21 Kasım 2024 Perşembe
Barış Manço onca yaşamışlığı ‘yok’ sayamayacağını, her şeyin ‘yeniden’ başlamasının olanaksızlığını anlattığı şarkısının sonunu şu dizelerle anlamlandırıyordu:
Hayır hayır boşuna yalvarma,
İnanmıyorum sana!
Ajda Pekkan ‘kararsız’ sevgilisinin artık ‘karar’ vermesi gerektiğini, son sözünü söylemesini istediği şarkısında şu dizeleri kullanıyordu:
Evet mi, hayır mı?
Söyle bana nedir senin cevabın?
Beklemek istemem
Ne olacak bilinmez ki yarın…
Oktay Akbal, Cumhuriyet gazetesinde yazılarını ‘Evet-Hayır’ başlıklı köşede yazıyordu. Deneyimlerini, usta anlatımını, dünyaya bakışını-yorumunu, şiir tadındaki anlatımını burada paylaşıyordu.
Daha bunun gibi ‘yaşamımızla’ özdeşleşmiş birçok ‘evet-hayır’ başlıkları olduğu bir geröek…
Kız istemeden, iş istemeye…
Açlıktan, tokluğa…
Birçok ‘evet-hayır’ olmuştu yaşamımızda; kimse kendini bu denli ‘ayrışmaya’ yakın görmemiş, bu denli hırçınlaşmamış, bu denli haksızlığa uğramamış, bu denli ‘yalnızlığın’ içine sürüklenmemişti!
Ajda Pekkan’da, Barış Manço’da sonuş ne olursa-olsun ‘suçluluk’ duymamıştı…
Oktay Akbal’ın ‘evet-hayır’da yazdıklarını seven de olmuştu, sevmeyen de…
***
Medyayı izlemekten ‘tiksinti’ duymaya başladım açıkçası…
Bu hırs, bu gözü dönmüşlük, bu korku kusuş, bu kendinden başkasının düşüncesini yok sayma, ağızları tıkama, yerlerde tekmeleme…
Yıllar sonra bu gazeteler, bu yazılanlar açılıp okunacak! N’olacak o zaman? Okur, okuduklarını ‘tarih’ sayarak öğrenmeye, bilmeye çalışacak!
O denli ileriye gitmeye gerek var mı? Beş yıl öncesine gidelim. O günlerin gazetelerine bir göz atalım. Bugün ağızlarını açıp işportacı çığlıkları gibi bağıranların yazdıklarına, söylediklerine bir bakın!
O gün yayın yaşamında olup da bugün arenadan silinenler olduğu gibi, medya arenasına olup ‘pusula’ değiştirenleri zorlanmadan görmek olanaklı!
O gün yapılanların yanlışlığını söyleyenlere de ‘bugün’ uygulanan aynı baskı, aynı korku uygulanıyordu!
‘Bizi kandırdılar’, ‘aldatıldık’ diyerek temize çıkmaya çalışıyorlar; kolay mı?
***
16 Nisan ‘anayasa değişikliği’ referandumu çok konuşulmalı elbette…
Kimsenin ‘aklının’ ucunda yanıtsız kalmış soru, kuşku, ikircik olmamalı…
İktidara göre ‘sistem’, muhalefete göre ‘rejim’ değişikliği salt bugünlere değil; önümüzdeki sürece damgasını vuracak olması, gelecek kuşağın yaşamını büsbütün etkileyecek olması nedeniyle elbette önemli!
’18 maddelik anayasa değişikliği önerisinin tam metni’ bulunup okunmalı; anlaşılmayan yerler araştırılmalı…
Okuduklarından çıkarılacak yoruma ‘katkısı’ olan ‘evet mi’, ‘hayır mı’ ona göre karar verilmeli…
***
Güzel yurdumuzun güney bölgesinde bunları yazarken, diğer bölgelerimizin yurttaşlarıyla aynı kaygıları, aynı sevinçleri, aynı acıları, aynı umutları taşıdığımı biliyorum.
Bu ülkenin din adamı ‘hayır demek şeytan işi’ derken,
Bu ülkenin başbakanı ‘hayır demek teröristlik’ derken,
Bu ülkenin bir bakanı ‘hayır çıkarsa ülke karışır’ derken,
Bu ülkenin gazete köşesi kapmışı ‘hayır terör doğurur’ derken…
Güzel yurdumuzun, yaşamını sürdüren özgün yurttaşları ‘bir şeyler’ söylemek zorunda kalmalarının ötesinde, sokakta yaşananların etkisiyle baş başa…
Bu ülkenin din adamı, başbakanı, bakanı, köşeci gazetecisi bulundukları yerden, bu ülkede yaşayan insanların ‘kendileri’ gibi düşünmeyenlerini ‘başka’ katmana koyması konuşuluyor…
Geçtiğimiz haftaydı, yanına uğradığım bir arkadaşın bir konuğu ‘referandumda evet demeyen bu ülkeyi sevmiyor demektir. Bu ülkeyi seven hiç düşünmeden evet demeli. Onbeş yıldır başımızda bulunanlar bize yalan mı söylüyor’ diye konuşuyordu…
Şu nu söyledim:
Onbeş yıldır görevde olanlar elbet yalan söylüyorlar’ bunu kendileri de belirtti! Fettullah bizi kandırdı, demediler mi? Suriye konusunda Avrupa bizi kandırdı, demedi mi? Apo- PKK çözüm sürecinde bizi kandırdı, demedi imi? Yalnız kendileri kanmış olsa ‘tamam’ denecek de, kendine oy veren milyonları da kendileri kandırdı; haksız mıyım? Bakın bey efendi. Ben yanılmadım. Arkadaşı yıllardır tanırım. Yıllar önce söylediklerim neyse o! Şu an söylüyorum; evet-hayır olacakları görebiliştir, öncekileri olduğu gibi. Bu yurdu sevmenin ilk koşulu nedir bilir misin; okuduğunu, yaşadığını sorgulamak… Bunu yapamayan kendini bu ülkenin yurttaşı saymasın!
Biraz önceki ‘evet’ diyen adam, söylenerek bulunduğumuz yeri terk etti.
Konuşamamak en büyük ayrışma değil mi?
Önce bu ülkenin politikacıları yan yana gelip konuşmaktan kaçtı; şimdi sıra yurttaşlarda…
***
‘Evet’ ya da ‘hayır’…
Şarkılardaki gibi birlikte…
Köşe yazılarındaki kadar birbirine kardeş…
120217