Kudret Atmaca

Kudret Atmaca

23 Eylül 2023 Cumartesi

CHP ve ‘suskunluk sarmalı’

CHP ve ‘suskunluk sarmalı’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kudret ATMACA

Suskunluk Sarmalı Kuramı; 1974 yılında Alman Siyaset Bilimci Elisabeth NOELLE-NAUMANN tarafından ortaya çıkmış bir kuramdır.

Kurama göre; İnsanların kendi fikirleri, bulunduğu toplumun egemen fikirlerinden farklı olduğu durumlarda, dışlanma korkusuyla baş başa kaldıkları, fikirlerini beyan etmekten çekindikleri ön kabulüne dayanır.

Suskunluk sarmalı kuramının ilk faktörü; Kişiler dışlanmamak adına bulundukları toplumda aykırı bulunabilinecek söylemlerini gizlerler. Suskunluk sarmalında üç faktörü daha vardır. Bunlar;

1- Kişiler düşüncelerini kimsenin desteklemeyeceğini bilirler ve bu düşüncelerini söylemekten çekinmezler. Toplumun kendilerini dışlamasını göze alarak düşüncelerinden taviz vermezler.

2- Kişiler kendi düşüncelerinden daha fazla ısrarcı olmadan, kitle iletişim araçlarının etkisiyle düşüncelerini değiştirirler ve sonunda herkesin kabul ettiği genel geçer düşüncelere sahip olurlar.

3- Kişiler herkesin kendi düşüncesinin olabileceğini kabul ederek, farklı düşünceleri meydana geldikçe tartışma ortamı yaratarak, herkesin düşüncesini açık açık söylemesini sağlar. Bu şekilde özgür bir düşünce ortamı meydana gelir.

Bu bağlamda; 10 Ağustos 2014’de yapılan seçimde, CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı olarak Ekmeleddin İHSANOĞLU’nu göstermesi seçimin kaybedilmesi sonucunda CHP’deki suskunluk sona ermiş, ulusalcı olarak bilinen bazı milletvekilleri istifa etmiş ve bir grup milletvekili de Kılıçdaroğlu ve ekibini istifaya çağırmıştır. Bunun üzerine 2015 yılında ön seçim getirilmiş ve partideki suskunluğunu bozan milletvekilleri liste dışı bırakılmıştır. 2018 yılında ön seçim tekrar kaldırılmış ve milletvekili adayı belirlenmesi parti yönetimine bırakılmış ve böylece tekrar suskunluğa dönülmüştür.

CHP’de, 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi yenilgisi sonrası, CHP yönetimi, seçimlerde başarılı olduklarını söyleyerek suskunluğa devam etmişlerdir. Partide uzun yıllar (5 dönem, 6 dönem) milletvekilliği yapanlar yerlerini kaybetmemek adına yine ses çıkartmamışlardır. Tabii ki onlara da hak vermek gerekir. Daha önceden birçok örneği bulunduğu üzere, parti yönetimi hakkında olumsuz ve eleştirel şekilde fikirlerini beyan edenler, partiden ihraç edilmişlerdir.

Kamuoyunda ise Uğur DÜNDAR, Fatih PORTAKAL Fatih ALTAYLI gibi CHP’li gazeteciler tepkilerini en yüksek şekilde dile getirmişlerdir.

Uğur DÜNDAR; ‘Artık takım tutar gibi parti tutmaya son. K. Kılıçdaroğlu bir bedel ödemelidir,’ ifadesiyle değişimin, yenilenmenin kaçınılmaz olduğunu ve ‘O gidecek, umut dolu gelecek gençlerle gelecek’ sözleriyle de kendi isteğiyle koltuğundan kalkmayan K. Kılıçdaroğlu’na tepkisini dile getirmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise; Partisinin 22.Kuruluş Yıldönümünde muhalefet için ’22 yılda kalitemize uygun bir muhalefet bulamadık. Muhalefet onca seçim yenilgisine karşın hatalarından ders almadı. Kılıçdaroğlu ve oligarkların bu pişkinlikleri en fazla Gazi’nin hürmetine CHP’ ye oy veren vatandaşlarımızı rahatsız etmektedir.’ demiştir.

Yerel seçimler yaklaşırken CHP Genel Merkezine seçime hazırlanmak yerine, belirsizlik ve bir kaos ortamı hakim olduğu görülmektedir.

CHP seçmeni ana muhalefetin bir an önce sağduyulu şekilde kendilerine bir yol çizmesini ve demokrasinin olmazsa olmazı çok partili sistemde, layığıyla görevlerini yerine getirmelerini istemektedir.

