CHP’DE ÇÖZÜM KIT MI

ABONE OL
28 Eylül 2015 08:36
0

BEĞENDİM

ABONE OL

CHP’de kimin başkan olacağı konusunda ‘bir şeyler’ yazmak istemiyordum aslında…

Yıllardır ‘gitsin de’ demeleri arasında yaşadığım için, bakalım nasıl olacak, ne yapılacak, diye beklemeyi yeğleyecektim.

Gerek seksen öncesinde bıyıklarım terleme eylemiyle yüzleştiği, gerekse seksen sonrasında artık olayları biçimleştirmeye çalıştığım yıllarda az duymadım doğrusu Deniz Baykal’sız bir CHP özlemini…

Sanırım bu davranış biraz da babamdan kalıtsal…

Gençlik yıllarından günümüze dek ‘hep’ CHP’nin içinde var olmuş…

Babamdan dinliyorum…

‘Ecevit ile adı anıldığı günden bu yana hep, Baykal hizip bilindi’ dedi…

Evet, ‘Baykal hizip…’

Onun için de ne partiyi iktidara taşıyabildi, ne de partilisine iktidar yüzü gösterebildi!

Hep istenmeyen adımdı O!

Gitmeliydi!

Gitmesi CHP’ye kan demekti!

 

 

* * *

Deniz Baykal’ın istifasını açıkladığı anı izlerken bunları düşündüm.

Gözyaşı dökenlerin, ‘gitme burada kal, bizi kollarına al, başkanlığı bırakma, ne olur Baykal’ dörtlüğünü andıran tavırları karşısında dondum kaldım bir ara; sonra da ‘bu ne tutarsızlık’ demeden de edemedim!

Önce şu vardı:

‘Baykal gitmeli’ miydi?

-Evet!

‘Neden?’

-Parti yönetimini ‘benim olsun, küçük olsun’ almayışıyla özdeşleştirdiğini ülkemizin her köşesindeki partilisi biliyor! Partinin küçülme nedenini (kendi bölgemden biliyorum, kaç kez gerekçeler anlatıldı bilmiyorum; ancak çözüm üretilmediği gibi yanlış sürdürüldü) bilmesine karşın büyütmemekte diretmesi bunun ilk koşulu…

‘İkinci koşul…’

-Şu var: CHP diğer partilere benzemez, ‘biat’ etmeye alışık değildir. Böyle yapılmak istenmesini çekemez! Dikleşir, baş kaldırır. Tabanın partiye oy vermeyişi de bunu gösteriyor. Ne zaman ki ‘taban’, partiyle kendini özdeşleştirir; işte o zaman CHP’ de buluşur.

‘Özdeşleşmek, derken…’

-Özdeşleşmek… CHP nedir ona karar vermesi gerek önce. Sağda mıdır, solda mıdır, ırkçı mıdır, sosyalist midir? Kararına göre slogan belirlemek zorundadır. Bugün M. Sarıgül gibi ‘vatan, millet, Sakarya’ söylemi yapıp, sonra da ‘soldan’ söz edecek olursa buna kargalar güler. CHP kendini eğer solda görüyorsa temel dayanağının işçi, köylü, insan, üretim, ezilme, sömürü, emek, bilim, haklar, insanca yaşam kavramlarını ele almalı; sokağa indiğiniz zaman esnafın ödemesini yapamamaktan, işçi-memurun yitirdiği haklardan, gençlerin işsizlikten, hastane kapılarından, adliye koridorlarından konuşulurken tüm bunlar görmezden gelinip ‘egemen sınıf’ ideolojisi savunulmuştur. Özdeşleşme bozulmuştur!

‘Baykal’ın buradaki sorumluluğu, istenmemesinin nedeni…’

-Deniz Baykal, Genel Başkanlık yaptığı süreç içerisinde, üzerine yüklenen ‘hizip’ kavramının taşıyıcısı oldu. Öylesine ki, ‘madem ben istenmeyenim, bende var olabilmek için ne yapılması gerekiyorsa oku yaparım’ felsefesini yaşama geçirir bir politika izledi. Partiler yasası, yüzde on barajı benzeri birçok konuyu ‘var olabilmeye’ ayarlanmasına neden oldu… Bu nedenle de gerek CHP’de, gerekse ülkemizde ‘apolitik’ anlayışın da yaygınlaşmasında ‘ek katkı vereni’ oldu! Gitmeliydi ama, böyle değil…

‘Ama… Nasıl?’

-Baykal yanlışlarını göremediği gibi, etrafını saranlar da görmesini engellediler. Etrafını, derken… Öyle bir ‘yanlı’ oluşturdu ki; onlar, Baykal’sız bir ‘hiç’ olduklarını işte şimdi kanıksadılar. Ağlıyorlar, başlarını vuruyorlar. ‘Ne olur gitme’ diyorlar… İşte onun için böyle, bir kasetin yaydığı ‘kara duman’ nedeniyle gitmemeliydi Deniz Baykal. Daha önceden,  bu ülke için, daha da güçlenmesi olanaklı olan zamanda ayrılmalıydı, o zamana dek de yerine birini yetiştirmeliydi!

‘Kılıçdaroğlu olayı… Bugün adaylığını da açıkladı…’

-Yapılan anketler şu an ’Kılıçdaroğlu’ diyor. İyi, güçlü bir yönetim çıkarılmalı, CHP’yi günün gereksinmelerine uygun, … Düşünmeden Deniz Baykal ile Baykal’ın gitmesini engelleyenler de desteklerini göstermeli.  Çünkü zaman daha geç olmamalı…

 

 

* * *

Evet…

Biraz önce, bilgisayarın tuşlarına dokunduğum sırada, CHP MYK’nun karıştığını duydum. Demek ki, dedim… Demek ki, Deniz Baykal öyle bir etkilemiş, yalnız kaldıklarında ‘biteceklerini’ öylesine inandırmış ki bazılarına, tüm olanlara karşın ‘mağdurdan’ yarar sağlamak isteyenlerin çığlıkları yükseliyor her yerden!

‘Baykal yeniden aday olsun!’

CHP bu kadar mı?

CHP bu denli yoksul mu?

CHP bu denli çözümü kıt mı?

Bunun sorumluluğunu hiç kimse almasın!

 

Yüksek duvarlı iki kapıdan ilkini seçip, önce yenileşen konağı kat kat geziyoruz.

‘Butik Otel’ odalarını, terası, nargile salonunu…

Sonra, bahçede, üstte bir masaya oturuyoruz.

Portakal ağaçları, ağaçların yaprakları, çiçekleri, yaydığı koku…

Bir de Yaverin Konağı…

Harcanan iş gücüne kimsenin bir şey diyeceği yok.

Akşam karanlığı yavaşça abanmak üzerine Kozan’ın…

Çay getiren konak çalışanına soruyoruz:

‘Hangi saatlerde yoğun oluyorsunuz?’

‘Öğle ile akşam sıra bekleyen bile oluyor. Diğer zamanlar sakiniz. Gerçi kaleye çıkanlar, genelde buraya da uğruyorlar. Çay ikram ediyoruz. Yorgunluk atmış oluyorlar…’

 

* * *

Pelesenk yağı, birçok çiçeğin karışımından bu bölgede yapılırmış bir zamanlar.

O kokuların tamamını ayrı ayrı burada bulmak olası.

Ne de olsa aylardan nisan…

Ne de olsa portakal çiçeği, lale, kekik, melengiç kokuyor Kozan.

Ne de olsa Kozan Kalesi var ışıldayan…

Ne de olsa…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP