21 Kasım 2024 Perşembe
Ömer ALPDOĞAN
Hani, bir laf var: “bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü” diye.
Adana bugünlerde böyle bir durum yok..
Şeker bayramı değil, kurban bayramı değil ama, Sabancı Merkez Cami’nde durup dururken akşamları mahya yanmaya başladı..
Yalnız, Adana Sabancı Merkez Cami’ndeki mahya, İstanbul camilerinde gördüğümüz mahyalardan çok farklı..
İstanbul camilerindeki mahyalara Türkçe dinsel iletiler içeriyordu..
Adana Sabancı Merkez Camiindeki mahya ise Türkçe iletinin yanında Arapça yazı da içermekte..
Belki de Türkiye’de bir ilke Adana’da imza atılmış oldu..
Türkiye’de, bir Türk camisinde, Arapça ifadeye yer verildi..
Merkez Cami’deki görevlilerin mi yoksa Adana Müftülüğü ’nün mü işgüzarlığı mı bilmiyorum ama, rahatsız edici bir durum..
Umarım tek bir örnek olur kalır, eğer merkezden bir deneme ise, Arapçanın Türkçenin yanına ikinci hatta birincil dil olarak eklemenin bir denemesi anlamına gelir ki, Türk ulusu adına asla kabul edilmesi olası olmayan bir durumdur.
Arapçayı ikincil hatta birincil dil yapma girişimlerini ilkine aslında kimi imam hatip okullarında tanık olmuştuk.
O okullarda, tuvalet, mescit gibi yerlerde Türkçe yerine Arapça tabelalar asılmıştı..
Ancak, bu duruma yurttaşlardan çok az kişi tanık olabildiği için topumda pek tartışma konusu olmamıştı.
Ancak, Sabancı Merkez Camindeki mahyadaki Arapça yazı öyle değil..
Bütün halkın gözüne sokuluyor..
Bu açıdan bakınca, Arapçayı resmi dil yapma yolunda bir deneme olarak bakmak pek de yanlış bir bakış açısı olmamaktadır.
Sonsuza dek laik cumhuriyet
Cumhuriyetimiz bugün yüz birinci yılını kutluyor..
Cumhuriyet, tam yüz bir yıl önce topraklarının yitiren, Türk halkının yok sayan varlığı fiilen ortadan kalkmış bir imparatorluğun ardından, Türk ulusunun bağımsızlık ve yurt sevgisinin sonucu olarak ortaya çıkmış, muhteşem bir Kurtuluş Savaşı’nın taçlandığı gümdür..
Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra, Ulu Önder Atatürk yönetiminde dünyayı hayran bırakan bir çalışma ile dil, eğitim, sanayi, tarım alanında devrimlerle yeniden ayağa kalkan Türk ulusunun ve devleti yeniden dünyanın saygı devletlerinden biri olmuş, savaştan yeni çıkmış bir ülke olmasına karşın bağımsızlıklarının kazanan Balkan ülkelerine kredi bile verecek denli ekonomik açıdan gelişmişti.
Önce Ziya Gökalp’in “9 Umde”sinde, sonrasında CHP’nin “Altı Ok”unda ifadesinin bulan ilkeler Cumhuriyet’in temel dayanakları olmuştu..
Atatürk’ün uçmağa varışından sonra, yönetime gelenlerin, iç ve dış güçlerin ağır saldırısına karşın Cumhuriyet varlığını yüz bir yıldır sürdürmeyi başarmıştır.
Fulbright antlaşmasıyla Amerikalaştırılan, günümüzde de Arapçanın etkisine sokulmaya çalışılan eğitim sistemine karşın, laik Cumhuriyet dimdik ayaktadır..
Türk insanları olarak sonsuz dek Laik Cumhuriyet diyeceğiz..
Cumhuriyetin tüm kazanımlarına sahip çıkacağız..
Cumhuriyetin bayramlarını, Atatürk döneminde olduğu gibi yine meydanlarda, stadyumlarda Türk bayrağının gölgesinde kutlayacağız..
Yaşasın Cumhuriyet!..
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!…
Yavaş yanlıştan döndü
Atatürk’ün Ankara’sının Belediye Başkanı Mansur Yavaş, TUSAŞ saldırısı sonrasında bir akıl tutulması yaşamış, Cumhuriyet kutlamalarının iptal etmişti..
Yavaş’ın terörü bahane ederek kutlamaları iptal etmesinin geçmişte AK Parti’nin yaptığı benzer gerekçelerle Cumhuriyete ait bayramların kutlama törenlerini iptal etmesinden hiç bir farkı yoktu..
Aynı anlayışın bir ürünüydü..
Bu köşeden de, Mansur Yavaş’ın kararının sert biçimde eleştirmiştim.
Neyse ki, Mansur Yavaş bu anlamsız kararından vazgeçmiş..
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre, Yavaş, iptal kararının geri almış, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının daha önce planlandığı gibi yapılacağın açıklamış..
Yanlıştan dönmek de bir erdemdir..
Yanlış kararını nasıl eleştirdiysek, yanlış dönmesini de takdir ediyoruz..