 

Devamını Oku

Deprem değil, küçük kıyamet

Deprem değil, küçük kıyamet
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kudret ATMACA

Uykunun en ağır zamanında yakalandı herkes, dehşet anlarına. O kadar şiddetli bir sarsıntı ve korkunç bir ses, yerin altından geliyor çok ürkütücü…

Kısa bir süre durmasını bekliyorum ‘Belli ki durmayacak’ deyip yavaşça kayıyorum yataktan yere. Ayakta kalmak ne mümkün… Ama anneyim. “Çocuklarım”.. Ölecekse de onlara sarılarak olmalıydı bu. Korkmasınlardı!

Kapılarının arkasına kitaplar düşmüş, kapının açılmasını engelliyor. Zorla da olsa açıyorum kapıyı, çocuklar şokta, kımıldayamıyorlar yatakta. ‘Anne deprem oluyor’ diye bağırıyorlar sadece. Sarsıntı devam ediyor, hatta daha da şiddetleniyor…. Endişem de artıyor ve çığlık çığlığa bağırıyorum, ‘çıkmamız gerekiyor binadan’ Ortanca oğlum üzerinde cam parçaları olduğunu, kalkamadığını söylüyor… İkinci bir çığlık, ‘kalkmak zorundasın!!!’… Kalktılar, koridordayız tavandaki kartonpiyerlerin düştüğünü fark ediyorum ama bakmıyorum arkaya… Kapının önü kapalı, vestiyer düşmüş, çıkamıyoruz. Eşim var gücüyle kaldırıyor, altından geçiyoruz, Kapıdan çıkmayı başarıyoruz…

Sarsıntı devam ediyor…. Bitmiyor, biteceğe de benzemiyor. Küçük oğlum komşunun kapısına tekmeler savuruyor, diğer oğlum da ona yardım ediyor, “Anne kapı sıkışmış” …sesleri duyuyorum “çıkarın bizi, kırın kapıyı” …çocuklarıma acilen binadan çıkmalarını söylüyorum biz kalıyoruz. Eşim de ben de ayaklarımızla, omuzlarımızla yüklensek te açılmıyor çelik kapı. Saniyeler o kadar yavaş kalıyor ki, deprem binayı yıkmadan pes etmeyecek. Zaman durdu sanki. Yavaşlar diye bekliyorum lakin tekrar yüksek bir gürültü ve sarsıntı. Sanırım üçüncü depreme orada yakalanıyoruz…işte o an tüm soğukkanlılığımı kaybettim. Çığlık çığlığa bağırıyorum. “Bina yıkılacak gitmemiz gerekiyor”. Vicdanımla ölüm arasındayım. Eşimin yakasından tutup çekiyorum onu, gidemeyiz dese de. Gitmek zorundayız, “çocuklar bizi bekliyor!!!” Eşim kendini geriye çekiyor ben var gücümle merdivenlerden aşağıya çekiyorum. Can pazarında bir de onu ikna etmeye çalışıyorum.  Bu durumları yaşadığımız kat…10.kat!!!

Merdivenlerden inerken duvarların patladığını fark ediyoruz. Aşağı katlara indikçe durumun daha vahim olduğunu görüyoruz, moloz parçaları merdivenlerin üzerinde.

Dışarı çıktığımız an komşunun akrabasını görüyorum telefonunun ışığını yaktığından onu fark edebiliyorum. Her yer zifiri karanlık, balta ya da benzer bir şey bulmasını kapının sıkıştığını çıkaramadığımızı söylüyorum ona. Yataktan yere indiğim anda kendimin sandığım telefonu cebime atmıştım. (Eşimin telefonuymuş) İzmir’de yaşayan oğlumu aradım. Annem…Annem burada çok kötü şeyler oldu! (Şoktayım, bağırıyorum) Sen iyi misin, sizin orada bir şey yok, değil mi? Yok anne iyiyim ben diyor. Ondan internetten depremin şiddetini ve merkez üssünü öğrenip bana hemen bildirmesini istedim bu arada zifiri karanlıkta çocuklarımın nerde olduğunu bulmaya çalışıyorum …sesleniyorum “neredesiniz çocuklar” buradayız anne diyen bir ses … Ohhh çok şükür yanıma geliyorlar…sitenin ortasında küçük bir çardağa sığınıyoruz.

