Sanal ortam polemikleri…

ABONE OL
28 Haziran 2021 16:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Küreselleşme kuramı bağlamında; küresel iletişim düzeni WWW ortamındaki örümceğin ağına takıldığımızdan beri, sanal sözel savaşlar, sanal sözel aşklar, sanal sözel tartışmalar ya da beyin fırtınaları ama en doğrusu havanda su dövme seansları her birimizin yaşamının parçası, her birimizin yaşam hırsızları… Ama o kadarı da olmasın mı? Nasıl rahatlayacağız, nasıl deşarj olacağız,  yaşadığımız olumsuzluklara nasıl katlanacağız? Avunuyoruz işte sanal ortamda, yalan ortamda… Ne de olsa “ileri demokratik düzenin zehir, zıkkım nimetleri” bizlere altın tabaklarda sunuldukça; sanal ortamda söz yarıştırmayalım da ne yapalım, değil mi ya?

Dolayısıyla artık gelecek umutlarını da sanal ortamlarda arıyoruz ya da bizim bu arayışlarımıza karşılık veriyor yine sanal ortamda kükreyen vatan kurtaran aslanlar… Daha açık bir anlatımla…

Denize düşen yılana sarılır misali… Bizim entel-dantel geçinen ahali… Mafia Reisi Peker efendinin peşine takılı… Ki onların birileri dereyi görmeden paçaları sıvıyor. Başka birileri de öngörülerle, varsayımlarla Kanal İstanbul üzerinden ülkeyi Amerikalılara parçalatıyor. Onlara göre Kanal İstanbul olunca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ölecek, parçalanacak, Tarih sahnesinden silinecek… Vay be!

Mustafa Kemal’in askerleri atıldıysa ordudan, kalmadı mı içinizde Kuvva-i Milliye ruhundan, hemen distopik senaryolara, komplo teorilerine teslim oluyorsunuz?

O küresel sömürgenler Vietnam’dan sürüldükleri gibi, sürülürler Misak-i Millî sınırlarından da…

Durduk yere sol tarafınızdaki cevheri karatmayın, zorda kalınca yurt dışına kaçan kurnazlara da fırsat vermeyin, hepsi ucuz kahramanlar olarak beklemede, parsayı kapmak için yatmışlar pusuya! İşte onlardan birisi; neredeyse her akşam KRT’de kendisi; bakın neler yazmış cikcik kuş mekanında?

Ki o Prof. Dr. İbrahim Öztürk ve işte onun paylaşımı:

“Erdoğan yakında Vahdettin gibi İngilizlere mektup yazıp “gemi gönderip beni kurtarın” diye yardım isteyecek.

Ben de göğsümü gere gere yangından sonra ülkemi inşa etmek icin kahramanca geri döneceğim.

Tek şartım var; şerefsiz dinciliğin kökü kazınacak.”

İşte böyle hariçden gazel okuyanlara, zoru görünce tabanları yağlayanlara yanıt vermeden olur mu?… Ben de onun bu sözlerine karşılık şunları yazıyorum:

“Diyorsunuz ki hazıra konacağım, hazır çocuğa ebe olacağım. Ama bizler, buradakiler savaş alanını hiç terk etmedik, n’aber?”

Elbette ki bu sözlerime karşı çıkanlar var. Özellikle de toplumu 7-17 yaş gurubu olarak algılayan ve her şeyleri bildiklerini sanan bazı  “öğretmenler”, alınmasınlar ama durum böyle…

Ne yazık ki öğretmenler “Bizim çocuk bina okur. Döner, döner yine okur” olarak tanımlanan MEB denetimli bilgileriyle bizleri eleştirmeseler sanki orta yerlerinden çatlayacaklar. Bu durumda onlara da sözlerimizle bir selam çakmak gerekiyor.

“Unuttuğunuz bir şey var; ben öğretmenlik eğitimi değil Kamu Yönetimi alanında ki Siyaset Bilimi olarak da tanımlanır bu alan Doktora düzeyinde eğitim aldım. Ve şu ABD tüm dünyanın kendisine bahşedildiğini varsayar hep İncil denen kitabı da rehber alarak kendisine… Son yıllarda BOP bağlamında yazdığı senaryoları ve özellikle de Türkiye üzerine yazdığı pilotları uygulamıştı daha önce Latin Amerika Ülkeleri üzerinde… Ve şimdi sıra bizde! Ki bu alanda önemli bir kitaptır Eduardo Galeano’nun Latin Amerika’nın Kesik Damarları adli kitabı onların yaşadıklarını anlatan… Şimdi sömürmek için gözünü diktiği topraklar yer altı yer üstü kaynaklarıyla değerli Anadolu toprakları… Ve bu saldırgan emelleri de yalnızca sivil üniversitelerde eğitim gören siyaset bilimciler kadar, deniz-kara-hava harb okullarında eğitim gören askerler de çok iyi bilir ama her nedense ilk önce onlar döndüler Mustafa Kemalin Askerleri olmaktan geri… Bu durumda ne iktidara, ne muhalefete, yalnızca halkın kendisine güvenmek gerekir. Kaf dağındaki sağır sultan bile biliyor iktidar ve muhalefet parti başkanlarının, günümüz Karagöz-Hacivat atışmacıları olup, lafla peynir gemisi yürütüp, Okyanus ötesindeki efendilerine hizmet ettiklerini ve Menderes’le birlikte Amerikan bayrağındaki görünmeyen 51. yıldız olduğunu ülkenin… Ne yazık ki herkes kulaktan, kulağa oyunu oynar gibi aynı sözleri aktarıyor birbirine… Pekiyi ya çözüm önerisi olanlar var mı? O her şeyi çok bilenler, ivedilikle çözüm önerileriyle çıksınlar bir adım öne de görelim kendilerini, çabalarını ülke gitmeden elden… Sanal ortamda ahkam kesmekle olmuyor; Gandhi gibi söz adamı değil, Atatürk gibi eylem adamı olsunlar varsa cesaretleri yüreklerinde…”

Velhasıl Peker’in ifşaatları ve de onun gibi “ülkede kalmayı maçası yemediği için”  dışarıya kaçıp da ötüp duran sözde siyaset kahramanları ortalığı bulandırdıkça; ne sanal ortamda söz biter, ne de söz dalaşı… Ne diyelim?… Küresel iletişim ve de bilişim çağında; sanal ortam dediğin, bilgi paylaşım alanı değil de başkalarını ezik, kendisini üstün görenleri savaş alanı… Mübarek olsun vatana, millete!

Aydın, 27 Haziran 2021

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP