Oktay Erol

Oktay Erol

08 Mayıs 2024 Çarşamba

İÇİNDEN BİRİ

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sistem ‘hukuk’ diyor

Hukuk ‘insan’ diyor…

Sisten neden ‘insan’ demiyor, diye sormuştum.

Günlük buluşup-konuştuğumuz arkadaşlardan ‘konuyu’ değerlendirenler oldu.

Sistem aslında ‘hukuk’ diyor muydu? Ya da dilinin ucuyla sözünü ettiği ’hukuk’ ne anlama geliyordu?

Sistem gerçekten ‘insan’ diyor muydu?

 

* * *

Önce ‘hukuk’ nedir, diyoruz…

Hukukla yatıp, hukukla kalkıyoruz ya…

Dişimiz ağrısa, hastaneden biri kovulsa, polis kötü davransa, suçsuzluk suçlansa ‘hukuk’ diyoruz ya; bilerek-bilmeyerek, yüreğimizden yüreklere bir bağ kuruyoruz ya…

İşte hukuk…

-Güçlünün, gücünü bir tür kanıtlamasıdır.

-Birey olarak bana yapılmasını yanlış bulduğum bir eylemin, bir başkası için de yanlış olduğunu söylememdir.

-Güçlü olanın hakkıdır.

Tdk’nın tanımı ise şöyle:

Toplumu düzenleyen, devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü…

 

* * *

Devlet, bir sistemle yönetilir.

Kapitalist sistem, sosyalist sistem, bir de liberalist sistem…

Kimi yerlerde kapitalizm liberalizmden ayrı gibi dursa da, çoğu zaman omuz omuza duruşlarına tanık olduğundan; birbirinin tamamlayıcısı oldukları da söylenebilir!

Bizde, devletin başında bulunanlar kendilerini ‘milliyetçi, muhafazakar, liberalist’ olarak tanımlarlar…

Şimdi…

Devleti yönetenler ‘milliyetçi, muhafazakar, liberalist’ olduklarını söylerken, bir başka ekonomik sistemin eleştirisini yapmak ne denli gerçekçi olur?

Bizdeki ‘hukuk’ hem liberal, hem muhafazakar, hem de milliyetçi odaklı olmak zorundadır.

Sosyalist olmasını bekleyebilir miyiz?

 

* * *

Hukuk, ‘toplum düzeniyle’ ilgilidir.

Kurulu sistemin ‘devleti’ ile halkın arasındaki eşgüdümü sağlar!

Hukukun içinde ‘insan’ vardır.

Amaç, toplumun yaşamını düzenlemektir…

En diktatör sistemlerde bile eğer ‘hukuktan’ söz ediliyorsa; içinde insan vardır!

Ama hangi insan?

 

* * *

Konuyu ilk ‘tartışmaya’ açtığımızda üç kişiydik.

Şimdi altı kişiyiz…

-Hukukçularımız, sistemin içerisinde ‘hukuk’ olmayışından doğan sorunları tartışıyor…

Hiç kimse yadsıyamıyor bu söylemi…

En çok da üzerinde durulan şu oluyor:

-Hukuk olan yerde, hukukun işlediği yerde zayıf-şişman olmaz. Hele hele güçlü-güçsüz hiç olmaz. Bunların varlığından söz etmek ‘hukukun’ özüne terstir.  Yaşam da, kazanç da, bölüşüm de, sosyal güvence de, akla gelen insanı ilgilendiren her şey hukuku ilgilendirir, ilgilendirmelidir de…

Hukukçu, ‘hukukta sorunlar var’ diyorsa; bu çok önemli bir konudur.

Çünkü…

İçinden biridir…

-Obama’nın, işaret parmağını sallayarak ‘Ermeni sınırını açın, Kürt sorununu çözün, ruhban okullarını açın’ direktifinin, bende oluşturduğu ‘ezikliği’, bu ezikliğe suskun duran AKP’yi…

 

-İnsanımızın içerisine sürüklendikleri bilinmezliğin, her şafak başka kuşkulara gebe olduğunu…

-Ekonomik krizin, kendi tutarsızlıklarından fazlasıyla etkilenmesine karşın, ‘en az zararla aşmaya çalışıyoruz’ aldatmacasından uzak durmadıklarını…

-Artık ilköğretim ders kitaplarında bile ulu önderi anmaktan rahatsızlandıklarını…

-Kendi sistemlerini egemen kılma çabalarında, ‘çığırtkan’ bulma zorluğuna kapılmadan ‘liberalist’ tutkunlarını önüne katacakları konusunda tüm güvenceyi ellerinde bulundurmalarını…

Şimdi…

AKP’nin iktidarı elinde bulundurduğu dönemde; gerek AKP’nin, gerek AKP’li seçmenin, gerekse muhalefet partileri ile partililerinin yaşadığı ‘kıyasıya’ ayrışma-kendindenleşme çabalarının sonucu olarak, ekonomiden kopuşların yaşandığı bir ortamda ‘AKP Siyaset Akademisi’  kapsamında daha yararlı olmaları için ders verecekler!

Biz de buna inandık!

Görülen köy liberal kılavuzlar gerek değil mi ki?