Fatih Altaylı’dan Sabah Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptığı, yazdığı günlerde kopmuştum…
O güne değin yazdıklarını aralıksız-beğenerek okurken, bir yazısında kullandığı bir tümce, köşe yazarlarının da çevremizdeki ‘kaypak’, ilkesiz tanıdıklarımız gibi olabileceğini düşündürdü bana…
Hükümetin AB için koşuşturduğu yıllardı.
Bu ülkenin yurttaşı olmalarına karşın, bu ülkenin yurttaşları için zamanlarının büyük bölümünü dışarıda geçiriyorlardı…
Yalnız başbakan mı?
Hayır!
Yardımcıları, kimi bakanlar da aynı uğraşı veriyorlardı!
Muhalefet, hükümetin bu denli ‘ödün vermesini’ eleştiriyordu bu arada…
Köşe yazarları yeniden şekillenmiş, kimileri de hükümete bir adım daha yakın olabilmenin hesabını yapıyordu.
İşte öylesi günlerde şu satırları okudum Fatih Altaylı’dan:
‘Bugün bana ikinci Atatürk kim diye sorsalar, hiç düşünmeden R. Tayyip Erdoğan, derim!’
Bu satırları yazmadan birkaç yıl önce Hürriyet Gazetesi’nde yazdıklarını düşündüm…
Üzüldüm; o günden beri de okumadığım yazarlar arasında yerini koruyor…
* * *
Akşam Gazetesi’nde, Atılgan Bayar bir süredir ‘entelektüel’ içerikli yazılar yazıyor.
Yazılarında, ‘bana AKP yanlısı diyecekler’ biçiminde tümcelere de yer veriyor bazan!
Örneğin geçenlerde ‘Allah’ ile ‘tanrı’ arasındaki benzerliklerle, benzersizliklerinin ‘analizini’ yapmış, şöyle demişti:
Yaradan´a ´tanrı´ mı, ´Allah´ mı demeliyiz, tartışması sürüp gidiyor. Laikçiler, ´fark etmez, iki kelime de aynı anlama geliyor,´ deyip, yine de her bağlamda ´tanrı´ demeyi tercih ediyorlar.
Lakin ´tanrı´ kelimesi ile ´Allah´ kelimesi arasında çok büyük farklar var.
Bayar’ın, birkaç yazısında bir değindiği bir konu da şöyle:
2006´den beri yaptığım ordu-siyaset mutabakatı, Atatürkçülüğün temsilinin CHP´den AK Parti´ye geçişi…
´Kuruluş Felsefesi´ni niçin CHP´nin değil de, AK Parti´nin yeniden geliştirerek üretebildiği…
* * *
Ne düşündüm?
Yenimuhalefet.com’dan sıkça okumanın, bilgilenmenin vereceği güzelliklerden söz ediyoruz.
Fatih Altaylı’ya, ya da Atılgan Bayar’a tutup, ‘neden okumuyorsunuz, neden bilgilenmiyorsunuz, neden bilgisizliğinizi bilgi diye sunuyorsunuz’ diye sorsam herkesin güleceği gibi, ‘yerini bil Oktay, hepsi hepsi yazdığın birkaç internet gazetesi, ya da birkaç yerel gazete sayfası’ diye dikleşirler biliyorum!
Ama ben yine de sormadan geçemeyeceğim…
‘Atatürk’ü ne denli tanıyorsunuz, ne denli devrimlerini yaşıyorsunuz da AKP’yi Atatürk ile eşleyebiliyorsunuz?’
R.Tayyip Erdoğan, bu ülke insanı için ‘kazanım’ sayılacak nelere damgasını vurdu da İkinci Atatürk koltuğuna çıkardınız?
Hükümet, hangi çabasıyla Atatürk ilkelerine katkı yaptı da ‘temsil’ yetkisini eline geçirdi? Laikliğin karşıtı olması mı, yoksa ikinci cumhuriyetçi Altan kardeşlerin verdiği çaba mı, yoksa tarikatlara verdiği önem li; hangisi?
Ya ‘Kurtuluş Felsefesi’…
* * *
Bayar’ı burada anlamakta zorluk çekiyorum.
´Kuruluş Felsefesi´ni salt bir ya da iki partinin üzerine yıkmak, ya da iki partiyi bundan sorumlu tutmak ne denli tutarlıdır ki?
Bu ülkenin ‘tüm partileri’, bu ülkenin verdiği bir savaşımın sonucunda bugünkü varlıklarını kazanmadılar mı?
Yalnız partiler mi? Dernekleri, odaları, birlikleri, bu ülkede yaşayanları…
´Kuruluş Felsefesi´ni yadsıyanları konuşmak gerektiği çıkmıyor mu buradan?
´Kuruluş Felsefesi´ni AKP’nin geliştirebileceğini söyleyenlerin ‘cahillikleri’, bilgisizlikleri düşündürücü…
Atatürk’ün devrimlerini bir çırpıda bitirivermek için uğraş verenleri, on kasımlarda köşe-bucak kaçanları, okullarda resimlerini küçültenleri nasıl ‘geliştirmeci’ görürler anlayamıyorum doğrusu…
Bayar’da, Altaylı gibi okumayacağım yazarlar arasında olmaya doğru gidiyor…
YAZARLAR
5 saat önceYAZARLAR
8 saat önceYAZARLAR
8 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önce