07 Nisan 2024 Pazar
Böyle der ‘Yağmurdan Önce’de filmin baş karekteri Alexander, doğduğu topraklara gideceği zaman…
Ne zamandır benim de dilime bu söz yerli yersiz gelip durur…
“Toprak beni çağırıyor…”
Benim için doğduğum toprakların çağrısı Alexander’da olduğu gibi ölmeye değil, yeniden doğmaya bir davet gibi… Ya da bana hissettirdiği o…
18 yılımızı geçirdiğimiz İstanbul, sanırım bize çok da iyi davranmadı… Oysa biz O’nu çok severek gelmiştik Ankara’dan… Umutlarla geldiğimiz bu kentte, geldiğimiz günden itibaren İstanbul üzerine yazılmış yüzlerce kitap toparladık. İrili ufaklı onlarca belgesel hazırladık bu kenti ve güzelliklerini anlatan…
Oğlumuz, Ada’mız bu kentte doğup büyüdü… Dostlar kattık hayatlarımıza izleri bütün ömrümüzce sürecek… Eskiden kalan dostlarımızla yeni yeni renklere uçtuk…
Bize tüm kazandırdıkları ve güzellikleriyle yıllarca “Aziz İstanbul” diye selamladığımız bu kentle, “Ulan İstanbul” diye vedalaşıyoruz şimdi…(Nankör sevgili misali)
Yıllardır biriktirdiğimiz herşeyi koliliyoruz şimdi… Bizi çağıran topraklarda yeni bir hayata açmak için…
“Bir dikili ağacımız” olacak, benim doğduğum topraklarda aldığımız evimizin kocaman terasında…
Şimdilik büyük saksılar içerisinde üç zeytin… Kök salacağı topraklarla buluşuncaya kadar…
Facebook tam da bu toparlanmanın ortasında bana geçen seneki şu paylaşımımı hatırlattı, çok anlamlı geldi bana… Şöyle demişim geçen yıl doğduğum topraklara giderken:
“Herkesin ‘kutsal toprakları’ farklıdır… kimisi Mekke’ye, kimisi Kudüs’e, kimisi Himalayalar’a kutsal toprak der..
ben kadim şehir Kozan’a.. nam-ı diğer Sis..
benim gibi binlerce Kozan’dan ayrı kalmış Kozanlının hasretle andığı “kutsal topraklar”ıdır bu yaşlı şehir..
atalarımın , erken giden sevdiklerimin mezarlarını saklar bağrında..
…
kokusu burnumda tüten kardeşlerimi, sevdiklerimi..
sabahın köründe dumanlar içinde ocakbaşında yenen ciğer, mavi el arabasında şam tatlısı, köşe başlarındaki şalgamcılar, çayın en demlisi, rakının en güzel kokanı…
bekleyenin bu kadar çok olması nedeniyle, ‘kutsal topraklar’a doğru yola çıkmadan günler öncesinde başlar heyecanı..
günlerdir kıpır kıpır içim…
sonunda yola çıkma vakti geldi…
bekle bizi Kozan.. yaşlı şehir… doğduğum ‘kutsal topraklar’…
vira bre… “
Vedalaşıyoruz şimdi bu kentle… Bu kentte yaşadıklarımızla, bu kentte biriktirdiğimiz insanlarla, anılarla… Çoğunluk, içimizde derinden hissedilen bir sızıyla… Ama bir yandan da yeni hayatın, Adana’nın heyecanıyla…
Ben iki şehir arasında gidip geleceğim.. Bu bir şans mı, şansızlık mı bilemiyorum… Ama Ada, ama Tannur artık yeni kentimizde yeni hayatımıza adım atacaklar haftaya…
Ben bir süre sızıyla heyecanı içiçe yaşayarak sürdüreceğim… Tüm iki şehirli insanlar gibi…