Terörün egemenliği karşısında ‘laf’ vermekten başka ‘icraat’ yapamayan ‘iktidar’; hıncını ‘tam da’ bir yerlere değdirecek, diye düşünürken suçlu gösterildi:
Basın!
Sözüm ona, medya…
Yalnız ‘medya’ da değil aslında…
Başbakan Erdoğan açıklamasında şöyle söylüyor:
‘Medya da, muhalefet de, toplum da kendini taraf olarak görmeli, sorun yaratmaktan kaçınmalıdır.’
Görüntülü ‘medyanın’ ayılıp-bayılanı göstermesi yarar sağlamadığı gibi, ‘terör’ örgütüne güç katarmış!
Bu düşünce, ülkemizin başbakanının…
* * *
Kentimizde şu ana dek kaç ‘ocağa’ yangın düştüğünü bilmiyorum.
Ancak ‘en son’ bir ay kadar önce, AKP Mersin Milletvekili Kürşat Tüzmen’in de katıldığı, tepkilerin yükseldiği, kamu araçlarının tekmelendiği cenaze törenini anımsıyorum…
Ondan önce, beş yaşındaki oğluyla eşinin cenazesine katılan bir kadının tören sırasındaki seslenişini anımsadım.
Başbakan ‘o’ günlerde yurtta bile değildi; ‘çok’ önemli anlaşmalar için yurtdışı gezisindeydi.
Cenaze törenine katılanları ‘birileri’ ateşlememişti!
Birinin arkadaşıydı…
Birinin tanıdığıydı…
Birinin komşusuydu, kentlisiydi, yazgıdaşıydı…
Ne medyanın, ne muhalefetin, ne de bir başka yerlerin değil; gönülden-içten orada bulunmak isteyenlerin, terörü lanetleyenlerin, bir gün sıranın kendilerine de gelebileceğini düşünenlerin ‘bir arada’ bulunduğu bir cenaze töreniydi…
Kentimizde, terörün ‘taşeronlar’ aracılığıyla değil de; hükümetlerin ‘izin-fırsat’ verdiği ellerce yapıldığı söylenir.
Taşeron, denilince; ya BİAT’in aldığı TOKİ inşaatlarının teslim edildiği eller, ya da maden ocaklarında ‘göçük’ altında kalan işçileri çalıştıran patron uzantıları anımsanır.
Başbakan Erdoğan’ın ‘bunun arkasında taşeronlar var’ demesi de ayrı bir gaf!
* * *
Yaklaşık otuz yıldır ‘kanayan’, bu güne değin gelen ‘iktidarların’ hiç birinin kalıcı çözüm üretemediği ‘terör’ karşısında neden ‘başarısız’ olunduğunun eleştirisini yapamayan ‘bir’ güç karşısında ufalanıyoruz…
Ufalanmak da değil, kan ağlıyoruz!
Yarın ya da diğer gün; bir yakınımızın, bir komşumuzun, bir kentlimizin de arasında olabileceği bir ‘katliamın’ olmayacağı güvencesini verebilecek bir ‘güç’ yok!
Güvencesizlik, umutsuzluğu getirir ardından…
Umutsuzluk ise tükenmişliği…
Umutları tükenmiş bir toplumun, ‘mutluyum, işim tıkırında, yaşamdan hoşlanıyorum, yaşamak çok güzel’ diyenler için en büyük ‘uçurum’ olduğunu bilmeyen var mıdır?
Terörün ‘nedenleri’ üzerinde durulurken, önce aynaya bakılması zorunludur…
Hani ‘şu’ açılım konusunun da yeniden ‘irdelenmesi’ zorunludur…
Bakmayın başbakanın ‘bu ihanettir’ söylemine…
‘İhanet’ söylemi, iki dönemdir iktidar olan hükümetin biriken yanlışlarının ‘alışıldık’ bir uzantısıdır…
Uzantısı; biliyoruz…
——————————-
——————————-
Uzun zamandır tedavi gördüğü hastanede, önceki gün yaşama gözlerini kapatan Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi, Başyazarı İlhan Selçuk’u her zaman anacağız…
YAZARLAR
4 saat önceYAZARLAR
6 saat önceYAZARLAR
7 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önce