Ömer ALPDOĞAN
Cuma günü Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “Toplumsal Çürüme, Hukuksal Bozulma” konulu paneli bir süre izledim..
Salon tıklım tıklım doluydu..
Hatta dışarıda kalanlar bile vardı..
Salonu dolduranların büyük çoğunluğunun İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt’u izlemek için geldiklernini net biçimde söyleyebilirim..
Sadece iki konuşmacıyı dinledin. Başkan Zeydan Karalar’ın açılış konuşmasının da ayarsak dinlediğim üç konuşmasan, panelin konusuna en uygun konuşma sayın Zeydan Karalar’ın konuşmasıydı..
Gelelim Cemal Enginyurt’un konuşmasına..
Cemal Enginyurt panele Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı olarak gelmişti ama, siz bu yazıyı okurken hala genel bakan yardımcısı olduğuna emin değilim..
Büyük olasılıkla hafta sonu itibariyle DP Genel Başkan Yardımcılığı geçmişte kaldı, Cemal bey yeni bir yuvaya doğru direksiyonu kırmış olma olasılığı bile yüksek..
Panelin yönlendiricisi Av. Erdal Yıldırım’ım “siyaset fenomen” diye tanıttığı Cemal Enginyurt konuşmasını da bu tanıma uygun yaptı..
Konuşması baştan sona nabza göre şerbet verme kaygısı taşıyan konuşmaydı..
Paneli düzenleyenin CHP’li belediye olması dolayısıyla salona dolduranların büyük çoğunluğunun CHP’li, sosyal demokrat/ sol düşüncedeki insanlardan oluştuğunu biliyordu..
Konuşmasının de buna göre yaptı..
Konuşması bir panelden çok miting konuşmasıydı.. Zaman zaman, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili sözlerinin çok yüksek perdeden bağıra çağıra söyledi.
Siyasal iktidarın yeni kayyımlar atamaya hazırlandığı yolunda son günlerde çokça dillendirilen konuya değindi..
Çatalca’daki bir işten çıkarma olayı ile ilgili konuşurken direk işçi emekçi haklarını savunduğunu söylemek yerine “Recep Abi bu yaştan sonra beni komünist yaptı” diye konuşması tam popülist, nabza şerbet ifadeleriydi.
Sonra Deniz Gezmiş’in idam edilirken “Kahrolsun Amerika, Yaşasın Tan Bağımsız Türküye” dedikten sonra iskemleyi kendisinin yittiğinin anlattı. Ardında Mustafa Pehlivanoğlu’nun idama giderken “Kahrolsun Amerika Yaşasın Milliyetçi Türkiye” dediğini ve Deniz Gezmiş gibi iskemleyi kendi ayağıyla devirdiğinin anlatarak, “niye birbirimizi öldürüyoruz” diye sordu..
Bence toplumun birlik ve beraberliğe olan gereksinimi anlatmak için Deniz Gezmiş ve Mustafa Pehlivanoğlu’nun idam sehpasını yürüyüşlerinin anlatmak gereksizdi. Sadece salonu dolduranlara şirin görünme konuşmasıydı..
Cemal Enginyurt, AK Parti iktidarının ülkenin kaynaklarını hortumlamakla suçlarken verdiği örnek ise Ülkü Ocakları’ndan yetişmiş bir siyasetçi için çok hazin bir durumdu..
AK Parti’nin uygulamalarının “Moğol istilasına” benzetti..
Halbuki, tarihsel bilgiler, Moğollar, Celaleddin Harzemşah’ı kovalarken geldikleri İran ve Anadolu coğrafyasında Farslaşmış, Türkçe yerine farsça yazıp konuşan, Türkmenlere hayatı zindan eden bir Selçuklu devletiyle karşılaşmışlardı..
Hülagu Han’ın ilk yaptığı Türkçe konuşma zorunluluğu getirmek olmuştu..
Büyük komutan Baycu Noyan da, Selçuklu’nun Türkmenler üzerinde baskısına son vermiş, Türkmen aşiretlerini belirli bölgelere yerleştirmişti. TRT’nin dizilerinde Ertuğrul Gazi’ye mağlup ettirdikleri Baycu Noyan, Kayı boyunu Söğüt tarafında yerleştiren kişiydi. Anadolu’da Türkmen aşiretlerinin dağılımı hala Baycu Noyan’ın yaptığı gibidir.. Kimi bölgeler Avşar, kimi Bölgeler Çepni, kim yerler Bayat..
Siyasal İslamcıların, milliyetçi mukaddesatçıları çok sevdikleri Mevlana’nın Konya’daki camisi de şaman Baycu Noyan’ın verdiği parayla yapılmıştı.
Selçuklu Sultanı, Mevlana ve arkadaşlarının Konya’dan kovarken, yolda karşılaştıkları Moğol askerlerinin Baycu Noyan’a haber vermesi üzerine, Baycu Noyan’ın emriyle Mevlana ve arkadaşları Konya’ya geri dönmüşler ve Baycu Noyan’ın verdiği parayla da camilerinin ve kalacakları yerleşkeyi yaptırmışlardı.
Bu kısa tarih bilgisinden sonra, Cemal Enginyurt’un siyasal iktidarı Moğollarla değil Ebu Kuteybe ve Emevilerin Buhara ve Semerkand’ta yaptıklarıyla karşılaştırsa tarih açısından daha doğru bir eşleştirme yapmış olurdu.
Söylediklerine paneli konusu olacak en küçük yeni bir bilgi yoktu..
Bilinen şeylerin miting havasında yinelenmesiydi..
Cemal Enginyurt’u dinleyen birisi bir panele değil, bir siyasal parti toplantısına geldiğini sanırdı..
Dinlediğim ilk konuşmacı İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, panelde kendi akademik alanından bilgi, deneyim ve gözlemlerin üzerinden toplumsal çürüme, hukuksal bozulmanın nedenlerinin anlatmaya çalıştı..
Sünni İslamın başından bu yana devlete yakın yürüdüğünün, iktidar nimetlerinden yararlandığını, hiç bir zaman aleviler gibi muhalif olmadıklarının anlattı..
Doğru bir analiz idi.
Ancak Sünni İslamın, elbette siyasal iktidarın insanları korkutarak düzenlerinin sürdürmeye çalıştıklarının, bunun Kur’an’ aykırı bir tutum olduğunu söyledi..
İşte bu ifadelerinde bir sıkıntı vardı..
İnsanların cehennem ile korkutularak düzene sürdürmeye zorlandıkları ifadesiyle tamamen doğru olmasına doğru de, yanlış olan olan insanları korkutan iktidar erkinin elinde bulunduranların olduğu, eksik olan ise bu korku ile hizaya sokma olayının bizzat Kur’an’dan kaynaklandığını söylemesiydi..
Bana, bir ilahiyatçı olarak sorunu doğru teşhis ettiğini ama, iş bu korkunun nereden kaynaklandığı söylemeye gelince sakladığı ve asıl kaynağı söylemek yerine yapay kaynaklar anlattığıydı.
Halbuki, Kuran’da insanları cehennemde yanmakla korkutan/tehdit eden bir sürü ayet vardı ve bu korkunun kaynağını açıklamaktan kaçındı.
Sanırım bir ilahiyatçı refleksiyle sorunun doğru ortaya koyarken, nereden kaynaklandığını saklama gereksinimi duydu..
YORUMLAR