Bir hafta oldu.
Bir haftadır çok ‘şey’ söylendi…
‘Gandi Kemal’ dendi örneğin.
‘Yoksul’ söylemi ağırlıktaydı’ da dendi.
O da yetmedi…
Yönetime alınan ‘yeni’ isimlere bile ‘ne’ denmedi ki?
Dahası da var…
‘Recep Bey’ yakıntısı bile günlerce konuşuldu…
* * *
Evet, ülkenin muhalefet partisi CHP, ‘yeni muhalefet’ anlayışıyla Genel Başkanını değiştirmiş, söylem ‘farkını’ ortaya çıkarmıştı.
Bana kalırsa ‘bu’ olgu, sözüm ona ‘söylem’ bugün değil yıllar öncesinde ‘terk edilmemesi’ gereken bir duruştu.
Halkın partisi olduğunu söyleyen…
Belirli-gelişebilen ilkelere oturtulan bir partinin…
‘Eşitlik’ temelinde; halkın özgürlüklerini, yaşama haklarını, yarın güvencesini, sosyal dayanışmayı, birlikteliği, her şeyden önce insanı amaç edinen bir siyasi yapının ‘elbette’ söylemi ‘alışık’ olunanın dışında olmalıydı…
Sokaktaki insanın yaşadığı sıkıntıyı anlatmalı; çözümler aranmasını istemeliydi.
Evine ekmek götüremeyen babanın…
Her günü ayrı bir acıyla başlayan işsizin…
Her kepenk açışı sorunlarla dolu olan esnafın…
Mutfak masrafının içinden çıkamayan ev hanımının…
Hakkı gasp edilen işçin…
Grizu faciasında ‘unutulan’ önlemin…
Konuşulması gerekti elbette.
* * *
Bir yetmişli yıllarda, çocukluğumda; Bülent Ecevit’in Karaoğlan olarak bilindiği, dağlara-taşlara kazındığı yıllarda yakalanmıştı böylesi bir umut…
Çocukta olsam, evimizde esen ‘hoş’ havanın bilincindeydim o zaman…
Babamın gülen gözleri…
Annemin gülümseyen yüzü…
Hoştu…
Kaç yıl olmuş öyle?
Bir uzun yaşam!
Biz, çocuklarımızı sevindirebilecek miyiz?
* * *
Bir hafta oldu…
Basında zorla ‘sorun’ yaratılmaya çalışılmış olsa da…
CHP ile uzaktan-yakından ilgisi olmayanların bile ‘Kılıçdaroğlu başta oldukça CHP oy vereceğim yer’ diyenlere tanık oluyorum.
‘Neden’ diye soruyorum.
Aldığım yanıt da ilginç oluyor:
‘Erzak poşetlerine, kömür torbalarına oy verdi halkımız. Onların poşetleri almalarına değil de, oy vermelerine hep kızdım. Ben şöyle yapıyorum; Kılıçdaroğlu yaşadıklarımı- sıkıntılarımı en güzel anlatan parti başkanı; onun için de oyumu rahatlıkla vereceğim.’
En son İstanbul il Başkanı Gürsel Tekin’in açıklaması da çok önemli…
Şöyle ki:
Benim hiç kimse ile bir çekişmem, sorunum söz konusu değil. Benim görevim parti içindeki barışı, sevgiyi, kardeşliği oluşturmaktır. Yine aynı duygularla devam edeceğim. CHP´nin neferiyim…
* * *
Takıntılar…
Söylentiler…
Karalamalar…
Bu umudu engelleyemeyecek…
Harcanan iş gücüne kimsenin bir şey diyeceği yok.
Akşam karanlığı yavaşça abanmak üzerine Kozan’ın…
Çay getiren konak çalışanına soruyoruz:
‘Hangi saatlerde yoğun oluyorsunuz?’
‘Öğle ile akşam sıra bekleyen bile oluyor. Diğer zamanlar sakiniz. Gerçi kaleye çıkanlar, genelde buraya da uğruyorlar. Çay ikram ediyoruz. Yorgunluk atmış oluyorlar…’
* * *
Pelesenk yağı, birçok çiçeğin karışımından bu bölgede yapılırmış bir zamanlar.
O kokuların tamamını ayrı ayrı burada bulmak olası.
Ne de olsa aylardan nisan…
Ne de olsa portakal çiçeği, lale, kekik, melengiç kokuyor Kozan.
Ne de olsa Kozan Kalesi var ışıldayan…
Ne de olsa…
EĞİTİM
15 saat önceYAZARLAR
16 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceEĞİTİM
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce