Oktay Erol

Oktay Erol

17 Mayıs 2024 Cuma

14 Şubat mı; o da ne?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

14 Şubat, dendiğinde akılları tırmalayan, birçok kişiyi tüketmeye zorlayan Sevgililer Günü’nü günümüzde bilmeyen kalmadığı gibi, ‘uzak’ duranlara da ‘nahoş’ tutumlar sergilendiğini görmek olası…

Peki…

14 Şubat’ta ne olmuştu da, koca cam vitrinli mağazalar, alışveriş merkezleri ağız birliği ederek insanların içine koşuşturmalarını şırıngalıyordu?

Bizle, ülkemizi geçtik şu an dünyanın dörtbir yanında yaşamlarını sürdüren insanlarla nasıl bir ilintisi vardı da ‘kutlanması’ vazgeçilmez, unutulmaz, savsaklanmaz, öte durulmaz doruğa ulaştı?

Bir bakalım…

***

  1. 3.yüzyılda Roma İmparatoru ll. Claudius erkeklerin tamamını askere çağırır. Erkeklerin asker olmasını sağlamak için de evliliği yasaklar. İmparator, öncesinde Hıristiyanlığı hem yasaklamış, hem de onlar için ölüm emri vermiştir. Claudius’un emirlerine uymayan, sonradan aziz olarak anılacak Valentinus, yakalanarak hapse atılır. Gardiyanlardan biri Hıristiyanlar arasında sıkça anlatılan ‘mucizelere’ tanık olur. Doğuştan gözleri görmeyen kız kardeşi Julia için bir umut olacağını düşünerek gizlice Valentinus’un yanına getirir. Julia, Valentinus’dan roma tarihi, doğa, Hıristiyanlık konularında bilgilenir. Tanrı, din konularında çok şeyler öğrenirken ‘görebilecek miyim, dua ediyorum sürekli, senin bana anlattıklarını görebilecek miyim’ diye sorduğunda, Valentinus şu yanıtı verir: ‘Tanrı bizim için en iyi olanı yapar, yeter ki buna inanalım.’ Duaya başlarlar, Juia’nin içi altın bir ışıkla aydınlanır. Çılgınca bağırmaya başlar, ‘Valentinus, görüyorum, görüyorum…’ Ertesi gün Valentinus’un ölüm emri verilir. Aziz, Julia’ya öğütler bir not yazar, notun sonuna da ‘senin Valentinus’undan’ imzasını ekler. O gün tarih, 14 Şubat 270’dir.

Valentinus, Claudius döneminde Roma’da yaşayan bir papazken, kendisi gibi papaz olan Aziz Marius’la birlikte yasağa karşın birçok kişiyi evlendirmişler. İmparator, yasağına uymadığı için Valentinus’u tutuklayıp, yaptıklarının cezası olarak sopayla dövülerek öldürtmüştür.  MS 270 yılının 14 Şubat günü Hıristiyan şehitliğine gömülür.

226 yıl sonra Vatikan, Valentinus’a ‘aziz’ sanını verir. Öldürüldüğü gün; 14 Şubat Sevgililer Günü olur!

Birçok yerde anlatılan bu öyküde ‘kendime’ yer arıyorum…

***

İnsan olanları sorgulamadıkça, nedenlerini-niçinlerini bilme gereği düşünmedikçe, gömleğin ilk düğmesinin ‘yanlış’ iliklenmesi gibi; yanlış üstüne yanlış yapıyor! Bir de üstelik yapılan her yanlışı ‘doğru’ bilerek…

1928 yılında Atatürk’ün isteğiyle Milli Eğitim Bakanlığına salık verilen bir yapıt vardır. Jean Meslier’in ‘Aklı selim/ Sağduyu’su… Meslier bir rahiptir. Emekli olmasının ardından her şeyini kiliseye bıraktıktan sonra yaşadıkları, ‘diğer’ dinleri de araştırmasına neden olur. Sağduyu’da şöyle bir tümcenin altı Atatürk tarafından çizilmiştir: insanlara din adı altında öyle çok şeyler söyledik ki, bir güç olsa da onları insanların beyninden bir çırpıda çıkarmış olsa…

Pirincin taşlarını ‘ayıklamaktan’ daha zor bir olgu; kimse, kendine öğretilenin ‘yanlış-eksik’ olduğuna inanmak istemiyor!

Varsa-yoksa bildikleri…

Varsa-yoksa öğrendikleri…

Oysa ‘bir gün bir kitap okudum, yaşamım baştan başa değişti’ tümcesi gibi, ‘kartallar kırkında yeniden doğarlar’ da göz ardı edilmemeli…

***

14 Şubat; Sevgililer Günü…

Valentinus’un neyi benim için ‘önemli’, ya da gözleri görmeye başlayan Julia’nın ‘neyi’ kutlamam gereken ‘sevgimle’ eş!

Geçen yıl burada şunları yazmıştım:

Sevmek, ya da sevilmek kime ne?

Yalnız ona ‘ne’!

En çok kuyumcular, sonra çiçekçiler, ardından modacılar, daha sonra konser sanatçıları, beyaz eşyacılar, tatlıcılar, takıcılar… Bunlardan başka da ‘kapitalizm’ seviniyor, sistemi ayakta tutabilmek için her tür alavere-dalavere işlerini yürüten kurumuyla-kurumlarıyla birlikte!

Bir tane fazla ‘tükettirmek’ uğruna…

Utanmasalar üç kuruş daha kazanmak, üç kuruşluk pisliklerini örtmek için ‘sevgililer günü’ denen zamanı ‘bayram’ edecekler!

Kapitalizmin kendi ‘yanlışından’ doğan ‘küresel krizi’ bırakın, bölgemizde-ülkemizde yaşananları bir çırpıda unutup ‘Sevgililer Günü’ çılgınlığına bürünmeye ‘katkı’ sağlamaya hazır!

Hadi bırakalım bölgemizi, krizi; burnumuzun dibinde-ülkemizde ‘ocaklara’ düşen gözyaşını, eşleri-çocukları yalnızlaştırılan aileleri, açlığı, işsizliği çiğnemeye çalışıyor ‘Sevgililer Günü!’

Sevdiğimizin sandığımız ‘gün’ sömürü biçimine dönüştürülüyor!

***

14 Şubat…

Referandumda #evet demek ne denli ‘ödüllüyse’, 14 Şubat’a ‘sevgililer günü’ demek de o denli ‘ödüllü’…

Kapitalizm sevicileri işbaşında!

Gülücükler, öpücükler, yılışıklık; daha ne ararsan var!

Şimdi ‘sevgililer günü’ üzerine bunları yazdım, bilinmeyen birkaç not düştüm diye; referandumda #hayır demek gibi suçlamalar da olacak; terörist, hayın, servet düşmanı…

Olsun; ben sevdiğime özgürlüğümü verebilirim…

140217