Sibel Özbudun

Sibel Özbudun

12 Kasım 2024 Salı

6 Şubat 2023 deprem felaketinin düşündürdükleri

6 Şubat 2023 deprem felaketinin düşündürdükleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sibel ÖZBUDUN

“Acı çekmiş hiç kimse

artık eskisi gibi değildir.”[1]

Deprem oldu: “Mücahitler”in müteahhit olduğu coğrafyamızda “Geliyorum” diye haykıran felaket, “Kader” falan değil, faili hiç de meçhul olmayan bir cinayetti.

Yüksel direnişçisi mimar Alev Şahin’in, “Kalitesiz beton kullanan şirkete ceza kestiği” için işten atıldığı coğrafyamızda 6 Şubat 2023’de 04.17’de 7.8 şiddetinde ve 13.24’de 7.5 şiddetinde iki depremin etkisi 80 bin kilometrekareden fazla bir alana yayıldı, 13.5 milyon nüfusa sahip 10 kent ağır şekilde etkilendi.

Oysa yerbilimcilerin yıllardır dile getirdiği ve iktidarın şaşmaz biçimde sürekli kulak ardı ettiği uyarılar bir yana,  en son faciadan üç gün önce bir deprem olasılığına Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür dikkat çekmişti; lakin fay hatlarıyla bezeli coğrafyamızda yöneticilerden yine aldıran olmadı. Hele ki AFAD…

Friedrich Nietzsche’nin, “Benim ağzım, sizin kulaklarınıza göre değil,” satırlarını hatırlatır biçimde Prof. Dr. Naci Görür’ün uyarılarına ilgisiz kalan AFAD’a dair, Maden Mühendisleri Odası’nın raporunda, depremdeki temel sorunlar arasında “AFAD’ın geç harekete geçmesi ve diğer kurumların çalışmasının engellenmesi”ne[2] dikkat çekiliyordu.

Burada durup AFAD’ın Afetlere Müdahale Genel Müdürü İsmail Palakoğlu’nun özgeçmişi bir göz atmak çok şeyi özetler:

1972 K. Maraş’ta doğumlu Palakoğlu, 1990’da Afşin İmam Hatip Lisesi’ninden mezun olup, aynı yıl Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne başlayıp; 1995’te mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Bölümü Tasavvuf Anabilim Dalı alanında yüksek lisansa başladı, onu da 1998’de bitirdi.

2011’de Türkiye Diyanet Vakfı genel müdür yardımcısı oldu; 2012’de Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürlüğü’ne atandı; 2016-2017 kesitinde Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti ve İcra Kurulu üyeliklerinde bulundu; 2016’da Diyanet İşleri Başkanlığı başkanlık müşavirliğine atandı; 2016-2017 kesitinde Diyanet İşleri Başkanlığı Yönetim Hizmetleri genel müdürüydü.

Ardından 15 Mart 2018’de AFAD başkan yardımcısı olarak atandı; ayrıca da 2019’dan beri AFAD Gençlik ve Spor Kulübü’nün başkanı idi.[3]

Yani bilim insanlarının yıllardır en kalabalık kentlerinde yaklaşan tehlikeler konusunda uyarı üzerine uyarı yaptığı bu deprem ülkesinde, doğal afetlerle baş etmesi beklenen kurumun yöneticisinin depremle, afet yönetimiyle, bunlardan geçtik, afetzedelerin sağlık, barınma, doyurulma, hijyen vb. acil gereksinimlerini karşılamaları konusunda en ufak bir eğitimi yoktu!

Pozisyonu itibariyle liyakat sorunu olduğu şüphe götürmeyen şahsa ilişkin olarak Maden Mühendisleri Odası raporunu dikkate almamak mümkün mü?

Dahası var: Diyanet’in bütçesinde yüzde 56.6’lık artış yaşanırken, personel eksikliği resmi verilerle ortaya konulan AFAD’ın bütçesi, 2023’de yüzde 33.6 makaslandı.[4]

Daha net bir ifadeyle bütçesi 2.5 Milyar TL olan AFAD’ın güncel görevi “Deprem bölgesindeki 3.000 enkazda mahsur kalan yaklaşık 90 bin kişinin hayatını kurtarmak” iken; yine bütçesi 36 Milyar TL olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın güncel görevi de, “Hayata tutunmaya çalışarak AFAD’ı bekleyenlere sela okumak”tı![5]

“Selâ okuyarak”, “Kader diyerek” deprem gerçeğini gölgelemeye kalkışan coğrafyamızdaki iktidarların rantçı imar afları ile malûl politikalarını bilmeyen yok gibiyken; 22 Haziran 1948 Saka Hükümeti’nden, 1954 Seçimi’den önceki düzenlemeye; 15 Mayıs 1976 Gecekondu Affı’ndan, 26 Mayıs 1987’dekine; 18 Temmuz 2001, 31 Mart 2003, 8 Temmuz 2005 ve Haziran 2008’deki seçim öncesi İmar Affı’na uzanan marifetler de bugünlerdeki yıkımın önünü açmıştır.

Belki o kadar gerilere gitmeye de gerek yok; salt AKP’nin iktidar olduğu 21 yıl boyunca 5 kez imar affı çıkartıldı: 2003, 2005, 2012, 2015, 2018 yıllarında…[6] (Depremin vurduğu 10 ilde 2018 affıyla 294 bin güvencesiz konut, imar affıyla yasal koruma altına alınmış!)

Biliniyor: AKP iktidarı neo-liberal rüzgârı arkasına alıp temsilcisi olduğu Anadolu sermayesini palazlandırmaya giriştiğinde, hem içeride hem de dışarıda, inşaat sektörüne odaklanmıştı. Üretken sektörler haraç mezat satılıp tasfiye edilirken, iktidarın her türlü desteğiyle inşaat firmaları “Balkanlar’dan Orta Doğu’ya, Asya steplerinden Afrika çöllerine…” ihale peşinde koşturuyordu. Tabii yurtiçinde de… Otomobilini satan, müteaahitliğe başladı. Çarpıcı bir rakamla, Almanya’da müteahhit sayısı 3 550 iken 2020 yılı itibariyle Türkiye’de müteahhit sayısı 453 497 idi…[7]

Şimdi burada birisi kalkıp da, “Bu neden sürekli benim başıma geliyor” diyorsa, bir şaman öğretisinin, “Ders, sen öğrenene kadar devam eder,” uyarısını anımsatmakta yarar olduğu kanısındayız.

Kimilerine çok klasik bir şablon gibi gelse de, malumun ilanı olduğu üzere, deprem değil, rant(çı) öldürür ve bugünlerde de böyle olmuştur.

Bu konuda tedbirler alıp, “halkın yaralarını sarması gerektiği”nden söz edilen devletin aldığı önlemlerden birisi, bazı gazete ve kişilerin Twitter hesaplarının kapatılmasını talep edip, Twitter’a erişimi kanallarının daraltarak, dışarıdaki kurtarma ekiplerine ulaşmaya çalışan enkaz altındakilere ve aşağıdakilere yardım etmek için çırpınan gönüllülere darbe vurmak olmuştur.

Öteki hizmetlerin ağırlığı, yetmezliği de bir diğer önemli bahistir.

“Kaynak yok” mu… dediniz!

Hadi canım sen de; Önder Algedik’in ifadesiyle, “Deprem vergileri nereye gitti?”[8] Duble yol mu yaptınız? İyi de o paraları depremlere karşı önlem almak için toplamamış mıydınız? Nasıl yaptınız bunu?!

Hatırlatalım: Türkiye’nin yaşadığı en büyük depremlerden 17 Ağustos 1999 Gölcük ile 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla o yıllarda çeşitli vergiler getirildi. Bunlar, Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi, Ek Emlak Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergisi’nden oluşuyordu. Cep ve sabit telefon, dijital ve kablolu TV yayınları ile internet hizmetlerinden alınan Özel İletişim Vergisi, daha sonra kalıcı hâle geldi.

24 yıldır alınmaya devam edilen Özel İletişim Vergisi’nden toplam 88 milyar lira gelir elde edildi. En fazla gelir ise 2022’de sağlandı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre 2022’de bu vergiden 9.3 milyar lira gelir sağlandı. 2021’de ise Özel İletişim Vergisi’nden 6.6 milyar lira gelir sağlanmıştı. Şimdiye kadar toplanan milyarlarca liralık bu verginin ne kadarının yapıların güçlendirilmesi için kullanıldığı ya da depreme hazırlık için kullanılıp kullanılmadığı soruları ise hükümet tarafından yanıtsız bırakıldı.[9]

Kaynak mı yok? Kaynak dağılımında birincil olması gereken halk sağlığıdır. Ancak bütçe görüşmelerinde AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin verdiği bilgiye göre, uçaktan atılan bir adet akıllı bombanın maliyeti 7.5 milyon liradan başlayıp 22 milyon liraya kadar çıkıyor![10]

Görüldüğü üzere, sorun “kaynak yetmezliği” hatta “felaketin boyutunun büyüklüğü”, “beceriksizlik, yetersizlik, vb.” değil, “tercih”te yatmaktadır. Halk sağlığı/ esenliği, kamu yararı, yurttaşların can güvenliği vb. yerine kâra, ranta öncelik veren, son derece “sınıfsal” bir tercih…

Bunun karşısında ise, ezilen/ sömürülen sınıfların “tercih”i yer almıştır. Enkaz altında kalanları kurtarabilmek için tırnaklarıyla yıkıntıları kazımak, afetzedelerin yaralarına derman olmak,  onlarla bir sıcak çorbayı paylaşabilmek için haberi aldıkları ilk saatlerden itibaren deprem bölgesine koşan, yaşadıkları kentlerde dayanışmayı örgütleyen, kıt kanaat imkânlarını seferber eden emekçilerin “tercih”i… Oteller kârlarından olmasın diye üniversiteleri kapatan “tercih”e karşı evlerini, aşlarını depremzedelerle paylaşıma açanların “tercih”i…

Bu çok değerli… Ama Dinar ve Gölcük depremlerinden bu yana uğradığımız afetlerde canla başla dayanışmaya koşan devrimciler, sosyalistler, sorunun “insani yardım/dayanışmanın ötesinde olduğunu görmeleri gerekiyor. Evet, sorun, politik… Coğrafyanın yazgısını çizen “tercih”leri değiştirme meselesi, “kâr/rant” odaklı bir sistemi “insan/kamu yararı” odaklı bir sistemle değiştirebilme meselesi…

Kimse, ama hiç kimse kapitalizmin yıkıcılığını “es” geçmeden; deprem acılarına, Cahit Sıtkı Tarancı’nın, “Efkâr ettiğimiz şey memleketin hâlidir/ Sanmam hemşehrim sanmam bundan acısı olsun,” perspektifiyle eğildiğimizden şüphe etmesin…

Kolay mı? Edip Cansever’in, “Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar/ Ve dağılmış pazar yerlerine memleket,” dizelerindeki üzeredir her şey…

İşte bu bilinç ve bu duyarlılıkla deprem yıkımına dair acil önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz:

– Hazineden siyasi partilere ayrılan 4 milyar 515 milyon TL milletin parası depremzedelere dağıtılsın.

– 1.000 küsur odalı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi/ Sarayı depremzedelere açılsın.

– Üniversite yurtları yerine, -İBB verilerine göre- İstanbul’da boş durumdaki 1 milyon 800 bin konut[11] deprem mağdurlarının hizmetine açılsın.

– Depremde yıkılan binaların müteahhitleri ile binalara ruhsat verenler yargılansın.

Şimdi söylenecek hiçbir yalanın kalmadığı ufukta, bir kez daha yalanlara prim vermeyip, Albert Einstein’ın, “Problemleri onları üreten kafalarla çözemeyiz,” uyarısını kulağımıza küpe ederek; Nihat Behram’ın, “Haykır acını ey halk, baş eğme haykır/ Bir yol kavşağındasın ve ancak/ Yaraların, haykırışlarla onarılır,” dizelerini haykırmalıyız!

Unutulmasın: “Susmak, bugüne dek yaşamak zorunda kaldığımız şeyleri saklamaktır”![12]

“Son söz” de, “Söyleyeceklerim bu kadar kısa ve derin…” vurgusuyla Cemal Süreya’dan:  “Umut’un içinde mut varsa,/ umutsuzluğun da içinde umut”!

12 Şubat 2023 17:49:33, İstanbul.

N O T L A R

[1] Cesare Pavese.

[2] https://odakdergisi2.com/maden-muhendisleri-odasi-raporuna-gore-temel-sorun-afadin-gec-harekete-gecmesi-ve-diger-kurumlarin-calismasinin-engellenmesi/

[3] https://www.diken.com.tr/afad-genel-muduru-ismail-palakoglunun-ozgecmisi-goz-kamastirdi/

[4] Mustafa Mert Bildircin, Birgün, 10 Şubat 2023.

[5] Ayşe Hür, @HurAyse, 6 Şubat 2023

[6] Binali Tercan, http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm sayfa=mimarlik&DergiSayi=417&RecID=4520

[7] Mustafa Balbay, https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mustafa-balbay/turkiyede-muteahhit-sayisi-453-bin-497-almanyada-3-bin-550-1716733

[8] https://www.muhalif.com.tr/haber/onder-algedik-deprem-vergileri-nereye-gitti-109799

[9] Mustafa Çakır, https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/deprem-sonrasi-yine-o-soru-gundemde-toplanan-vergiler-nerede-2048991

[10] https://www.avrupademokrat2.com/akpli-canikli-acikladi-ucaktan-atilan-bir-akilli-bombanin-maliyeti-22-milyon-lira/

[11] Engin Bozkurt, https://www.birgun.net/haber/kader-degil-cinayet-imar-affeder-deprem-affetmez-421032

[12] Louis Althusser, Tutsaklık Güncesi, çev: Esra Özdoğan, Can Yay., 1999.