Düşünceden yazıya düşenler

Düşünceden yazıya düşenler

ABONE OL
7 Temmuz 2024 15:32
Düşünceden yazıya düşenler
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

*NE OLACAK BU MEMLEKETİN HALİ?

Biz bu sorunun eşliğinde gözlerimizi açtık dünyaya ve bu soru içinde büyüdük, serpildik, geliştik ama soru hep aynı kaldı. Nesiller değişse de soru hiç değişmedi. Hamam böcekleri gibi; her çağa uydu, her çağda gelen, geçen nesillerin beyninde durdu, beyinlerinin içini burgu, burgu oydu. Neydi o genlerimize işleyen soru?…

-Ne olacak bu memleketin hali?

Bununla birlikte; soru hep aynı ama, memleketteki hal ve gidişat, gün geçtikçe daha da berbat… Bu berbat ortamda işler kesat, işsizlik oranı giderek yükselmekte, doğal olarak aylak sayısı da… Bu durumda, ne yapar bunca aylak? Elbette ki lak, lak…

Hani leyleğin ömrü lak, lakla geçermiş ya…Halkça leylekle lak, lak yarışına girer. Onun yavrusunu yuvadan attığı gibi, biz de laklakçı leyleği yarışma dışı bırakabiliriz evvel Allah…Ve hatta kaptanları da işsiz bırakabiliriz; lafla yürüttüğümüz peynir gemilerinde işbaşı yaparak…

Armudu taşlayalım, dibinde kışlayalım, ne çabuk akşam oldu eğlenceye başlayalım der bir Bursa Türküsü… Çünkü bu gidişle aklımıza mukayyet olabilmenin sırrı; AK Egemenlerin biçimlendirmeğe çalıştığı şablona uymamak için yandaş medyanın yazılı ve görsel yayın organlarından uzak durmak… Yoksa vara, yoğa, öfkemizi kusa, kusa konuşup, yazdıkça; başımız derde girecek.

*BİR MESLEK

Herkesin gıcık olduğu “sözde” mesleklerden biridir YAŞAM KOÇLUĞU…

Kendi başını bağlayamaz, gelin başı bağlamaya kalkışır denilen türden birtakım adamlar ve de madamlar bu mesleği icra ediyorlar. Diyet yapacaksınız ama başaramıyorsunuz; onlar sizi motive edecekler bilmem kaç bin dolar karşılığında (Türk parasını da tanımazlar bu arada) … Yürüyüş yapıp, kilo vereceksiniz; sizinle birlikte yürürler ama sırayla değil, parayla…

Eşiniz mi aldattı, sevgiliniz mi bıraktı?… Derdinize derman bulmak için yaşam koçları her yerde hazır ve nazır hemen yanınızda?…

Bizim çocuklar doktor, mühendis olacağım diye onca emek verirken… Onlar kurnazlık kadrosundan; YAŞAM KOÇU unvanıyla toplumsal yaşamda ön sırada… Ve onlara kanıp, onlardan medet umup, para kaptıran enayiler mangası da peşlerinde…

Bir başka anlatımla…

Ekonomi Bilimi’nde; sektörler tarım-sanayi ve hizmetler sektörü olarak üç ana başlık altında toplanır da… Bir de marjinal sektör vardır; bunların yanında sosyal güvenceden yoksun kişilerin oluşturduğu topluluk… Ki bir lokma, bir hırka yasayan işportacıları, hamalları, bozacıları tanımlamak için kullanılan bir kavramdır.

Günümüzde de bir baltaya sap olamamış kurnazlar için türetilmiş YAŞAM KOÇLUĞU olarak bilinen bu “sözde” işlere de “sosyetik marjinal sektör” desek nasıl olur acaba?…

* AZGIN AZINLIK

Efendim; yalnızca onlar biliyorlar. Yalnızca onlar ahkam kesecekler.

Onların dışında kalanlar; koyun kaval dinler gibi, yalnızca onları dinleyecekler!…

Olur, olmaz yorumlarını, akıl dışı yargılarını, ipe sapa gelmez algılarını; herkes copy paste/kopyala yapıştır uygulamasıyla birlikte ve de adlarını kaynak göstererek papağan gibi onların sözlerini yineleyecek!…

Aman efendim; emrinize paldır, küldür!…

Kim mi onlar?…

Televizyon programlarında toplumsal kirlenmeye sonsuz katkılarıyla; magazin programlarının yorumcuları… Ayaktopu alanında doktora yapmış edasında; spor yorumcuları… Elbette ki yandaş medyanın siyaset yazar ve yorumcuları…

Ama her nedense işte onların; son yıllarda bir türlü dinmiyor sancıları…

Neden?…

Sosyal medyada ya da benim kullandığım tanımlamayla sanal kamusal alanda; fikir beyan eden (Türkçe söyleyişle; düşüncelerini açıklayan), üstelik de bu yorumculardan çok daha bilgili, eğitimli, öngörülü ve de siyaset satrancını oynama yeteneğine ulaşmış düşünen, yorumlayan, sorgulayan , doğal olarak da yargılayan halk yüzünden…

