Habip Hamza ERDEM
Polonya asıllı Avusturya-Macaristan uyruklu Roman Rosdolsky (1898-1967) 1976 yılında Fransızca yayımlanan Karl Marx’ın Kapital’inin Doğuşu [La Genèse du « Capital » chez Karl Marx, (Zur Entstehungsgeschichte des Marxschen] başlıklı çalışmasıyla, Marx’ın Grundrisse diye bilinen 1857-58 Elyazmaları’nın en köklü yorumunu yapan kişi olarak bilinmektedir.
Nitekim Engels’in ‘Almanya’da Devrim ve Karşı-Devrim’ başlıklı çalışmasını temel alan doktora tezi de, 1929 yılında ‘K.Marx ve F.Engels’te Tarihi Olmayan Halklar Sorunu’ olarak (Le problème des peuples sans histoire chez K. Marx et Fr. Engels) yayınlanmıştır.
Rosdolsky, Marx ve Engels’te, ‘Para’nın, ‘meta fetişizmi’nin kaynağı olduğuna ilişkin belirlemeleri, ‘Karl Marx’ın Kapital’inin Doğuşu’nun (F. Maspéro, 1976) 173-180 arası sayfalarında ‘Meta Fetişizmi’ başlığıyla ele alınmaktadır.
Şu farkla ki, metnin Fransızca çevirisindeki dipnotlar ile orijinal metindeki dipnot numaraları birbirleriyle örtüşmediği gibi, tahmin edileceği üzere, ‘çeviri metinleri’ndeki anlam kaymaları da, iyi niyetli olsa bile, çoğu kez yanlış anlaşılmalara bile yol açabilmektedir.
Öte yandan, 1970’lerden buyana, yarım yüzyıldan uzun bir süre boyunca ‘para’- ‘meta’ ve ‘fetişizm’ konularında oldukça geniş bir yazın olduğu da bilinmektedir.
Buna karşın, aynı kavramlar üzerine düşünmek ve söz konusu ‘konu’lar hakkında ‘kaynağı’na yönelmekten doğal bir şey olmayacağı söylenmelidir.
Biz de burada, Rosdolsky’nin çalışmasının anılan bölümünü özetleyerek Türkçeleştirmeye çalışacağız:
Rosdolsky, Engels’in daha Anti-Dühring’te, alış-verişte paranın kullanılmaya başlamasıyla birlikte, para ile değişilen mal arasında kesin bir ayrışmanın ortaya çıktığını ileri sürmektedir.
Bu ayrışma, artık meta olan mallar dünyasında, diğer tüm malların değerini yani toplumsal emeği temsil ve ifade eden bir kral mal olarak para ile köle gibi alınıp satılan diğer malların ayrışmasıdır.
Nitekim Marx, ekonomi yazınında yer alan ‘ödeme aracı’, ‘değişim aracı’, ‘ölçü birimi’ gibi değerlendirmelerden farklı olarak, paranın ‘özerk’ ya da ‘bağımsız’ özgün bir kişilik kazandığına işaret edecektir [1857-58 Elyazmaları (Manuscrits) olarak anılan ‘Grundrisse der Kritik der politischen Ökonomie’ ya da Fondements de la critique de l’économie politique, t.1.p. 106, 128]
Aynı yerde Marx, “Parada ‘değişim aracı’ olmak özelliğinin bir ‘nesne’ye ve hatta kendi ‘nesne’sine dışsal özerk bir varlığa dönüştüğünü” yazacaktır (p. 140-41).
İşte bu dönüşüm, “şeylerin kişilik kazanması (personnification) ve aynı zamanda üretim ilişkilerinin şeyleşmesi (chosification)” demek olup, öyle ‘ölçü birimi’, ‘değişim aracı’ veya ‘ödeme aracı’ türü sıradan değerlendirmelerle geçiştirilemez.
Tam da bu nedenle, bu tür değerlendirmeleri yapanların, meta üretimine içkin olan ‘fetişizm’i anlamadıkları ya da anlamak istemedikleri söylenebilecektir.
Oysa ‘meta fetişizmi’ doğrudan ‘para’nın oluşumuna bağlı olup, ‘fetişizmi’ doğurandır da denilebilir.
Ne var ki, genelde kimi Marksist yazarlar ve Türkiye’de Marksist çözümlemeler yaptıklarını ileri süren yazarlar şöyle yazabilmektedirler:
“Bu yüzden, Marksist değer teorisinin geçerli olabilmesinin paranın sadece bir değişim aracı, bir ölçü birimi olarak analize sokulmasına bağlı olduğu söylenebilir” (*)
Oysa bu yaklaşım, Marx’ın ‘burjuva ekonomisti’ dediği kesimlerin yaklaşımıyla birebir örtüşmektedir.
Çünkü yine Marx’ın deyimiyle, 20 metre kumaşın bir takım elbiseye karşılık gelmesinin ‘ölçüsü’ ne olacaktır? İşte ‘ekonomist’in çözmesi gereken ‘bilmece’ (énigme) bundan başkası değildir.
Marx’ın bütün çabasının bu ‘bilmece’yi, bu ‘sorun’u çözmek olduğu söylenebilir.
O’na göre ‘ekonomi’ bilimi, ‘burjuva ekonomistleri’nin yaptıkları gibi “şeyler arasındaki ilişkileri incelemek değil, ama kişiler, insanlar ve giderek sınıflar arasındaki ilişkileri irdelemektir”.
Zaman zaman, örneğin ‘Ekonomi biliminin babası’ saydıkları Adam Smith’in bile bir ‘Ahlâk hocası’ olduğu ve ekonomi politiğin bu bağlamda gerçek bir ‘sosyal bilim’ olduğuna ilişkin değerlendirmeler yapılmıyor değildir.
Oysa, inceleme ‘nesne’lerinin ‘sosyal ilişkiler’ olmaktan çok, ‘şeyler arasındaki ilişkiler’ olduğunun ya ayırdında değildirler ya da ‘lâf ola beri gele’ türü ‘akademik’ çalışmalar olduğu söylenebilecektir.
(*) Gökçer Özgür-Hüseyin Özel, “Marx’ın Para Teorisi: ‘Hayali’ ve ‘Gerçek’ Sermaye Farkı”, Praksis, ss:199-217
EKONOMİ
16 saat önceYAZARLAR
17 saat önceYAZARLAR
17 saat önceYAZARLAR
17 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce