Soner Sevgili

Soner Sevgili

07 Nisan 2024 Pazar

Anavarza, Dioskorides, Aydınlı Ali ve halk hekimliği/ ııı

0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

İnsan bitki ilişkisine ait ilk kanıtlar günümüzden 60 bin yıl öncesine dayanır. İlk çağlardan beri civanperçemi, ebe gümeci, deniz üzümü, hatmi ve sümbül gibi bitki türleri, insanlar tarafından tedavi amacıyla kullanılır.

Bugün yeryüzünde bulunan bitki türü sayısının 500.000 kadar olduğu ve dünya nüfusunun %70-80’inin tedavi veya korunmak amacıyla geleneksel tıptan yararlandığı belirlenmiştir. Tedavide kullanılan tıbbi bitki türlerinin 70.000 kadar olduğu tahmin edilir. Dünya Sağlık Örgütü araştırmalarında, tıbbi kullanıma uygun bitki türü sayısının 21.000 olduğunu bildirir.

Tıbbi bitkilerden yararlanarak hastalıkları tedavi etme alışkanlıkları günümüzde “alternatif tıp”, “geleneksel tıp” ya da “tamamlayıcı tıp” adı altında giderek artmaktadır.

Anadolu’da halkın bitkileri uzun yıllardan beri tedavide kullandıkları bilinir. Ülkemizde yapılan etno-botanik araştırmalarda halk arasında tedavi amacıyla kullanılan bitki türlerinin sayısının 500 civarında olduğu belirlenmiştir.

Bu yazıda Materia Medica’da tıbbi kullanımı olan bitki türlerinin kullanım amaçlarının günümüzdeki kullanımları ile karşılaştırılması yapılmıştır. Yapılan incelemelerde Materia Medica’da adları geçen 131 tıbbi bitki türünün Doğu Akdeniz bölgesinde günümüzde de tıbbi amaçlarla kullanıldıkları belirlenmiştir.

Tespit edilen türlerden 61 türün Materia Medica’daki kullanımlar ile aynı olduğu, 70 türün ise farklı amaçlarla kullanıldıkları görülmüştür. Bitkilerin kullanım amaçlarının % 46 oranında örtüştüğü belirlenmiştir.

*   *   *

 

Bu konuda araştırma yaparken önüme kendimi şanslı hissettiren kimi araştırmalar çıktı. Ve yazının bu bölümü, o araştırmaların ışığında şekillendi.

Bu yazılardan ilki Eczacı Özgür Kıran’ın Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı’nda yayınladığı yüksek lisans tezi idi. Tezin başlığı bile benim için bir heyecan kaynağı idi; “Kozan Yöresi Florasında Tıbbi Bitkiler ve Bunların Halk Tıbbında Kullanılışı”. Bu çalışmada yöre halkının tıbbi bitkilerden yararlanışı ve bu yararlanışın MS. 64 yılında Anavarzalı hekim Dioskorides’in yazdığı reçete ile uyumu araştırılıyor.

2006 yılında yayınlanan bu tezde Özgür Kıran; araştırmanın yürütüldüğü Kozan yöresinin seçilmesinde iki ana kriterin etkili olduğunu belirtiyor. Kıran’a göre bunlardan ilki, Orta Anadolu’yu Çukurova’dan ayıran Toros Dağları’nın hayvan ve bitki türleri açısından kendine özgü zenginliği, ikincisi ise yörenin ulaşım ve iletişim olanakları sınırlı olan dağ köylerinde geleneksel uygulamaların birçok yere göre daha fazla hatırlanıyor ve sürdürülüyor olmasıdır.

Amatör fotoğrafçı ve doğa yürüyüşçüsü olan Özgür Kıran çalışması için Kozan ve yöresini köy köy dolaşır. Bir yandan yöre florasını ayrıntılı olarak fotoğraflarken, öte yandan kaynak kişilerin anlattıklarını da kayıt altına alır.

Kozan Yöresi Florasında Tıbbi Bitkiler ve Bunların Halk Tıbbında Kullanılışı başlıklı tezde ki kaynak kişiler şunlardır:

Perihan Saygılı, 1954, Ayşehoca Köyü, KOZAN.

Ömer Lütfi Kılıç. 1944. Sağkaya Kasabası, KOZAN.

Hatun Dilci. 1943. Dilekkaya Köyü, KOZAN.

Hasan Eroğlu. 1953. Hemite Köyü, KOZAN.

Fatma Güney. 1933. Dilekkaya Köyü, KOZAN.

Cumhur Sönmez. 1951. Dilekkaya Köyü, KOZAN.

Dede Eroğlu. 1941. Dilekkaya Köyü, KOZAN.

Gümüş Güney. 1972. Dilekkaya Köyü, KOZAN.

Kazım Çalımlı. 1939. Sağkaya Kasabası, KOZAN.

Emine Taşçı. 1973, Hemite Köyü, KOZAN.

Şadiye Cengiz. 1952. Ayşehoca Köyü, KOZAN.

Hüseyin Arık. 1931. Sağkaya Kasabası, KOZAN.

Zöhre Kara. 1946. Ayşehoca Köyü, KOZAN.

Osman Gülmez. 1969. Karahoroz köyü, KOZAN.

Ufuk Metin. 1975. Sağkaya Kasabası, KOZAN.

*   *   *

Özgür Kıran “Kozan Yöresi Florasındaki Tıbbi Bitkiler ve Bunların Halk Tıbbında Kullanılışı” başlıklı tez çalışması çerçevesinde 33 bitkiyi ayrıntılı olarak inceler. Tez çalışmasında saptanan 33 bitkinin dokuzu Dioskorides tarafından benzer amaçla kullanılırken, 20 tanesinin farklı amaçlarla kullanıldığı tespit edilmiştir. Bitkilerden dördü için ise Materia Medica’da hiçbir kayda rastlanmamıştır.

Kıran tez çalışmasının genel değerlendirme bölümünde şöyle der;

“Kozan yöresinde halen yürütülmekte olan tıbbi bitkilerin kullanıldığı tedavi edici uygulamalar sadece tıp tarihinin mirası olmakla kalmayıp, yakın geçmişten ve çağdaş dünyadan da etkilenmeler taşımaktadır. Bu bağlamda kimi kullanımlar, ne tıp tarihinde ne de çağdaş bilgiler çerçevesinde yeri olmayan endikasyonlara yönelik olarak gerçekleştirilmektedir.”

*   *   *

“Kozan Yöresi Florasındaki Tıbbi Bitkiler ve Bunların Halk Tıbbında Kullanılışı” çalışmasında ayrıntılı olarak incelenen bitkilerden örnekler:

Mentha piperita L. (Familya: Labiatae – Türkçe: Nane) : Bu tür 30 – 90 cm. yükseklikte, kuvvetli kokulu, hemen hemen tüysüz, gövde ve dalları kırmızımtırak renkli, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Bileşiminde rezin, tanen ve uçucu yağ bulunur.

Bölgede nanenin çayının sancıya ve gribe karşı kullanıldığı ifade edilmiştir.

Dioskorides, nanenin kaynatılarak elde edilmiş suyu, yani dekoksiyonunun idrar söktürücü olarak kullanıldığını, yılan sokmalarına karşı içilmesinin ve sürülmesinin faydalı olduğunu ifade etmiştir.

 

 

Thymus (Familya: Labiatae – Türkçe: Kekik) : Bu türler pembe veya beyaz çiçekli, küçük yapraklı, kuvvetli kokulu ve çok yıllık bitkilerdir. Kurak tepe ve sırtlarda kümeler halinde bulunur. Bileşiminde uçucu yağ, acı madde ve tanen bulunur.

Yörede yapılan görüşmelerde kekiğin mide rahatsızlıkları için kaynatılıp içildiği, prostata, sancıya karşı kullanıldığı ve kabızlık tedavisinde kullanıldığı ifade edilmiştir.

Dioskorides, kekiğin içildiğinde adet idrar söktürücü olduğundan bahseder. Ciğerdeki enflamasyonda kullanılır ve yılan sokmasına karşı hem içilir hem sürülür.