Ulus Devlet’in yıkılışını amaçlayan KÜRESEL DEVLET kurma heveslisi efendilerinin yıllardır borazanlığını yapan bir kesim “yandaş” ulusal medya köşe yastıkları; küreselleşme kuramının “think locally, act globally” ilkesi doğrultusunda (ki Türkçesi küresel düşün, yerel davran) ve de küresel iletişim ağı internet marifetiyle… Yerelden yükselen ses ve de küresel ağ üzerinden sıradan halk aldıkça nefes… Özgün, ayrıcalıklı, üstün, ulaşılmaz olduklarına ilişkin konumu; sanal kamusal alanda düşünceleriyle var olanlar yüzünden yitirdiklerinden beri, işte bu sosyal medyada yer alanlara karşı kin, nefret yüklü olmaya başladılar. Onların çeşitli sanal ortamlardan paylaştıkları düşünceleri, eleştirileri karşısında görsel ve yazılı yayın organlarından öfkelerini saçtılar, neredeyse bir tek halkın ana, avrat sülalesini sinemaya götürmedikleri kaldı…

Ve sanal kamusal alanda düşüncelerini paylaşanlara; “klavye şövalyeleri” demeye başladılar, bu da onlara yetmedi sonunda onlara AZGIN AZINLIK unvanını verdiler.

Anımsanacağı gibi sokak dilini (ki argo da denir bu dile) kullanmaya pek hevesli ve de eğilimli günümüz egemenleri de bu tanımı pek çok sevdi; kendine karşıt düşüncede olanlara AZGIN AZINLIK payesini 23 Haziran 2019 seçimleri sürecinde verdi. Mübarek olsun; halkımıza, ulusumuza!…

Ama şöyle bir döner bakarsak; temel soruna, elbette ki halkın değil de, halkın düşüncelerini doğrudan açıklamasına bozulanların sorunlarına odaklanırsak…

Nasıl da bir kısır döngü ama?…

Yıllardır şiddetle savundukları “ulus devlet karşıtı” şu küreselleşme kuramının yarattığı, “küresel medya” denen olgu, onların nasıl da Azrail’i ki bir başka deyişle ÖLÜM MELEĞİ oldu!…

Hayırlara vesile!…

Demokrasi için, aydınlık yarınlar için; haydi AZGIN AZINLIK!… Başlayın tez günde; daha da çok yanlışları eleştirmeye, doğruları söylemeye, demokratik hak ve özgürlükler için ve “kalem kılıçtan keskindir” düşüncesiyle daha güçlü dokunun klavyelere!

Çünkü daha dünlere kadar NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözlerini haykıranlara, BOZKURT simgesini taşıyanlara IRKÇI diyenler; Avrupa’daki ayaktopu kapışmaları nedeniyle, nasıl da sahip çıktılar Türklük sözlerine ve simgelerine?

Az daha bekleyin; bakın daha neler, neler olacak?… ERGENEKON DESTANI yeniden bu topraklarda yeni kuşaklara coşkuyla anlatılacak!

*BOZKURT

Avrupa’da oynanan ayaktopu karşılaşmalarında; Melih Demiral adlı oyuncunun gol sevincini ardından Almanya’nın da kışkırtmasıyla UEFA ayak topçumuza 2 maçta yer almama cezası verdi. Maçlarda haç çıkaran oyunculara, Nazi selamı yapan ırkçı Almanlara kör bakan UEFA; bizim çocuğu ayak topçuluğa siyaset karıştırmakla suçladı.

Ne diyebilirsin ki?..

Sen Ergenekon Destanı’nı yok sayarsan… Ergenekon diyenleri Silivri’ye tıkarsan…

Ergenekon’dan çıkarken Türk’e yol gösteren Kurt’u Türk halkının ortak hafızasından silmeye çalışırsan…

Hele, hele TÜRK diye bir ırk yoktur diye yıllarca maval okursan…

İşte Türkün simgesi BOZKURT için de ATTİLA Korkusu genlerine işlemiş Avrupalı; sevincini kursağında bırakıp, seni IRKÇILIKLA SUÇLAR!

*ÖZGÜRLÜK

1968 yılı tüm dünyada gençlik eylemlerinin başladığı güzel günlerdi…Ve 70’li yıllar da özgürlüğün altın çağı diye anılır…

İşte bir kez daha 70’li yıllarda yaşanan özgürlüğün altın çağı, yeniden gelmiş günümüze… Öyle diyorlar.

Kimler?

Yok canım siyasetçiler değil, elbette ki modacılar…

Çünkü 70’li yılların giysileri, renkleri, deri paltoları, kocaman gözlükleri, yeniden moda olmuş.

İnternet ortamında sanalda yaşamağa, mutlu ya da mutsuz olmağa alıştırıldık ya işte moda da özgürlük duygusunu bizlere yaşatmağa istekli, eğer tüketim toplumunun bir bireyi olarak düşersek onun tuzağına…

Modacılar eliyle 70’li yılların özgürlük ortamını duyumsamak garanti!

Şeker yerine, mısır şurubu ile mutlu olan damaklar…

Gerçek kadınlar yerine, silikonlu dilberlere tutulan ahmaklar…

Özgürlük istiyorsanız da modaya sığınırsınız a canlarım; başka arayışlara ne gerek var?…

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP