Soner Sevgili

Soner Sevgili

07 Nisan 2024 Pazar

Ağca Baba’nın yatırı…

Ağca Baba’nın yatırı…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Soner SEVGİLİ

Ağca Baba’nın yatırı, Kozan’da evimizin hemen yakınında, eski Manastır’ın alt tarafında çevresi duvarla çevrili, içerisinde ulu ağaçlar ve onların dibinde mezarlarla dolu kutsal bir alandır.

Bahçe içerisinde Ağca Baba’nın 4-5 metrelik uzun kabri ile birlikte kimi düzgün kesme taştan yapılmış, kimi sıradan taşlarla sınırı belirlenmiş mezarlar vardır.

Bu mezarlardan bazıları, Kozan Mezarlığı’nda da görebileceğimiz gibi İslami baş ve ayak taşlarından oluşurken, bazıları kesme taştan yapılmış sütun ve sütün başlığı şeklindedir. Hatta içlerinden birisi, antik dönemlerden kalma mozole şeklindedir.

O zamanda Ağca Baba’nın hangi dönemde yaşadığını ne biz ne de büyüklerimiz bilirdi. Ama bu 4-5 metrelik kabirde yatan adamın bir evliya olduğu ve mutlaka kerametlerinin olması gerektiğine inanırdık. O zaman ki aklımla, hemen bu yatır alanının bitişiğinde oturan Azmi Ağca ve ailesinin ne kadar şanslı olduğuna inanır, evlerinin konumundan dolayı onlara imrenirdim.

Ağca Baba’nın hemen alt tarafında eski cezaevi ve jandarma vardı. Cezaevinin köşelerine denk gelen yerlerde de nöbetçi kulübeleri. O kulübelerde nöbet tutan askerlerin her gece bu yatır alanından yükselen ezan seslerini duydukları söylenirdi.

Ne zaman yaşadığı ve kim olduğu net olarak bilinemeyen ama bir Türkmen ereni olduğu söylenen Ağça Baba’nın ismine ilk Osmanlı salnamelerinde rastlanır. 1297 tarihli (Miladi 1881 yılına denk geliyor) Adana salnamesi’nin Livayı Kozan Sis Kasabası bölümünde; “Evliya-yı Kiramdan ağca baba ve kasaba-i meskura bir çarık mesafede Çomak Dede hazeratının makam-ı alileri vardır” denilmektedir.

Benim anı tapınağımın oluşmasında ise Ağca Baba 1970’li yılların başına kadar uzanır. Mahallemizde, hatta başka mahallelerde mevlid adakları olanlar mutlaka Ağca Baba’yı tercih ederdi.

Oğlu-kızı işe, okula girdiği, hasretler bittiği, kayıplar bulunduğu, dilekler yerine geldiği için adakta bulunanlar mevlid okutmak için tek bir adresi duyururdu; Ağca Baba…

Kıble tarafında son derece sade bir mihrabı olan, alçak tonoz tavanlı bu yapı 3-4 metreye 5-6 metre büyüklüğünde, zemini tahta kaplı bir odacık idi. Duvarlarında kitap, lamba ve eşya koymak için nişler ve dışardan ışık almasını sağlayan bir pencere vardı. Benim çocukluğumda burada elektrik yoktu ve ışık sadece bu pencereden gelirdi. (O yüzden ben burayı hep loş ve pencereden süzülen etkileyici bir ışık hüzmesiyle hatırlıyorum.)

Bahçenin içinde, yerin altında denilebilecek bu alana 8-10 basamakla inilirdi. Ve bu basamakların başında kocaman, neredeyse ağaçlanmış ıtırlar… Aşağıya inenler, ellerini bu ıtırın yapraklarına sürter ve havaya bir ıtır esintisi salarlardı.

Itır da yaşadığım evlerde hep olmasına özen gösterdiğim çiçeklerden biridir. Ve benim anı tapınağımda çocukluğuma yaptığım yolculuklarda çok önemli bir yol göstericidir… Itır kokusu benim için annem ve annemin arkadaşlarıdır, mevlid törenleri ve o törenler sırasında dağıtılan limonata, şekerdir…