Üç beş dakika sürmedi İzmir’deki oğlum depremin şiddetini ve merkez üssünü öğreniyor ve beni arıyor…7.2 (ilk açıklama bu daha sonra 7.7 olarak değiştirildi).. K.Maraş…..!!!!!

Şok üstüne şok yaşıyorum…dizlerimin dermanı çözüldü, nefes almakta zorlanıyorum…Annem ve kardeşlerim teyzelerim yeğenlerim…K. Maraş merkezdeler…Öldüler diye bağırıyorum. Ha bire öldüler… onlara sakın aramayın diyorum

…duyacağım şeyden eminim nerdeyse ve korkuyorum. Yavaş yavaş birileri arıyor iyi olup olmadığımızı soruyor arayanlardan kimlerin iyi olup olmadığını öğreniyoruz…kısa bir süre sonra annemin kardeşlerimin teyzelerimin ve yeğenlerimin iyi olduklarını öğreniyorum…bir şükür daha ediyorum…gün ağarıyor ve ne yaşadığımızın farkına varmaya başlıyoruz…mahallemizdeki yıkılan binaları görüyoruz…Göçük altında kalan insanlar, enkaz başında ne yapacağını bilemeyen ağlayan kimileri de elleriyle kaldırmaya çalışıyor betonları…kıyamet küçük kıyamet!

Kim bilebilirdi ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak……Yaşananları, duyduklarımızı gördüklerimizi hayal mi düş mü diye sorgulayacağız…kim bilebilirdi ki!

 

 

Devamını Oku

Doğru karar, yanlış zaman…

Doğru karar, yanlış zaman…
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Kudret ATMACA

Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldığı karar sonrasında öğrenciler 6’dan fazla dersten başarısız olduğu takdirde sınıf tekrarı yapacak.

Bu kararlarla sınıfta kalma öğrencilerin hayatına geri geliyor. Ders ortalamasının ‘50’olması sınıf geçmede yeterliyken sistem benimde içinde bulunduğum 90 lı yıllara tekrar dönmüştür…

Nasıl olsa sınıfta kalma yok deyip rehavete kapılan öğrenciler adına üzücü bir haber. İşin şakası yok artık, ders çalışmak zorundalar, Bu bakımdan çok iyi…FAKAT!!!!!

11 Mart 2020 Türkiye de ilk vakanın açılandığı bir pandemi süreci ve 6 Şubat 2023 Maraş merkezli 11 ili kapsayan deprem felaketi.

Şüphesiz ki bu iki felaketin büyük mağduru oldu öğrenciler…çocuklarımızın can sağlığı her şeyden önemliydi tabi. Millî Eğitim Bakanlığa pandemi sürecinde bir üst sınıfa geçirdi çocuklarımızı. Konu kayıplarını telafi eden de oldu (uzaktan eğitim ile)ama daha çok ders kaynatmayı seven öğrenci misali umursamadı çocuklarımız. Zira yaşanan süreçte sağlıktan başka hiçbir şeyin önemi de yoktu aslında…

Deprem felaketi de hem psikolojik hem sosyolojik olarak etkiledi çocuklarımızı…annesini, babasını kardeşlerini, sıra arkadaşını öğretmenini kaybeden bir öğrenci üstelik evi bile yok çadır hayatı…bu öğrencinin bu travmayı atlatması kolay mı…!!

Sosyolojik olarak ise başka bir şehre taşınmak zorunda kalan, yaşananların travmasınıyla   yabancı bir şehre alışmaya çalışmak orada eğitim hayatına devam etmek ve bunları kaldırmak çocuklarımıza ağır yükler…

Kendi çocuğum üzerinden örnek vermem gerekirse de; deprem öncesi üniversite hazırlık için gittiği etütte gayet güzel netler çıkartırken deprem sonrası 3 ay kalem eline alamadı. Son bir ay ne kadar çabaladıysa da olmadı…yaşanılan süreç onu çok etkiledi… (Depremde okul arkadaşlarını kaybetti)

Öğrencilerin bu kadar zorlu zamanları yaşamaları okul hayatından soyutladı onları. Asrın felaketi olarak nitelendirilen deprem misali ..Asrın en şanssız çocukları, öğrencileri…Bu kadar büyük felaketleri ard arda yaşadılar…

Öğrencilerin ders kayıplarını telafi etmek yerine, Millî Eğitim Bakanlığı kararlarıyla sınıfta kalma korkusu onlarda bir travmaya daha sebep olur mu?

Yaşayacağız ve göreceğiz…!!!

 

Devamını Oku