Papaver rhoeas L. (Familya: Papaveraceae – Türkçe: Gelincik) : 20 ila 90 cm. yükseklikte, bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Yapraklar parçalıdır. Çiçekler kırmızı renkli, petallerin dip kısmı siyah lekeli veya lekesizdir. Meyva tüysüz ve fıçı biçiminde, çok tohumlu bir kapsüldür. Anadolu’da yaygın bir türdür. Bileşiminde müsilaj, renk maddeleri ve alkoloitler bulunur. Taç yaprakları yağlı maddeler, kırmızı boyar madde, haşhaş ve readin asidi, helme, reçine, readin alkaloidi, reagenin, antosian glikozid mekosianin, mekopelargenin, az miktarda morfin vs. ihtiva eder. Topraküstü kısımlar ve meyve kapsülleri readin alkaloidi, az miktarda morfin ve narkotin ihtiva ettiği keşfedilmiştir. Çiçek açma zamanında taç yaprakları (Mayıs-Haziran aylarında) toplanır.

Kozan yöresinde halk tarafından kullanım biçimleri yapılan görüşmeler sonucunda kaydedilmiştir. Görüşme yapılan kişiler tarafından bitkinin kurt düşürücü, kolestrol düşürücü, öksürük kesici olarak kullanıldığı ifade edilmiştir. Taç yaprakları çiçek açma döneminde toplanarak kurutulmakta ve infüzyon hazırlanmaktadır. Görüşme yapılan kişilerden Zöhre Kara tarafından yörede bitkiye “pampal çiçeği” de dendiğini belirtmiştir.

Dioskorides, gelinciğin tohumlarının şarapla birlikte içildiğinde uyku verici özelliğe sahip olduğundan bahsetmiştir. Yaprakları çiçek başlarıyla birlikte iltihaba karşı kullanılır.

Nerium oleander L. (Familya: Apocynaceae – Türkçe: Zakkum) : Bu tür Akdeniz Bölgesi ülkeleri ile Türkiye’de yabani olarak yetişir. Pembe çiçekli, kışın yapraklarını dökmeyen bir ağaççıktır. Bileşiminde glikozitler (oleandrin) bulunur.

Kozan yöresinde yapılan görüşmelerde zakkumun kansere karşı kullanıldığı ifade edilmiştir.

Dioskorides, dört ayaklı hayvanların ısırmalarına karşı şarapla birlikte çiçek ve yapraklarının içildiğini ifade etmiştir.

 

 

Matricaria chamomilla L. (Familya: Compositae – Türkçe: Papatya) : Bu tür 20 – 50 cm. yükseklikte çok dallı, yaprakları parçalı, tüysüz, çiçekleri küçük başlar şeklinde bir yıllık otsu bir bitkidir.

Bitki Avrupa ve Türkiye’de çok yaygındır, Türkiye’de yol kenarlarında bol miktarda yetişir. Bileşiminde uçucu yağ, acı madde, rezin ve fenolik bileşikler bulunmaktadır.

Eterik yağ (kamazulen, bisabolol türevleri ve asetilenik bileşiklerce zengin), seskiterpen laktonlar (matrisin, matrikarin), flavonlar, kumarinler. Kamazulen doğal bir bileşik değildir, bitkideki seskiterpen laktonların bozunmasıyla oluşup uçucu yağa geçer ve ona mürekkepsi mavi rengini verir. Türkiye’de yetişen örneklerde kimyasal ırktan dolayı genellikle seskiterpen laktonlar bulunmaz, dolayısıyla bu örneklerin uçucu yağları mavi renkte değildir.

Kozan ilçesinin Anavarza çevresinde yapılan araştırmada papatyanın bölge halkı tarafından bronşit ve astıma karşı, mide ağrısında ve ateş düşürücü olarak kullanıldığı saptanmıştır.

Dioskorides, iltihap için içildiğini ifade etmiştir. Dekoksiyonu mesane için pansumanda kullanılır. Kökleri, çiçekleri ve gövdenin tümü adet söktürücü, çocuk düşürücü, taş düşürücü ve idrar söktürücü olarak kullanılır.

 

 

Glycyrrhiza glabra L. (Familya: Leguminosae – Türkçe: Meyan) : Bu tür 30 – 60 cm. yükseklikte, tüysü yapraklı, mavimsi mor çiçekli, çok yıllık bir bitkidir. Anadolu’da yaygın bir türdür. Bileşiminde nişasta, şekerler, zamk, rezin, flavon türleri ve glisirizin bulunur.

Yörede yapılan araştırmada meyan kökünün kıyılıp dekoksiyonu hazırlanarak böbrek iltihabına karşı kullanıldığı tespit edilmiştir.

Dioskorides, mide yanması, böbrek ve boğaz ağrısına karşı kullanıldığını ifade etmiştir. Taze köklerinin dekoksiyonu mide için faydalıdır.

 

 

Laurus nobilis (Familya: Lauraceae – Türkçe: Defne) : Bu tür 3-10 metre yükseklikte, kışın yaprağını dökmeyen, sarı çiçekli dioik bir ağaçtır. Meyva küçük bir zeytin tanesi biçiminde olup olgunlukta parlak siyah renktedir. Yapraklarının bileşiminde tanen, acı madde ve uçucu yağ bulunur.

Bölgede yapılan görüşmelerde defne ağacının dallarının kıyılarak çayının hazırlandığı ve ülsere karşı kullanıldığı ifade edilmiştir. Ayrıca yörede defne ağacına “harağacı” adı da verildiği söylenmiştir.

Dioskorides, defne yapraklarından hazırlanan dekoksiyonun mide ve ağız yaraları için kullanıldığını, dekoksiyonun unla karıştırılarak inflamasyona karşı kullanıldığını ayrıca şarapla birlikte içilerek akrep sokmalarında kullanıldığını belirtmiştir.

*   *   *

 

Bu araştırma sırasında önüme çıkan ikinci kaynak ise 2010 yılında Berlin’de kurulan Huşamadyan derneğinin internet sayfası oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Ermenilerin hayatı, kültürü, mirası, anılarını toparlayan bu sitede yayınlanan iki yazı çok tanıdık ve ilgi çekiciydi.

Kozanlı bir kökene sahip olan Vahe Taşçıyan’ın kaleme aldığı “Sis – Halk Hekimliği” ve Varti Keşişyan’ın yazdığı “Hacın – Geleneksel Halk Hekimliği”…

Bu iki yazı bir ara durak gibi yöremiz kültüründe son derece önemli olan Türklerin ve Ermenilerin birlikte barış içinde yaşadığı dönemin izlerini taşıyor. “Kutsal topraklarımız”da geleneksel tıp ve halk hekimliğinin seyri, modern tıbbın yaygınlaşmaya başlaması, açılan ilk eczaneler ve doktor kliniklerinin izlerini sürebiliyoruz.

Vahe Taşçıyan yazısını büyük ölçüde, Sis doğumlu Misak Keleşyan’ın yazdığı ve 1949’da Beyrut’ta basılan Kozan konusunda en önemli kaynaklardan biri olan Sis-Madyan kitabına dayandırıyor. Yazının devamında bu kitap içinde yer alan yine Sis doğumlu Avedig Dövletyan’ın derlediği hayvan hastalıkları ve tedavileri konusunda ilginç bilgileri de yer alıyor.

Keşişyan’ın Hacın için yazdığı yazı ise yöremiz halk hekimliği ve modern tıp tarihinin çok ilginç ayrıntılarını içeriyor. Yazının giriş bölümünde Keşişyan şöyle diyor:

“Hacın’ın dağlık coğrafyası, sağlıklı iklimi, havası ve suyu sağlık açısından çok olumlu etkilere sahipti ancak halk arasında kronikleşen bazı hastalıklara da yol açıyordu. Özellikle sıtma, tifo, ateş, titreme ve dizanteri Hacın ve civarında sürekli görülmekteydi. Bu nedenle Hacın’da uygulanan tedavi yöntemleri ile bu hastalıklar arasında bir paralellik mevcuttur.

Her yerde olduğu gibi Hacınlılar da eskiden tedavi, sağlık sorunları konularında halk doktorlarına, hekimlere başvururdu. Bunlar bir miktar tıp bilgisine sahip, Allah vergisi yetenekleri olan kişilerdi ve uyguladıkları tedavi yöntemleriyle halka büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Hacın ve civarındaki yerleşim yerlerinde yaşayan halkın sağlık muhafızları bu insanlardı ve bu nedenle de hem Ermeni hem de Türk toplumu tarafından kendilerine büyük hürmet edilir ve saygı duyulurdu.”

Yazıda yörede yaşayan halk hekimleri, doktorlar, aktarlar, eczacılar ve bunların sahip olduğu el yazması kitaplar hakkında çok ayrıntılı bilgi veriliyor.

*   *   *

Vahe Taşçıyan’ın “Sis – Halk Hekimliği” yazısından alınan kimi hastalık ve tedavileri:

Sınıkçılar (Ermenice: pegapuj)

Şehirde usta sınıkçılar var. Madteos ve Varvar Açabahyan çifti bunlardan.  Eli ya da ayağı kırılmış, yerinden çıkmış ya da ezilmiş hastalar, her gün onların evine uğrar. Açabahyanlar, önce sıcak su ve kullanılmamış bir sabunla hastanın yaralı yerlerini bir güzel yıkar; ardından, yerinden çıkmış ya da kırılmış eklem ya da kısımları hızlı ve güçlü el hareketleriyle çekip tam yerine oturturlar. Ama ameliyat bununla bitmez. Açabahyan çiftinin hazırda, yaralı kısma bağlamak gereken bir de merhemi vardır. Bu rakı, yumurta akı ve günnük karışımından oluşmaktadır. Aynı şekilde yaraya bağladıkları bir diğer merhemi de kamış yongaları ve sabun kırıntılarını karıştırarak yaparlar.  Onlar, ezilmiş kısımlara dövülmüş kuru üzüm koymaya alışıklardır. Merhem birkaç hafta ya da ay geçtikten sonra kendiliğinden bedenden ayrıldığında, eklemlerin tam olarak birleştiğine kanaat getirilir. Ama bazen kemiklerin eğri yapıştığı da olur. O zaman usta sınıkçı, yaranın üzerine dövülmüş balık kor, hastaya da balık yedirir. Sonra yarayı çözer ve kemiklerle eklemleri birleştirme ameliyatı tekrarlanır.

Deneciler

Sis’te deneciler de var. Bunlar, ellerinde 10 cm uzunluğunda, ince boru vazifesi gören bir kamış dal, hasta çocukların burnundan taneler ya da ekmek kırıntıları çıkarırlar. Kamışı çocuğun burun deliğine yaklaştırıp üfler ya da emerler. Hacı Sara, ünlü bir deneci; şehirdeki Türkler arasında ise Elif ve Eşe bu alanda isim yapmışlardır.

Boğaz ağrısı

Sis’te, bu hastalığın mütehassısı, Garabed Paşabezyan’ın Katolikos II. Giragos’un kızkardeşi olan karısı (kızlık soyadı Açabahyan).

Tedavisi: kısa ama aynı zamanda çok nazik bir ameliyattır. Halk hekimi, ateşte ısınmış iğneyle çenenin içindeki siniri dağlar. Boğaz ağrısına karşı kullanılan farklı iki yöntem daha var. Bunlardan birincisi, köpek nefesi teneffüs etmek. Şöyle ki hayvanın nefesini içine çekebilsin diye köpeğin somağı hastanın ağzına yaklaştırılır. Daha boş inançlı bir yöntem de hastanın yanı başında köstebek boğmak. Boğan kişi, daha sonra ellerini hastanın boğazına kor ve “Köstebek boğdum, seni de boğarım” der.

Temreyi (Ermenice tımor, egzema)

Bu yaranın iyileştirilmesi için, sobaların dibinde biriken toprağı alır ve sedir ağacının kıyılıp öğütülmüş yaprağıyla karıştırırlar. Karşımı yaranın üzerine bağlarlar. Bir diğer yöntem de çeşitli fidanların, söz gelişi tespih ve topalak ağacının yağını çıkarıp kaynattıktan sonra yaranın üzerine sürmek.

Öksürük

Buna karşı eşe fatma ya da khıtmiye [hatmi] denen çiçeklerin kaynatılmasından oluşan, şeker de karıştırıp hastaya içirilen sıvıyı kullanırlar. Hastaya nöbet şekeri yedirmek ya da göğsü üzerine, bedeniyle temas eden kısmına karabiber ve bal serpilmiş pamuklu bir bez koymak ise diğer tedavi şekillerindendir.

Bel ya da sırt ağrısı

Ağrılı kısmın üzerine, günnük, sedir ağacı zamkı ve karabiber karışımı olan, cibar denen maddeyi sürerler. Şiş çekmek, zeytinyağı ve karabiberle ovalamak da diğer yöntemlerdir.

Kulak ağrısı

Beyaz soğanın suyu ağrıyan kulağa damlatılır.

Diş ağrısı

Karanfil yağı rakıyla karıştırılır. Sonra hasta bu sıvıyla ağzını çalkalamalıdır. Bir diğer tedavi şekli de dişin üzerine sigara tütünü koymak ya da sigara dumanını teneffüs etmektir.

Sıtma (malarya; Ermenice: çermakhd)

Sis’te yaygın bir hastalık. Hava değişimi şarttır. Arada başka inançlardan da medet umulur. Söz gelişi hastanın başucunda Nareg ve Kutsal Kitap okunur ve bunlar yastığının altına yerleştirilir. Keza “ateş (sıtma nöbeti kast ediliyor) bağlama” işlemi uygulanır. Şöyle ki, ince bir pamuk ipliği üzerine üç kez düğüm atıp hastanın bileğine bağlar, aynı zamanda şu sözleri mırıldanırlar:

Kara eşeĝin saĝrısı,

Hiç çıkmasın aĝrısı,

Horoz öter, daha beter.

Ya da

Ey sıtma bu iti tutma,

Tutarsan da bırakma.

Daha sonra hasta, ipliğin ucunu yakıp koklar. Sıtmaya yakalananlar, yol kenarlarında bulunan ve halk tarafından hastalık giderici özellikler atfedilen fidanların üzerine de tez elden iyileşmek ümidiyle bezler asarlar.

Göz ağrısı

Sis’te genellikle görülen bir hastalıktır.  Özellikle yaz ve sonbahar mevsimlerinde ortaya çıkar. Tedavisi: bağleğ (İngilizce: pıtasıyım sılfeyt [potassium sulfate]) ya da bitki usareleri gibi çeşitli ilaçlar kullanılır. Altın para, bir parça ciğer, domates ya da yumurta yağı gibi maddeleri ağrıyan göz üzerine bağlamak da adettendir. Karpuz suyu ya da yeni kız doğurmuş anne sütü de damlatırlar. Bir başka tedavi şekli de petek balını mumuyla birlikte birkaç hafta ara vermeden yemektir.

Çiçek hastalığı

Bu hastalık, Sis’e aşısının geldiği, yaklaşık olarak 1900 yılına kadar büyük tahribata yol açmıştır. Aşı, ilkel bir şekilde icra edilir. Şöyle ki, çiçek hastalığı bulaşmış birinin yarasındaki irini alır ve sağlıklı bir kişinin bedeninde açılmış olan yaraya karıştırırlar.

 

 

KAYNAKÇA: 

“Kozan Yöresi Florasındaki Tıbbi Bitkiler Ve Bunların Halk Tıbbında Kullanılışı”, Ecz. Özgür Kıran. Çukurova Üniversitesi sağlık Bilimleri Enstitüsü Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2006.

“Dioscorides’in De Materia Medica Adlı Eserindeki Tıbbi Bitkilerin Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki Güncel Kullanımlarının Araştırılması”, Serpil DEMİRCİ KAYIRAN (Çukurova Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi)

“Adana (Türkiye) Aktarlarında Tedavi Amacıyla Satılan Bitkisel Droglar”, Serpil DEMİRCİ KAYIRAN (Çukurova Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi) – Saliha KIRICI (Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi)

“Sis – Halk Hekimliği”, Vahe Taşçıyan. 04.09.2013. https://www.houshamadyan.org/tur/haritalar/adana-vilayeti/siskozan-sancagi/yerel-oezellikler/halk-hekimligi.html

“Hacın – Geleneksel Halk Hekimliği”, Varti Keşişyan. 15.12.2015 https://www.houshamadyan.org/tur/haritalar/adana-vilayeti/hacin/yerel-oezellikler/popularmedicine.html