Sığınmacılar için af, ya da aklın yolu…

Sığınmacılar için af, ya da aklın yolu…

ABONE OL
28 Ocak 2022 10:52
Sığınmacılar için af, ya da aklın yolu…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

İnsan, dünyanın her yerinde yaşamını sürdürebilmeli. Hiç bir sistemin, bu olguya karşı tutum sergileyeceği olasılığı olmamalı. Nazım’ın dediği gibi, insanlar “bir orman gibi/ kardeşçesine” yaşanabilmeli…

Böyle bir dünya, şu an için “ütopya” olmadan ileri gidemedi!

Dünya, sınırları çizilmiş ülkelerden oluşmuştur! Ülkeler, halklarını yönetenlerden!

Her ülkenin sınırları olduğu gibi, bir de “yönetim/ rejim/ sistem” anlayışı vardır!

Ülkelerin sistemi/ rejimi, ülkede bulunan yurttaşların “gelecek” güvencesini vermek zorundadır! Ülkenin varsıllıklarını iyi değerlendirmek, konumunu bilerek gözden geçirmek, komşularıyla iyi ilişkiler içerisinde olmak, topladığı vergileri en iyi biçimde kullanmak, ulusal geliri en iyi bölüştürmek zorundadır…

Yurttaş yönetimden beklediğini alır, onda gelecek güvenini görür, yalnız olmadığına inanırsa eğer; ülkede insanlar mutlu da olur, orada yaşamak için uğraşta verir, ülkesini savunmaktan geri adım atmaz!

Bizde yaşananlar ne?

***

Bizde yaşananlar…

Aslında ırkçı bir söylem olarak değerlendirenin çok olduğunu biliyorum, yine de şu tümceyi kurmakta yarar buluyorum:

İnsanımızın konukseverliği, zorda olanı koruması dünyanın birçok yerinde bilinmeyen öğelerdir! Ancak bunun da bir “sınırı/ süresi” vardır! Konukluğun “uzun yılları” olmaz! Her şey normal koşullara geldiğinde, “konuk” olan yerine dönmelidir!

Suriyeli ya da diğer ülkelerden gelen “sığınmacıların” sözünü ediyorum!

Ülkelerinde yükselen bir yalım olduğunu, savaşacak güçte olmayanların canlarını kurtarmak için “sığınmak” zorunda kaldıklarını, komşu ülke olmamız nedeniyle de “kucak” açıldığını düşünüyorum!

Durum bundan daha “başka” boyuttaydı ama…

Bizde “taşı sıksa, suyunu çıkarır” diye bilinen sözün anlamı gibi, genç/ diri/ güçlü olanların da “sığınmacı” niteliğinde ülkeye alınması/ ülke içerisinde ellerini/ kollarını sallayarak gezmesi, bu yurdun genci yurttaşlık görevi askerliği yaparkensığınmacıların da kendi ülkelerinde “aynı görevi” yapıyor olması gerekirken…

Sokakta, deniz kıyılarında, lüks alanlarda konuşlanması canımı sıkıyor doğrusu…

***

Televizyon tartışılmalarının bilinen isimlerinden Nagihan Alçı, fettulahçıların ülkenin can damarlarını “yara” açtıkları günlerde neler dediğini anımsıyorum!  Onun gözünde onca tutuklananların “hepsi” suçluydu! Bülent Arınç’ın kozmik oda komplosu haklıydı! Her şey cemaatin istediği gibi yapılmalıydı!

Aynı Alçı, şimdi de konu “sığınmacılar” olunca, değişmeyen tutumuyla, ne denli “geri dönmelerini” isteyenler varsa, tamamını “ırkçılıkla” suçlamaktan uzak durmuyor!

Bunun daha da ilerisine giden “iktidar” sözcülerinin de “sanayimizi sığınmacıların katkısıyla güçlendirdik” dediğini düşünürsek, konunun hangi boyutta olduğu daha net anlaşılır kanısındayım!

Bu yurdun gençliği yok, bu yurdun çalışacak insanı yok, bu yurdun sanayiyi canlandıracak gücü yok gibi…

***

Yeniden yazmamda bir sakınca görmüyorum:

Irkçı düşünce içerisinde değilim! Hiç bir insanın evinde/ yurdunda yaşama hakkının alınmasını da hoş bulmuyorum!  Buna neden kim olduysa, nedenlerinde kimin payı varsa, onlarca insanın aç/ susuz/ uykusuz yaşamasında kimin parmağı varsa, kim bu insanları bilmedikleri/ tanımadıkları bir coğrafyada yaşamaya zorunlu kıldıysa, çocuklarını hasta ettiyse, ekmek yemelerini engellediyse lanet olsun!

Bunun çözülmesi, bunun o insanlara “daha az” zarar vermesi için yapılması gereken bir şey varsa “fazlasıyla” yapıldığını, artık bu yurdun insanlarına da zarar verdiğini düşünüyorum!

“İktidar” yapılan masrafın üç basamaklı milyar dolara yaklaştığını söylüyor!

Bunun bedeli olarak bu yurdun insanları “ekmek” almakta zorlanıyor, üniversite mezunu çocuklarına iş bulamamakla karşı karşıya kalıyor, insanlar pazar atıklarını toplayarak doymaya çalışıyor, doğalgaz musluğunu açamıyor, elektrik yakamıyor, sanayide üretim “tam kapasite” çalışamıyor, emekçiler açlık sınırı altında çalıştırılıyor…

Dahasını saymıyorum!

***

Bunların tamamını yazmamın nedeni, birçok kentte olduğu gibi Adana’da da “sığınmacıların” estirdiği rüzgar…

Her nedenli “yasak” denilmiş olsa bile, “sığınmacıların” açtığı işyerlerinin tabelaları “alışıldık” değil!

Her zaman yazdığım gibi, “sığınmacıların”, konuk olarak geldikleri ülkemizde “kendilerini” benimsetme gibi bir istenç içerisinde “hiç” olamadıklarını, bu yurdun insanlarının “kendilerini” anlamak zorunda olduğunu düşünmeleri, onun için de “Türkçe” öğrenmekten uzak durduklarını görmek bana “akılcı” gelmiyor!

Sözün özü şu:

“Sığınmacıların”, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın ülkeyi terk edenlerle, tüm asker kaçakları için genel af duyurusuna uymalarını, “iktidarın” da bunun için girişimde bulunması gerektiğini düşünüyorum!

Aklın yol da bu!

270122

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP