Önce sağlık diyerek

Önce sağlık diyerek

ABONE OL
9 Ocak 2024 16:10
Önce sağlık diyerek
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

Bugünlerde yeniden grip salgını gündemde… Kimi görseniz yüksek ateşle günlerdir griple boğuştuğundan söz ediyor. Böylesi sayrılıklara düşünce de pek çoğumuz için en önemli değer; sağlıktır, sağlıklı olmaktır deniyor. Oysa sağlıklı olmanın değerini, insanlar yalnızca sayrılığına tutulunca değil, sağlıklı olduğunda da bilmeli… Her nedense sağlığımız bozulmadan öncesinde, hiç birimizin aklının işi değil ki sağlıklı olmanın önemi ve önceliği üzerine düşünmek, kafa yormak ve sağlıklı kalmak için de kendine yatırım yapmak?…

Gerçi ben o denli bencil değilim; yalnızca kendi sağlığımı değil, toplumun sağlığını da, yaşadığımız gezegenin sağlığını da düşünenlerdenim.

Gezegenimiz demişken, bir başka deyişle Dünyamız… Ona öylesine acımasızca, öylesine saldırganca tutum ve davranışlar içindeyiz ki… Doğal olarak bu sorumsuzlukların da pek çok olumsuz dışsallıkları oluyor. Örneğin; 2050 yılı geldiğinde, ne yazık ki çocuklar çikolata yiyemeyeceklermiş. Çünkü çikolatanın ham maddesi kakao çekirdekleri yok olma sürecine girmiş ve 2050 yılında artık hiç olmayacaklarmış. İnanılır gibi değil ama gerçek bu…

2050 yılına yönelik felaket haberleri yalnızca bununla mı sınırlı?… Kuşkusuz pek çok kaygı, endişe ve korku içerikli öngörüler var. Ama bizi doğrudan ilgilendirenlerden en önemlisi de “sigaradan kaynaklanan kansere yakalanma” sayısındaki korkunç artış… Günümüzde sigara nedenli kanser hastalarının sayısı iki buçuk milyon olarak belirlenmiş. 2050 yılında ise bu sayının on milyon olacağı varsayılıyor.

Bu durumda diyorum ki sigarasız da yaşayabilir insan… Neden canınıza kast ediyorsunuz?…

Sağlık demişken “naylon” konusunu nasıl göz ardı edebiliriz ki?…

Üstelik yaklaşık 30 yıldır “naylon” tartışmaları (elbette ki petrol yan ürünlerinin olumsuz dışsallıkları üzerine de) sürüp giderken kasırga hızıyla… Halk sağlığı için yemeden, içmeğe; pek çok tartışma başlatılıyor. Uyarılar bile yapılıyor aman paketli (genellikle de naylon ve katkılarıyla paketlenmiş) gıdaları / besinleri alırken, özenle okuyun içeriklerini ve en iyisi öyle besinlerden uzak durun diye…

Bununla birlikte…

Bir yanda kimyasal katkılar insan sağlığına zararlıdır diyen sağlıkçılar, buna karşın diğer yanda “yoksulluğa çözüm diye bulunan, yoksul halk varsılın değerli besinlerine saldırmasın diye ona sunulan” GDO’lu besinler üzerine “uzman görüşü” sunan camideki imamlar… Oysa her şey boşuna… Bu ülkede yaşayanlar çoktan sağlıklarını yitirdi; özellikle solunan hava, içilen su ve yenilen besinler nedeniyle…

Bundan sonra da sağlıklı nesillerin üretiminde de umutsuzluk kapıda… Otistik, spastik bebeler giderek çoğalıyor ülke nüfusunda…Ne yazık ki Türkiye’nin sağlıklı nesli menopoz ve andropoz çağında… Doğurgan çağda olanlarsa; fosfatlı ekmek, GDO’lu beslenme ve çevre koşulları nedeniyle zaten kısır (tüp bebek yöntemi neden bu kadar revaçta sanki?) … Yoksa bu yükselen yeni nesilden umut kesildiği için mi bu kadar Suriyeli, Afganlı girmekte ülkemizden içeriye, ola ki gelecekte cumhursuz kalınmasın diye?… Bu bağlamda; toplum / ulus / halk her anlamda ve her alanda sağlıksız yaşam koşullarına tutsaklıkta  pek çok bilinmezliklere gebe… Bütün bunlara neden olan hangi ebe?… Yaptıklarına dur demek için bir yakalasak onu (ya da onları), hemen diyeceğiz sobe… Ama önümüzde öylesine duvarlar, aşılmaz engeller var ki yozluk, yolsuzluk, yokluk ve hatta yobazlık anlamında… Sanki işimiz çok zor gibi…

Aydın, 8 Ocak 2024

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP