0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Selma ERDAL

Bugünlerde yaklaşan yerel seçimler bağlamında; Kanal İstanbul tartışmaları yine gündemde… Bir tarafta kanalı savunan AK EGEMENLER, diğer tarafta da kanalın yapımına karşı çıkan muhalifler / karşıtlar ki onlar İstanbul yönetimine yeniden aday olan CHP’li İmamoğlu ve çevre dostları, doğa dostları vb…

Yaklaşık 2 yıl öncesinde de Kanal İstanbul projesine ve yapımına ilişkin dayatmalara karşı çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’na “racon kesen” Ulaştırma Bakanı, projeyi yapar, faturayı göndeririz, biz devletiz demişti.

Sanki o bakan; Fransız kralları gibi I AM STATE, Ben Devletim der gibiydi.

O günlerde düşünen, siyaseti bilen beyinlerde de akıllara hep bu soru düşmüştü:

– Biz monarşik krallıkla mı yönetiliyoruz acaba Sayın Bakan?…

Sanırım unutuyorsunuz ya da bilmiyorsunuz; olabilir, insanlık durumları…

Ama…

Cumhuriyet yönetimlerinde DEVLET; sen, ben, biz, hepimiz, tek başına birisi değildir.

Yerel Yönetim Seçimleri 31 Mart 2024 günü yapılacak. AKP İstanbul adayı Murat Kurum olarak açıklandı; kuşkusuz bu açıklamanın ardından Kanal İstanbul tartışmaları, kanalın yapılacağına ilişkin açıklamalar ve tartışmalar gündemde daha çok yer bulacak…

Dolayısıyla bu tartışmaların öncesinde… Kuşkusuz kavrama açıklık getirmek bağlamında Platon’un DEVLET adlı yapıtından ve anlayışından değil, Türk Kamu Yönetimi’ndeki Devlet kavramından söz edeceğiz izninizle…

Bilindiği, eğer bilinmiyorsa da çok iyi öğrenilmesi gerektiği gibi…

Devlet; tüzel kişiliğe sahip bir varlıktır.

Yine bilindiği, yine eğer bilinmiyorsa da çok iyi öğrenilmesi gerektiği gibi…

Ülkenin tüm insanlarından oluşan en büyük topluluk ULUS’dur. DEVLET; işte bu en büyük insan topluluğunun örgütüdür, kuşkusuz “ben Devlet’im” diyen Sayın Ulaştırma Bakanı’nın ya da onun gibi düşünenlerin değil. Herhangi bakan ve de takım arkadaşları; HÜKÜMET’dir, seçimle gelirler, seçimle giderler. Ama onlar giderken; Devlet’in Tüzel Kişiliği durur yerli yerinde, çünkü Devlet’in mülkiyeti değildir hiç kimsenin tekelinde…

Ola ki herhangi bir ülkede, herhangi bir Hükümetin Üyesi “Ben Devletim” diye çıkarsa halkının karşısına…

Hani şu Fransa Kralı 14. Lui gibi… Nasıl ki o söylemlerin, o yönetim biçiminin, o serüvenin sonucunda bir Fransız İhtilali yaşanmışsa…

Nasıl ki Kraliçe Marie Antoinette açlık çeken halk için; “ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” demişse…

Gerçi geçmişte bizim “dil bilmez” uzmanlarımız “pasta”yı, kremalı, çilekli yaş pasta ile karıştırıp, Kraliçe halkla alay ediyor diye algıladıysa da…

Daha sonraları “dil bilir” uzmanlar “pasta”nın MAKARNA olduğunu öğrenince de… Devlet’e hükmetmek, hükümet etmek amacıyla “oylarla ikame edilmek üzere” bolca makarna dağıtılmışsa…

Ve yeniden Tarih sayfalarına dönersek…

Ne yazık ki ister kremalı pasta ister bol salçalı makarna yesin demiş olan Kraliçe Antoniette sonuç olarak başını giyotinden kurtaramamışsa…

Çünkü bu olayların sonucunda gerçek DEVLET’in; halk, ulus olduğunu Fransız Devrimi ile yalnızca Fransızlar değil, tüm dünyalılar öğrenmiş oldular.

Ve öyle görünüyor ki…

Bugünlerde Lahey Adalet Divanı’nda tartışmalara konu olan ve bu tartışmalar sonucu belki de “soykırımcı” yaftası alacak olan İsrail de öğrenecektir.

Kim bilir belki de yıllardır Uygur Türkleri’ne işkence ederek, yine bir çeşit soykırım gerçekleştiren Çin de öğrenecektir.

Çok yakın bir gelecekte belki İranlı Mollalar da öğrenecekler. Çünkü İran’da baskılara başkaldıran İranlılar/İran Halkı/İran Ulusu; bugünlerde “başı açık gezdiğinden dolayı kırbaçlanan bir kadın” için sokaklarda…

Ve İran Halkına hayranlıkla destek veren sömürgen Batılılar da pusulasını İran’a çevirmiş, bekliyor pusuda…

Velhasıl anlı, şanlı Osmanlı da bile; “kibirlenme padişahım, senden büyük Allah var” diyenler olmuşsa…

Halka rağmen; Kanal İstanbul olabilir mi?…

Elbette ki o-la-maz diyecek seçmenler; 31 Mart 2024 günü oy verecekler akıllarının, özgür iradelerinin / istençlerinin yönlendirmesiyle…

Sayılı günler, az kaldı; bekleyeceğiz ve göreceğiz hep birlikte…

Aydın, 12 Ocak 2024