Ömer Alpdogan

Ömer Alpdogan

03 Mayıs 2024 Cuma

Adanalı Puduhepa masalı/ 1

Adanalı Puduhepa masalı/ 1
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Araştırma

BAŞLARKEN

Adana’da 14 yıldır Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın Adanalı olduğu algısı yaratılmaya çalışılıyor. “Adanalı Puduhepa” tam bir yalan rüzgarına dönüşmüş durumda. Artık adına ödüller bile veriliyor, anlı şanlı bilim insanları Puduhepa’yı sorgulamadan bu ödülleri alıyorlar. Tabii, Adanalı Puduhepa ile birlikte bir de Tatarlı Höyüğünün Puduhepa’nın Tanrıça İştar’a rahibelik yaptığı Lawazantiya olduğu yalanı da pompalanıyor.

Adanalı Puduhepa ve Tatarlı-Lawazantiya eşleşmesi yalanını bir gerçek gibi anlatanların elinde herhangi bir belge yok. Yaygara kopardıkları 14 yıl boyunca da yalanlarının gerçeğe dönüştürecek en küçük bir belge bulamadılar ama, ısrarla kendi hayallerinde uydurdukları yalanı sürdürmeye devam ediyorlar. Ne de olsa yalanın söylemenin sonu yok. Cezası da yok.. Yalanları savurmak için de gerçek bilgi ve belgelere gerek yok. Ne demiş atalar: Uydur uydur söyle.

İşte 14 yıldır esen yalan rüzgarın ile üstü örtülen gerçekleri artık birilerinin söylemesinin zamanı geldi.

PUDUHEPA VE LAWAZANTİYA

Hitit İmparatorluğu döneminde Kizzuvatna diya adlandırılan bir bölge bulunuyor. Hititlerin en bilinen kraliçelerinden Puduhepa da bu bölgeden. Kizzuvatna kimi yerde Hititlerle antlaşma yapan bir ülke, kimi zaman yönetim olarak Hititlere bağlı otonom bir devlet olarak karşımıza çıkıyor. Hatta, bir Hitit belgesinde aralarında Adaniya’nın da bulunduğu bazı Kizzuvatna kentleri Hititlere karşı isyan eden düşmanlar arasında sayılıyor. “Adanalı Puduhepa” olayını ortaya çıkarmak için önce Kizzuvatna ve Kizzuvatna’nın kentlerinden biri olan Lawazantiya’nın nerede olduklarının belirlenmesi gerekiyor.i

KİZZUVATNA VE LAWAZANTİYA

Hititler üzerine kafa yoran tarihçiler, hititologlar ve arkeologlar Kizzuvatna’nın nereleri kapsadığı, Lawazantiya’nın coğrafi lokalizasyonu konusunda değişik görüşler ortaya atmaktadırlar. Kitzuvatna’nın bugünkü Çukurova’yı kapsadığı yönünde hemen hemen bir görüş birliği var. Ancak Kizzuvatna’nın sınırları dönem dönem değişmekte. Kimi zaman genişleyerek batıda Alanya, doğuda Urfa ve Malatya’ya, kuzeyde Çankırı ve Tokat’a kadar uzanmakta, kimi zaman daracık bir alanı kapsamaktadır.  Örneğin, H.Ertem, G.F. del Monte ve Tischer’e göre, Kizzuvatna ülkesi Orta Anadolu ve Ege’yi Doğu Akdeniz kıyılarına; Kıbrıs, Mısır, Kuzey Suriye ve Mezopotamya’ya bağlayan bir konumdaydı. Sözün özü, Kİzzuvatna Anadolu ile Suriye arasında bir tampon bölge ve Çukurcva’dan çok daha geniş bir bölgeyi kapsayan bir coğrafya.

Puduhepa’nın yaşadığı kentler olan Lawazantiya ve Kummani’ye gelince işler değişiyor. Görüş birliği ortadan kalkıyor.

Kummani kenti, H.M. Kummel’e göre Kizzuvatna’nın kuzeyindeki bölgedeki antik Komana (Comana Cataoniae/Cappadociae); H. Otten ve M. Forlanini’ye göre Şar’da (Tufanbeyli’deki antik Şar kenti). Forlanini ayrıca Yalak’ı da işaret etmektedir.

Lawazantiya’ya gelince:

Goetze’ye göre, Fırat ve Kummani arasında Anti-Torosların doğusunda, Kayseri-Maraş yolunda.

H.Th. Bossert’e göre, Elbistan Karahöyük’te.

L.Lewy’e göre, Kilikya’nın doğusunda Amanicae Pylae, Izgın veya Kara höyük (Elbistan)da.

  1. Cornelius’a göre, Anazarbos’un doğusunda Amanos Geçidinde, Kilikya Ovası ya da Kataonia’nın batısında.
  2. Garelli’ye göre, Elbistan’da.
  3. Bilgiç’e göre, Tarsus ile Ursu arasında.
  4. Lebrun’a göre, Kummani ile Fırat arasında.

L.L. Orlin’e göre, Kilikya’nın doğusunda veya içinde.

  1. Forlanini’ye göre, Elbistan’daki Karahöyük’te.
  2. Freu’ya göre Elbistan’daki Karahöyük’te.

Ahmet Ünal’a göre Malatya civarında.

  1. Kohlmeyer’e göre, Ceyhan Sirkeli’de.

Garstang-Gurney’e göre Doğu Kilikya’da

Forlanini, Tatarlı Höyüğünün Lawazantia kenti olma olasılığnı kabul ederken, Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinden Serdar Girginer, Tatarlı Höyüğün bulunduğu Tatarlı köyünün eski adının Yedipınar olması ve köy sınırları içerisinde bulunan yedi pınardan yola çıkarak Tatarlı-Lawazantiya eşleşmesini bilimsel olarak saptanmış gibi anlatmaktadır. 14 yıldır dişe dokunur bir belgeye ulaşmamasına karşın ısrarla bu görüşünü savunmuş, 14 yıldır yaptığı bilgi ve belgeden yoksun popülist açıklamalarla Lawazantiya’yı Tatarlı Höyüğüne getirmek istemiştir.

Girginer, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce 25-29 Mayıs 2009’da Denizli’de düzenlediği “31. Kazı Sonuçları Toplantısı”na sunduğu “Tatarlı Höyük (Ceyhan) Kazısı: İlk İki Dönem” başlıklı bildiride, “ Tarsus Gözlükule, Mersin Yümüktepe, Misis Höyük, Tepebağ Höyük, Ceyhan Tatarlı Höyük yerleşmelerinin yazılı metinlerde geçen ama henüz eşitlenememiş olan elliden fazla Kizzuwatna kentlerinin en önemlileri olduğunun düşünüldüğünü belirtirken her nedense 80 hektar alana yayıldığı bilinen Ceyhan Sirkeli Höyüğünden bahsetmemektedir. Girginer, 2007’de başlatılan kazıların amacını, “Hititler’in çivi yazılı metinlerinden elde edilen bilgiler ışığında, güneyde uzun yıllar Hititler’le eşit şartlarda bir devlet kurmuş olan Kizzuwatna Ülkesi kentlerinin belirlenmesine ve lokalizasyon problemlerine yönelik yeni bilimsel verileri elde etmek ve aynı zamanda bölgenin çevre kültürlerle bağlantılı olarak kronolojisine yönelik yeni birtakım verileri ortaya koyabilmek” olarak belirtiyor.

Tatarlı Höyüğünün Asur emperyalizmine karşı Kizzuwatna tampon bölgesindeki müstahdem kalelerden birisi.

Girginer’in bildirinin 17 nolu dipnotunda, “Tatarlı Höyüğünün M.Ö.2 ve 1. Binyılındaki lokalizasyonu ile ilgili düşüncelerimizi belirtmek için henüz çok erkendir. Bölgenin tarihi coğrafyasıyla Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Ünal uzun yıllardan beri uğraşmaktadır. Kazı bulgularımıza, coğrafi ve filolojik araştırmalara paralel olarak ileride Tatarlı Höyüğünün Lawazantiya/Lusanda ile eşit olup olmadığı konusunda kendisinden bilgi alınacaktır” notunu düşmektedir. Dipnota göre, Tatarlı Höyüğünün Puduhepa’nın yaşadığı kentlerden biri olan Lavazantiya olduğu henüz bilinmiyor. Elde bu yönde bir bilgi bulunmuyor.

Girginer, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce  27-31 Mayıs 2013 tarihlerinde Muğla’da gerçekleştirilen 35. Kazı Sonuçları Toplantısına sunduğu “2012 Tatarlı Höyük Kazıları” başlıklı bildirisinde, ortaya çıkarılan buluntularının hiçbirisini Lazawantiya ile ilgi kuramamasına karşın, bildirinin sonuç bölümünde, “6 yıllık çalışmalarımız sonucunda eski kullanılan isimlerinin Yedioluk veya Yedigöz olduğunu tespit ettiğimiz Tatarlı Köyü’nde yer alan Tatarlı Höyük’ün Hellenistik çağlarda Hierepolis-Kastabala ve Anazarbos’un hinterlandında  zengin bir kasaba olduğunu ve daha çok dokumacılıkla uğraşıldığını, Demir Çağında sur sistemine eklentiler yapıldığını belirtmek mümkündür. Ancak M.Ö. II. Binyılda önemli büyüklükte bir Kizzuwatna kentiyle karşı karşıya bulunduğumuzu ve M.Ö. II. binyılının her döneminde yerleşim gören bu kentten elde edilen bulguların bizi Tatarlı Höyük= Lawazantiya lokazizasyonuna götüreceği düşüncesinin koruduğumuzu ifade etmek istiyoruz.”

Yani altı yıllık çalışmada bulduğu ögelerin hiçbirini Lawazantiya’ya bağlayamayan Girginer’in bildirinin sonuç kısmında Tatarlı Höyük=Lawazantiya eşitlemesine bilimsel bulgular sunmak yerine sadece görüşünü devam ettiğini söyleyebiliyor.

Girginer, 2-6 Haziran 2014 tarihlerinde Gaziantep’te yapılan 36. Kazı Sonuçları Toplantısına sunduğu “2013 Yılı Tatarlı Höyük Kazısı” başlıklı bildirisinde, buluntu olarak çok sayıda Hellenistik dönem kalıntılarını ile Akamenid asker tasvirlerine benzeyen kabartma, Hellenistik dönemden karbonlaşmış buğday ve zeytin, M.Ö. II. binyıl  tabakasından karbonlaşmış birkaç çeşit üzüm çekirdeğinden bahsettikten sonra sonuç bölümünde  çok sayıda Hellenistik dönem kalıntılarının bulunduğu çalışmaların gerçekleştiği 2013 yılı kazı sezonunun “özellikle” höyükteki Demir Çağı yerleşimleri hakkında bilgilerini arttırdığını söyleyebilmiştir. Birkaç buluntudan Tatarlı Höyüğünün Orta ve Geç Demir çağlarında önemini devam ettirdiğinin göstermeye başladığını iddia edebilmiş, M.Ö. II. binyıl verilerinin hem idari, hem de kutsal özellikler sunmaya devam etmekte olduğunu savunmuş sonuç olarak Tatarlı Höyük yerleşiminin Luhuzattia/Lawazantiya ve M.Ö. 1. binyıldaki Lusanda ile aynı yer olduğuyla ilgili düşüncelerinin devam ettiğini ifade etmiştir.

Yani, 2014 yılında da somut veri yerine kişisel görüşlerin arkasına sığınılmıştır.

