Kudret Atmaca

Kudret Atmaca

01 Mayıs 2024 Çarşamba

Deprem değil, küçük kıyamet

Deprem değil, küçük kıyamet
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Kudret ATMACA

Uykunun en ağır zamanında yakalandı herkes, dehşet anlarına. O kadar şiddetli bir sarsıntı ve korkunç bir ses, yerin altından geliyor çok ürkütücü…

Kısa bir süre durmasını bekliyorum ‘Belli ki durmayacak’ deyip yavaşça kayıyorum yataktan yere. Ayakta kalmak ne mümkün… Ama anneyim. “Çocuklarım”.. Ölecekse de onlara sarılarak olmalıydı bu. Korkmasınlardı!

Kapılarının arkasına kitaplar düşmüş, kapının açılmasını engelliyor. Zorla da olsa açıyorum kapıyı, çocuklar şokta, kımıldayamıyorlar yatakta. ‘Anne deprem oluyor’ diye bağırıyorlar sadece. Sarsıntı devam ediyor, hatta daha da şiddetleniyor…. Endişem de artıyor ve çığlık çığlığa bağırıyorum, ‘çıkmamız gerekiyor binadan’ Ortanca oğlum üzerinde cam parçaları olduğunu, kalkamadığını söylüyor… İkinci bir çığlık, ‘kalkmak zorundasın!!!’… Kalktılar, koridordayız tavandaki kartonpiyerlerin düştüğünü fark ediyorum ama bakmıyorum arkaya… Kapının önü kapalı, vestiyer düşmüş, çıkamıyoruz. Eşim var gücüyle kaldırıyor, altından geçiyoruz, Kapıdan çıkmayı başarıyoruz…

Sarsıntı devam ediyor…. Bitmiyor, biteceğe de benzemiyor. Küçük oğlum komşunun kapısına tekmeler savuruyor, diğer oğlum da ona yardım ediyor, “Anne kapı sıkışmış” …sesleri duyuyorum “çıkarın bizi, kırın kapıyı” …çocuklarıma acilen binadan çıkmalarını söylüyorum biz kalıyoruz. Eşim de ben de ayaklarımızla, omuzlarımızla yüklensek te açılmıyor çelik kapı. Saniyeler o kadar yavaş kalıyor ki, deprem binayı yıkmadan pes etmeyecek. Zaman durdu sanki. Yavaşlar diye bekliyorum lakin tekrar yüksek bir gürültü ve sarsıntı. Sanırım üçüncü depreme orada yakalanıyoruz…işte o an tüm soğukkanlılığımı kaybettim. Çığlık çığlığa bağırıyorum. “Bina yıkılacak gitmemiz gerekiyor”. Vicdanımla ölüm arasındayım. Eşimin yakasından tutup çekiyorum onu, gidemeyiz dese de. Gitmek zorundayız, “çocuklar bizi bekliyor!!!” Eşim kendini geriye çekiyor ben var gücümle merdivenlerden aşağıya çekiyorum. Can pazarında bir de onu ikna etmeye çalışıyorum.  Bu durumları yaşadığımız kat…10.kat!!!

Merdivenlerden inerken duvarların patladığını fark ediyoruz. Aşağı katlara indikçe durumun daha vahim olduğunu görüyoruz, moloz parçaları merdivenlerin üzerinde.

Dışarı çıktığımız an komşunun akrabasını görüyorum telefonunun ışığını yaktığından onu fark edebiliyorum. Her yer zifiri karanlık, balta ya da benzer bir şey bulmasını kapının sıkıştığını çıkaramadığımızı söylüyorum ona. Yataktan yere indiğim anda kendimin sandığım telefonu cebime atmıştım. (Eşimin telefonuymuş) İzmir’de yaşayan oğlumu aradım. Annem…Annem burada çok kötü şeyler oldu! (Şoktayım, bağırıyorum) Sen iyi misin, sizin orada bir şey yok, değil mi? Yok anne iyiyim ben diyor. Ondan internetten depremin şiddetini ve merkez üssünü öğrenip bana hemen bildirmesini istedim bu arada zifiri karanlıkta çocuklarımın nerde olduğunu bulmaya çalışıyorum …sesleniyorum “neredesiniz çocuklar” buradayız anne diyen bir ses … Ohhh çok şükür yanıma geliyorlar…sitenin ortasında küçük bir çardağa sığınıyoruz.

Üç beş dakika sürmedi İzmir’deki oğlum depremin şiddetini ve merkez üssünü öğreniyor ve beni arıyor…7.2 (ilk açıklama bu daha sonra 7.7 olarak değiştirildi).. K.Maraş…..!!!!!

Şok üstüne şok yaşıyorum…dizlerimin dermanı çözüldü, nefes almakta zorlanıyorum…Annem ve kardeşlerim teyzelerim yeğenlerim…K. Maraş merkezdeler…Öldüler diye bağırıyorum. Ha bire öldüler… onlara sakın aramayın diyorum

…duyacağım şeyden eminim nerdeyse ve korkuyorum. Yavaş yavaş birileri arıyor iyi olup olmadığımızı soruyor arayanlardan kimlerin iyi olup olmadığını öğreniyoruz…kısa bir süre sonra annemin kardeşlerimin teyzelerimin ve yeğenlerimin iyi olduklarını öğreniyorum…bir şükür daha ediyorum…gün ağarıyor ve ne yaşadığımızın farkına varmaya başlıyoruz…mahallemizdeki yıkılan binaları görüyoruz…Göçük altında kalan insanlar, enkaz başında ne yapacağını bilemeyen ağlayan kimileri de elleriyle kaldırmaya çalışıyor betonları…kıyamet küçük kıyamet!

Kim bilebilirdi ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak……Yaşananları, duyduklarımızı gördüklerimizi hayal mi düş mü diye sorgulayacağız…kim bilebilirdi ki!