21 Kasım 2024 Perşembe
AKP’ye yakın Yeni Şafak gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi bir televizyon izlencesinde ‘canımız acıyor ama bir süre terörle yaşamaya alışmamız gerekiyor’ demişti.
Ankara merkezinde otuzaltı kişinin katledildiği günün ardından söylemişti.
‘Terörü yaşamaya alışmalıyız!’
Sözüm ona ‘terörün’ can almasına…
Terör, ‘korku salma, yıldırma’ olarak tanımlanıyor.
Sonra da ‘ genellikle siyasal bir dava uğruna girişilen, toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylem’ deniyor!
Bunlara ‘alıştırılmak’ istenmek, nasıl bir duygu, nasıl bir bakışsa…
***
Terörün yaşanmadığı yer var mı ki?
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana…
Yurttaş sokağa çıkarken ‘korku’ duygularının karabasanıyla karşı karşıya…
Nerede, ne zaman yaşanacağı ‘kuşkusu’ yürekleri ağlatıyor!
Günün hangi saatinde karşılaşılacağı belirsiz!
Yaşam sürüyor elbet…
Yaşam kavgası, var olma çabası; gülebilmek, umut dolabilmek için, doyabilmek uğruna verilen uğraşlar nereye dek?
Paranoya içinde miyiz ne?
Ne denmişti;
‘Terörü yaşamaya alışmalıyız!’
***
Adana’da sabahın ilk saatlerinde patlayan bomba sonrası, patlamanın olduğu valiliğin önündeydim…
Filmlerde gördüğümüz sahneleri aratmayacak denli ‘korku’ yüklüydü!
Yanmış araçlar,
Camları kırılmış pencereler,
İsli duvar,
Görenlerin yüzlerindeki tanımsız burukluk, korku, kuşku…
Bunları ‘yaşamaya alışmak’ nasıl bir yaşamak?
***
Herkes gibi bende soruyorum ‘bu günlere’ nasıl, neden getirildiğimizi…
Umursamazlıkları,
Görmezlikleri,
Duyumsamazlıkları…
İktidara, iktidar dersi verecek değilim!
Biraz empati, biraz özeleştiri gerekmiyor mu?
Yaşananları alan dışına çekiştirmenin, yanlışı başka arenalarda aramanın ‘terörü’ çözmek bir yana daha da azgınlaştırdığını görememek nasıl bir ‘başarı’ ki?
Hesabı sorulacaklar,
Bozguna uğratılacaklar,
Sağduyulu olmalar,
Yerde kalmayacaklar…
Yıllardır söylenenler hep aynı.
Çözüm yolu bu mu?
***
Gazete köşelerini, televizyon ekranlarını dolduranlar ağızlarını doldura doldura bulundukları yerden ‘dünyayı kurtaran adam’ moduyla ağızlarından çıkanların ‘ne demek’ olduğunu bilme zorunluluğunu, nerden olduğu belli olan güçle bile olsa söyleyememeli…
‘Terörü yaşamaya alışmalıyız!’
Aynı tümceyi ne kurmayı, ne savunmayı, ne yaşamın içine bakışımla bağdaştırmam olası değil!
Yer kürenin neresinde yaşamış olursak olalım, ‘terörle yaşamayı’ gelecekle içselleştirmeyi ‘düşünen bir beyinle’ yan yana düşünemem.
İnsana , ‘korku salmak, yıldırmak’ kimsenin hakkı olmamalı…
İnsana kıyılmamalı;
İnsan yaşamaya, yaşatılmaya değer…