21 Kasım 2024 Perşembe
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adana’ya geleceğini günler öncesinden duymuştum.
Bölge tarımını, sorunlarını yerinde görmek, Seyhan Oteli’nde ‘Adana tarımına sahip çıkıyor’ konulu toplantıya katılmak, söylenenleri dinlemek, çözüm yolları aramak için gelecekti…
Adana için tarımın önemi kaçınılmaz bir gerçek!
Tarımın son yıllarda canlılığını yitirdiği, üreticiyi bezginliğe sürüklediği de…
Toplantı günü…
Otel girişinde daha ‘büyük’ ilgi görmek istememden olacak; edilgin bakışlarla karşılaşmam düşündürdü beni!
Üretici, üreticinin ürününü satan, tarımsal piyasanın çıkmazından zarar görenler neredeydi?
Salonun arka sıralarından, orta sıralarına değin gördüklerim şaşkınlığımı artırdı!
Belediyelerin park-bahçe, ya da imar bölümünde çalışanlardan başkaları olmadığı belliydi!
Geçmiş yıllarda Kozan’da düzenlenen sempozyumları anımsattı birden…
Sinema salonunu, belediye çalışanları oluşturur, sempozyum bitene değin uykuyla boğuşurlardı!
Aynı fotoğraf karelerini gördüm!
***
Bir eksik olmalıydı…
Adana üreticisi, içinde bulundukları sorunların ‘anlatıldığı’ bir toplantıya ‘neden’ bu denli uzaktı?
Günler öncesinden duyurulmasına karşın; bu ‘ilgisizliğin’, ya da sorumluların ‘ilgiyi’ benimsetemeyişlerinin nedeni hiç düşünüldü mü acaba?
Uzun dönem CHP’de Genel Başkanlık yapan Deniz Baykal, Çanakkale’nin Ayvacık İlçesi’ne bağlı Küçükkuyu Belde Belediye Başkanı Cengiz Balkan’ı ziyaretinde konuşuyor.
Diyor ki:
Muhalefetin yeniden şekillenmesine ihtiyaç var. Üslubumuzla, söylememizle, politikamızla, toplumun önüne koyacağımız hedeflerle, her şeyi yeniden şekillendirmemiz lazım. Muhalefetin ne yazık ki Türkiye’nin şekillenmesini, ciddi bir katkı yapması, bir süreden beri engellendi. Söyleme kastı düşünceye katkı dahil olmak üzere Türkiye’de her alanda yeni düşünceye, yeni söylemeye ihtiyaç var. Yeni politikaya ihtiyaç var…
***
Aslında, Deniz Baykal’ın ‘tezi’ üzerine düşünürken, genel başkanlığı sürecinde nasıl bir ‘yeni arayış’ içerisinde olduğundan tutun da, haziran seçimleri ile sonrasında üstlendiği ‘rolü’ irdelemeden geçmemek gerek.
Partide ‘benim olsun, küçük olsun’ kurgulu izlediği politikanın hem partiyi, hem muhalefeti, hem de ülkeyi bu günlere taşıdığını unutmamak gerek!
İktidarın ‘her’ seçim sonucunda büyümesinin, muhalefetin ‘küçülmesi’ anlamına geldiğini ‘bugün bile’ düşünebildiğini sanmıyorum!
Tezine katılmama karşın, ‘içtenliğini’ düşünemiyorum!
***
Evet; muhalefet ‘yeniden’ şekillenmeli…
Üslubuyla, söylemiyle, politikasıyla, toplumun önüne koyacağı çözüm yollarıyla…
Bu salt genel başkanla değil; milletvekilleriyle, il-ilçe örgütleriyle, belediyeleriyle, çalışanlarıyla başarıya ulaşır.
‘Aklın yolu birdir’ denir.
Bir olan ‘aklın yolunun’ muhalefet ile birlikte ülkeyi de ‘yaşanılır’ konuma taşıyacağı, yurttaşın birey olabilmesi sürecinin mihenk taşı olduğu bilinmeli, bildirilebilmeli.
Kılıçdaroğlu’nun kasketli, eli çapalı fotoğraf kareleriyle değil…
Muhalefet için bu kareler zaman yitiminden, günü makyajlamadan başka bir anlam taşımamakta.
İktidarın buna benzer tutumunu öykünerek de olmuyor işte.
Demokrasinin, hukukun, insan haklarının, sosyal olgunun, eğitimin, üretimin üzerine yoğunlaşabilmeyi ‘ilke’ edinebilmeyi bilmeli muhalefet…