21 Kasım 2024 Perşembe
Adana sokakları, her geçen gün daha da ‘alışık’ olmadığımız görüntülerle donanık olunca ister-istemez düşünmeden yapamıyoruz…
Trafik ışıklarında,
Beklenmedik bir anda sokakta,
İnşaatta,
Çeşitli el sanatlarında hep karşımızdalar; Suriyeli sığınmacılar…
Yalnız Adana mı?
Ülkemizin her yeri sığınmacı kaynıyor!
***
İşin aslı, ilk geldikleri yıllarda ‘çok’ kızgındım; kızgın olduğumca da kızıyordum!
Bir de ‘Türkçe’ konuşmama çabalarını görmüyor muydum?
Dellenmemem elde değildi!
Bir mobilyacıda,
Bir demir doğramacı da,
Bir temizlikçide karşılaştığımda aval aval bakışları karşısında, kendi dillerini ‘konuşma’ ısrarları da bozuyordu beni…
İş sahibine ‘buradan bir ülkeye gitmeden önce neden oranın dili hakkında bilgi alırsın, bazı temel tümceleri neden öğrenirsin de bunların bu kayıtsızlığını hoş bulursun anlamıyorum’ dediği olurdu.
Işıklarda dilenmelerine de dayanamıyordum, ‘su satın’, ‘cam silin’ diyordum!
Anlatabiliyorsam, anlayabiliyorlarsa…
***
Milyonlar akıp geldi ülkemize…
Doyumsuzların, insanlık düşmanlarının, insan kıyıcılarının uğruna milyonlar ülkemizdeler artık!
Birçoklarının ‘buradan’ gitmeyi düşünmediklerini de biliyorum!
Çadır yaşamında, TC yurttaşı çocuklarını kucaklarına alarak sokaklardalar artık!
Kocavezir dolayında, bolca ‘kendi dillerinde’ tabelalar taktıkları işyerleri var.
Ülkelerinin, yöresel yiyeceklerini ‘her nasıl’ sağlıyorlarsa pazarlıyorlar…
Tatlı, pasta türlerini de burada üretebiliyorlar…
Artık ‘buralılar’…
***
Birkaç gün önce…
Soğuk bir akşamdı.
Işıklarda durduğumuzda, karanlıkta yüzü seçilemeyen bir kadın, dört-beş yaşlarında bir kız çocuğu ile kaldırım bordüründe oturuyordu.
Bir de kucağında bebesi vardı, ‘battaniyeye değil’ büyük bir beze sarmış, üzerine abanmıştı.
Bir garip oldum!
Ben üşüdüm, ben ince giysi içerisinde titredim sanki!
‘Burada mı sabahlayacak bu kadın çocuğu ile’ diye düşündüm.
Yaşam mı bu denli acı olan, yoksa yaşamı ‘yaşanmaz’ kılan mı?
Çok kızdım, çok sinirlendim…
Ancak bu denlisine değil!
Yerinden, yurdundan ‘kovulma’ nedenleri asıl ‘hayınca’ bulduğum.
Sokakların ‘alışık’ olmadığımız durumu artık bizim…
Trafik ışıkları, inşaat, sokaklar…
İnsanız her şeyden önce çünkü!
Bu ‘hayınlık’ nereye dek?