Girginer’in belge yerine görüş belirtmesi durumu 11-15 Mayıs 2015 tarihlerinde Erzurum’da yapılan 37. Kazı Sonuçları Toplantısında  görülmemektedir. Toplantıya sunduğu kazı raporunda bu kez, 2014 yılı kazılarında Hellenistik dönem tabakalarında çalışıldığını belrterek Tatarlı – Kıbrıs bağlantısını vurgulamıştır.  Bu kez Tatarlı Höyüğünün Lawazantiya olduğu yolundaki görüşünü her nedense bildirinin sonuç bölümüne eklememiştir. 2015 yılı hedefi olarak  da Kazı Evi Kompleksinin tamamlanmasını göstermiştir.

Girginer, 23-27 Mayıs 2016 tarihlerinde Edirne’de gerçekleştirilen 38. Kazı Sonuçları Toplantısına sunduğu “2015 Yılı Tatarlı Höyük Kazısı Sonuçlar” bildirisinde toplam 4 Geç Ubaid dönemine ait damga mühür de bulduğu  Tatarlı Höyük’ün Geç Tunç Çağı tabakalarında ele geçen buluntularının Hitit kültürüyle olan ilişkilere ışık tutmaya devam ettiğini ifade ederken, önümüzdeki yıllarda ele geçirilecek buluntuların yerleşimin lokazizasyonu konusuna da ışık tutacağını “umut ettiğini” dile getirmiştir. Çeşitli araştırmacılar tarafından farklı adlarla adlandırılan yola da “Hitit Kizzuwatna Kervan Yolu” diye adlandırmak isteyen Girginer Tatarlı Höyüğünün M.Ö. II. binyılın başından itibaren Orta Anadolu ile bağlantı sağlayan en önemli ve en kullanışlı güzergâh olması gerektiğini önerirken de, önerisini destekleyecek somut bulgular ortaya koyamamaktadır.

Girginer, 22-26 Mayıs 2017 tarihlerinde Bursa’da yapılan 39. Kazı Sonuçları Toplantısına sunduğu “2016 Yılı Tatarlı Höyük Kazısı” bildirisinde bu kez daha akademik davranmış ve kişisel görüş ve önerileri dile getirmek yerine, 2007’den itibaren ele geçirilen tüm etüdlük seramik, kemik ve taş buluntuların tasnifinin gerçekleştirilmesini vurgulamış ve çalışmaların Tatarlı Höyük ve arkeolojiye sunduğu katkılardan bahsetmiştir.

Girginer, 7-11 Mayıs 2018 tarihlerinde Çanakkale’de gerçekleştirilen 40ç Kazı Sonuçları Toplantısındaki bildirisinde ise bir kez daha  kendi kişisel görüşünü öne çıkarmaya çalışmıştır. 2007’den beri 10 yıldır süreçte “Kizzuwatna Ülkes’nin çok büyük bir kenti ile karşılaşıldığını” savunurken, 10 yıılk süreçte buluntularının çoğunun Hellenistik döneme ait olmasını adeta yok saymıştır. Henüz Kizzuwatna ve Lawazantiya ilgili bir mühür, bir belge, bir kabartma bulamadığı yerin M.Ö. 2. binyılda adının Lawazantiya olabileceği konusunda ciddi veriler bulunduğunu iddia etmiştir. Ama yine ortada sadece Girginer’in kişisel görüşü bulunmakta, onu destekleyen bir kanıt ortaya sürülememekte.

17-21 Haziran 2019 tarihlerinde Diyarbakır’da yapılan 41. Kazı Sonuçları Toplantısına sunduğu “2018 Tatarlı Höyük Kazıları” bildirisinde ise Girginer sadece Hellenistik döneme ilişkin verilerden bahsetmektedir. Tatarlı Höyük’te bulunan amforlar ile ilgil çalışmalarının 2018’de yapıldığını açıklayan Girginer gecikmeyi ise izah etmemektedir.

Sürecek