Ömer Alpdogan

Ömer Alpdogan

21 Kasım 2024 Perşembe

Teknofest’i izlemeyeceğim

Teknofest’i izlemeyeceğim
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ömer ALPDOĞAN

Haberlerden izlediğim kadarıyla Adana’da 2- 6 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilecek Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali TEKNOFEST 2024 için Adana ve başka illerde hazırlıklar yapılıyor…

TEKNOFEST Genel Sekreteri Muhammed Saymaz, gazetecilere TEKNOFEST’i tanıtmak için etkinlik düzenliyor, gazetecilere adları yazılı TEKNOFEST montları armağan ediyor..

Teknokrat 2024’e katılmak için Adana ve Mersin’de yapılan dron yarışmalarının haberlerinin bol bol gördüğümüz gibi dün de Saymaz’ın açıklamalarının çarşaf çarşaf  okumak şerefine nail olduk..

Bilindiği gibi, TEKNOFEST 2024,  siyasal iktidarın kapısıma kilit vurup Mersin’e taşıdığı Adana Havalananında yapılacak..

Genel Sekreter Muhammed Saymaz da gazetecileri kapatılan Adana Havalimanı’nda açıklamalar yaptı..

Katılan meslektaşlarımızın siyasal iktidar tarafından kapısına kilit vurulan Adana Havalimanı’nı gezerken, TEKNOFEST ile bilgi alırken neler hissettiler bilmiyorum..

TEKNOFEST, Adana Havalimanı’nın Mersin’e kaçırılmasının unutturmak için konteyner limanıyla birlikte Adanalıların ağzına çalınan bir parmak baldır..

Siyasal iktidar, havalimanımızı kapattığı günlerde, konteyner limanının Mersin yerine Adana’da yapılacağını açıklayarak tepkileri dindirmek istemişti..

Beklediği sonucu alamamış olacaklar ki, ardından TEKNOFEST 2024’ü Adana Havalimanı’nda gerçekleştirme yemini oltaya attı..

Görüyoruz ki, bazı meslektaşlarımız o oltaya takılmışlar..

Bir Adanalı olarak kişisel olarak, 2- 6 Ekim tarihlerinde Adana Havalimanı’nda gerçekleştirilecek TEKNOFEST’i izlemeyeceğim..

O beş günlük sürede o civarda işim olsa bile, önünden bile geçmemek için oralara gitmeyeceğim..

Bir Adanalı olarak tepkimi ancak, bize sunulan parmak balları, elma şekerlerini reddederek gösterebilirim..

Ben de öyle yapacağım..

Üstelik sadece TEKNOFEST’i değil, siyasal iktidarın desteğiyle gerçekleştirilecek Lezzet ve Türkiye Kültür Yolu Festivali gibi etkinlikleri de izlemeyeceğim..

Siyasal iktidar destekli etkinlikleri islememe kararım, Adana Havalimanı yeniden açılıp, yurt içi ve yurt dışı seferler başlayana değin sürecektir.

 

Sonsuzluğa erişmenin 110. Yılında Gaspıralı İsmail

24 Eylül, büyük Türkçü fikir insanı Gaspıralı İsmail Beğin sonsuzluğa ulaşmasının yüzonuncu yıldönümü.

Kırım’dan yükselttiği  “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” çağrısı tüm Türk yurtlarında sonsuza değin yankılanacak olan olan Gaspıralı İsmail Beği, sonsuzluğa ulaşmasının yüzonuncı yılında saygı ve minnetle anıyorum.

Rusya’daki Türkçülük ve yenileşme hareketinin öncülerinden, büyük Kırım Tatar düşünce adamı Gaspıralı İsmail Beğ, uçmağa varışının 106. yılında Türk dünyasına ışık tutmaya devam ediyor..

“Dilde, işte, fikirde birlik” sözleriyle Türk topluluklarının birleşebileceği fikrini savunan, basın ve eğitim çalışmalarıyla iz bırakan Gaspıralı Beğin düşünceleri bugün de örnek oluyor, Türkçülere yürüdükleri yolda meşale oluyor.

Türk Dünyasının yetiştirdiği büyük reformcu, eğitimci, gazeteci, fikir ve aksiyon adamı Gaspıralı İsmail Beğ,, ideallerini gerçekleştirmek için hayatta üç ana sacayağı belirlemişti. Bunlar eğitim, basın-yayın ve gazetecilik faaliyetleridir. Büyük bir dil ve kültür birliği idealiyle yola çıkan Gaspıralı Beğ, 1883’te yayın hayatına başlayan Tercüman gazetesiyle, Türk coğrafyasında Türk üst kimliği çerçevesinde bir ulusal bilincin oluşması için büyük çaba harcadı. Gaspıralı Beğ, Türkçenin farklı lehçelerini konuşan halkları ortak bir edebi dil etrafında birleştirip, tek bir ulus haline getirmeye gayret etmiş ve fikirlerini “Dilde, fikirde, işte birlik” sloganıyla özetlemişti.

Gaspıralı Beğ, Türkçülükle aslında İstanbul’da tanışıyor ama, Kırım’a döndüğünde çıkardığı Tercüman gazetesiyle sadece Kırım değil tüm Türk dünyasını sesi oluyordu..

Gaspıralı Beğ, İstanbul’a 1880’de geldi ve dönemin önemli isimleriyle tanıştı

Gaspıralı Beğ, 1880’de geldiği İstanbul’da dönemin önemli isimleri Şemseddin Sami, Ahmet Mithat ve Mehmet Emin ile tanıştı. Namık Kemal, Şinasi ve Ziya Paşa’nın önderliğindeki Genç Osmanlılar’dan etkilenen yazar, 1881’de memleketi Kırım’a döndü.

Osmanlı aydın çevreleriyle ilişkileri çok yoğunlaşan Gaspıralı Beğ, çeşitli İstanbul dergilerine makaleler yazmaya başladı. Aydın çevreler tarafından gayet iyi tanınır ve saygı görür oldu.

Rusya Müslümanlarıyla ilgili çok sayıda yazı kaleme alan Gaspıralı Beğ, Türk ve Müslüman toplumlarında eğitim reformu gerçekleştirilmesi için büyük çaba harcadı.. Gaspıralı Beğe göre okullarda Türkçe eğitim verilmeli ve ortak Türk edebi dilinin oluşmasına vasıta olunmalıydı. Bunun yanı sıra Türk dili konuşan toplumların birbirinden haberdar olması için milli basına da ihtiyaç vardı. Bu amaçla Rus yetkililerden uzun uğraşlar sonucu izin alarak 22 Nisan 1883’te Tercüman gazetesini çıkaran Gaspıralı Beğ, Osmanlı Türkçesi ile hazırlanan gazetede, Tatarca ve diğer Türk dillerinden de sözcükler kullandı. Önce haftada bir gün çıkan gazete, 1903’te haftada iki gün basıldı, 1912’de günlük hale geldi.

Tercüman, Kırım’daki ilk, Rusya müslümanları arasında ise üçüncü Türkçe gazete oldu. Diğer gazeteler kısa sürede kapanınca Tercüman, uzun süre Çarlık Rusyası’ndaki tek Türk ve müslüman gazetesi olarak faaliyet gösterdi.

Gazete, sınırlı tirajına rağmen Rusya’nın yanı sıra Osmanlı, İran, Balkanlar ve Kafkaslar’da aydınların devamlı okuduğu yayınlardan biri olurken Türk dünyasında da büyük bir etkinlik kazandı.

Reformist eğitim insanıydı Gaspıralı Beğ..

Gaspıralı Beğ, 1884’te Bahçesaray’ın Kaytaz Ağa Mahallesi’nde yeni yöntemlerle eğitim veren okul açtı. Okuma, yazma ve diğer derslerin daha kolay ve pratik bir yöntemle veriliyor olması, Çarlık Rusyası müslüman okulları için bir devrim niteliği taşıyordu.

Eğitim sisteminin her şeyden önce ana dilin öğretimine hizmet etmesi ve dini bilgilerin yanı sıra dünyevi bilgileri de içermesi gerektiğini savunan Gaspıralı Beğ, Tercüman gazetesini kurmadan önce çıkardığı Tonguç’un mukaddimesinde bu hususta şunları söylemişti:

“Milletimizin eseri olan lisanımız, edebi olarak işlenmemiş ise de eğitime ve kaidelere uyabilecek bir dildir. Gayet nazik Tatar türkülerinden, Nogay cönklerinden, Kırgız ve Türkmen cırlarından anlaşılır ki eğer dilimiz usta bulup, kelime alınıp işlenirse, şimdikine göre çok daha fazla parlak ve kullanışlı olur.”

İsmail Gaspıralı’nın “Usul-ü Cedid” ismini verdiği bu sistem, daha sonra yaygınlaştı. Müslüman Türk kızlarının eğitiminde de öncülük yapan Gaspıralı, ilk Usul-ü Cedid kız mektebini, ablası Pembe Bolatukova’ya 1893’te Bahçesaray’da açtırdı.

Rusya Türklerinin tarihindeki ilk kadın dergisi “Alem-i Nisvan”, Bahçesaray’da 1905’te Gaspıralı Beğin himayesinde, kızı Şefika Gaspıralı’nın idaresinde yayın yaşamına başladı.

Aynı dönem yine Rusya!daki Türkler için hazırlanan ilk çocuk dergisi “Alem-i Sıbyan” da Bahçesaray’da, Mart 1906’da Tercüman’a ek olarak okurlara sunuldu.

Yoğun faaliyet temposu nedeniyle sağlığı giderek bozulan İsmail Bey Gaspıralı, 24 Eylül 1914’te Bahçesaray’da uçmağa vardı. Cenazesi, Rusya İmparatorluğu’nun dört bir tarafından gelen binlerce kişinin katılımıyla Kırım Hanlığının kurucusu Hacı Giray Han’ın türbesi yakınlarına defnedildi.

Yaşamı boyunca “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesine uygun yaşayan Gaspıralı Beğ, tüm Türk haklarını birlik ve dayanışmaya çağırdı. Türkistan, Mısır ve Hindistan’a giderek buralardaki Müslümanların eğitim çalışmalarına katıldı. Rusya Türklerinin eğitimi ve birleşmesi yolunda mücadele etti.

İsmail Gaspıralı Beğ, Tercüman gazetesinde, bütün dünya Türklüğünün anlayabileceği ortak bir edebi dil geliştirmeye çalıştı, bu edebi dilin de Osmanlı Türkçesi olmasını istedi.

İstanbul’daki hamal ve kayıkçıyla Doğu Türkistan’daki deve sürücüsü ve koyun çobanının dahi anlayabileceği bir dil hayal eden Gaspıralı, 27 Haziran 1914 tarihli İkdam gazetesinde, kendisiyle yapılan “İbret Alınacak Sözler” başlıklı söyleşide şunları söylemişti:

“Eğer Türkler (Anadolu Türkleri), dillerini biraz daha sadeleştirmiş, okumayı ve imlayı öğretecek şekilde ünlü harfleri kullanmaya başlamış olsalardı, 5-6 seneye kadar Rusya Müslümanlarıyla dilleri kesinlikle birleşmiş olurdu. Bundan doğacak faydaları izah etmeye gerek yoktur sanırım.”

Gaspıralı İsmail Beğin başlıca yapıtları arasında, “Russkoye Musulmanstvo” (1881), “Salname-i Türki” (Bahçesaray, 1882), “Mirat-ı Cedid” (Bahçesaray, 1882), “Hace-i Sıbyan” (Bahçesaray, 1884; 3.bas. 1892; 7. bas. 1898), “Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Muvazene” (Bahçesaray, 1885), “İslamlara dair Nizamlar ve İmtiyazlar” (Bahçesaray, 1885), “Rusya Coğrafyası” (Bahçesaray, 1885), “İki Bahadır” (Bahçesaray, 1886), “Kıraat-i Türki” (Bahçesaray, 1886; 2. bas. 1894), “Maişet Muharebesi” (Bahçesaray, 1886) bulunuyor.