarak” tutulmaktadır diyor Marx (1). Öyle ki, gerçekten  (proprement dite) ‘para’ ve ‘para kuramı’nın temel taşıdır da denilebilir.

Çünkü ‘birikim’, dolanım sürecinde bir kesinti, değişim zincirinde bir kopukluk ve parayı saklamak arzusunda bir yoğunluk demektir.

Dolanım sürecinin taşlaşması demek ise satıcının ‘birikimci’ye (thrésorier) dönüşmesi demektir (2). Bu durumda para, kendisini diğer metalardan ayıran genel eşdeğer niteliği dolayısıyla talep edilecek bir şeye dönüşmüş olmaktadır.

Dolayısıyla ‘değişim aracı’ ya da ‘dolanım aracı’ olma özelliklerinden sıyrılmış olmakta ve diğer tüm metalarla ‘ortak ölçülebilirlik’ temeli üzerinde yükselen bir değer olarak ‘meta-para’ya dönüşmüş olmaktadır.

Bununla birlikte diğer metaların efektif dolanımını zorlayacaktır; aksi halde kendi özü olan ‘altın-para’ olma özelliğini yitirmiş olacaktır.

Yani ilk iki özelliği olmadan, bu üçüncü özelliğinin bir anlamı kalmayacak ya da salt metal olarak altın talebi gibi bir anlamsızlığa yol açılmış olacaktır.

Bütün bunlara karşın, birikimin ‘ekonomik belirleme’ konusunda önemli bir rolü olduğunun altı çizilmelidir.

Çünkü, bu kez, dolanıma yeniden girmek ve olduğu yerde hareketsiz kalmamak gibi bir yeteneği söz konusudur (3).

Birikim, demek ki, özel bir para talebi olarak, her türlü bozulma ve dönüşüme karşın, parayı saklamak ve ardından yeniden piyasaya çıkarmak işlevini sürekli olarak yerine getirecektir.

Böylece belirlenen ‘para’ ise, sonunda diğer bütün görünümleri yerine  doğrudan onun ‘işlevi’ni yerine getirmeye başlayacaktır.

Sonuç olarak, birikim, paranın ‘değer ölçüsü’ ve ‘dolanım aracı’ ilişkisini düzenleyerek, alım-satım gereksinmesi dışında kalan miktarı emmek ya da kendinde biriktirmek işlevini yerine getirmiş olmaktadır.

Ekonomi terimleriyle, başlangıçtaki ‘para arzı’ ile alım-satım ‘talebi’ arasındaki denge, ‘birikim talebi’ tarafından yerine getirilmiş olmaktadır (4).

Bununla birlikte, bu ‘birikim talebi’nin düzenleyici işlevi, sadece altın tarafından değil ama ‘saymaca para’ tarafından da yerine getirilebilmektedir (5). Çünkü o da dolanım koşullarının bir parçası olup, paranın hem bir ‘değer’ ve hem de bir ‘özgül form’ olmasından kaynaklanmaktadır.

Ve fakat, bugün ‘likidite’ diye adlandırılan özellik;  birikimci para talebinin “ne bir yapı ne bir kural ve ne de bir ölçü”sü olmamasına karşın, “paranın sonsuz gücü olma niteliği” ve bu niteliğin “anında her türlü metaya dönüşebilme yeteneği”ne bağlı bir işlevdir (6).

Ancak burada Marx’ın ‘birikim talebi’ ile Keynes’in ‘Likidite talebi’ arasındaki ayırıma dikkat çekmek gerekmektedir.

Her ikisinin de bir ‘arbitrage’ sonucu olmasına karşın, Marx ‘para’ ile ‘meta’ arasında, Keynes’in ise ‘para’ ile ‘finansal titrler’ arasındaki bir dengesizliğe gönderme yaptıkları söylenebilir.

Ki bu dengesizlik, Marx’ta meta miktarının sonsuz olmayışına Keyens’te ise kullanımdaki parasal arzın sınırlı olmasına dayandırılmaktadır.

Dolayısıyla ne birikimin koşulları ve ne de etkileri bakımından her ikisi de ayrı şeyler düşünmektedirler denilebilir (7).

Her ne kadar Marx’ın da ‘psikolojik etmenler’i dikkate aldığı söylenebilirse de, Keynes’in, para piyasasında ‘faiz haddi’ne bağlı olarak gözlemlenebilir bir ‘spekülasyon güdüsü’nden söz ettiği bilinmektedir.

Ne var ki, para arz ve talep eğrilerinin kesiştiği yerdeki ‘ölçülebilir oranlar’ konusundaki tartışmalar da bitip tükenmek bitmemektedir.

Öyle ki, ‘faiz’, bu kez ‘para’nın da önüne geçirilmekte, paranın ‘parasal özellikleri’ ise onu gerisinde kalmakta ya da gizlenmektedir denilebilir.

(Sürecek)

(1)  Le Capital, ouv, cité, livre premier, tome I, p . 135.

(2)  Ibid, p.136

(3)  Contribution à la critique de l’économie politique, ouv. cité, p. 239.

(4)  Le Capital, ouv. cité, livre premier, tome 1, p. 139,

(5)  Contribution à la critique de l’économie politique, ouv. cité, p. 91,

(6)  Le Capital, ouv. cité, livre premier, tome I, p. 138.

(7)  Brunhoff, p.50

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP