Habip Hamza ERDEM
Demek ki, “birikim’ (thésaurisation) burada kapitalist sürece içkin bir faktör olarak ‘sermaye birikimi’nden (accumulation) öz olarak farklıdır. Gerçekte, devinimsiz para-sermaye yeniden-üretim sürecini genişletmemekte, tersine yatan para-sermaye olarak, kapitalisti, kendi üretim ölçeğini genişletme yeteneğinden yoksun bırakmaktadır” (1)
Ki, bu durum günümüzde ‘deflasyon’ olarak adlandırılmaktadır.
Kuşkusuz bu finansman sıkısıntısı, bir kesim kapitalist tarafından sermaye merkezileşmesi ve bir kredi aracına dönüşmesi sonucunu da verebilir. Bu durumda, sorunun çözümü, olanakların yatırımcılar lehine en çabuk ve en etkin biçimde paylaştırılmasından geçmektedir.
Ne var ki, parasal biçimiyle bir ‘sosyal tasarruf’ oluşturma gerekliliği, bu kez de ‘enflasyonist’ bir dengesizliğe yol açabilecektir (2).
Görülüyor ki, kapitalist üretim biçiminde, ‘birikim’ (thésaurisation), basit dolanımda, dolanım sürecini kesintiye uğratarak, dengesizlik yaratmak ve düzenlemek (régulateur) gibi ikili bir işlev görmektedir.
Bu ikilik, paranın kapitalistik bir araç olmasının ancak kendine özgü parasal işlevlerine sahip olmasından kaynaklandığını göstermektedir.
Marx’ın, öncelikle kapitalizmde paranın rolünü ele almakla ne kadar haklı olduğu da böylece ortaya çıkmış olmaktadır.
PARA ve SOSYAL ÜRÜNÜN YENİDEN ÜRETİMİ
Sermaye dolanımının [A-M …P… M’ A’] formülünde olduğu gibi kaldığı sürece, ne parasal ve ne de finansal herhangi bir sorun yaşanmayacağı söylenebilir.
(A)Para miktarının, para-sermaye çevriminin başında kapitalistin elinde olduğu varsayıldığı sürece çevrim daha başlangıçta kapanmış demektir (boucle bouclée). Öte yandan, para-sermaye, kendine özgü işlevlerini koruyarak kullanılacak olursa, basit dolanımın denge koşulları sermaye dolanımının koşullarını sağlasa bile yine parasal sorun sözkonusu olmayacaktır.
Ne var ki burada kalmanın olanağı yoktur, çünkü finansman ajanlarının tasarruf ve yatırım kararlarının ne yönde olacağı henüz sözkonusu değildir.
İşte Marx, ilk aşamada, sosyal ürünün yeniden-üretiminden önce sadece kapitalistin finansmanını kısıtlayıcı bir varsayım olarak koyarak, bunun kuramsal sonuçlarından, ikinci aşamadaki finansal sorunlarının çözümü için yararlanacaktır.
Birinci aşamanın sonunda, para dolanımı, sermayenin “yeniden-üretimine içkin bir öge olarak” para dolanımı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, bu ‘içkinlik’in nasıl olduğu, ancak basit yeniden-üretim ve sosyal ürünün genişletilmiş yeniden-üretim şemalarının çözümlenmesinin ardından ve farklı üretici kapitalistlerin bilançolarındaki finansal denge zorunluluğu ortaya çıktığı zaman tamamen anlaşılabilecektir.
Görülüyor ki, Marx’ın ‘sermaye dolanım’ çözümlemesi gerçekte yeni bir yöntemin uygulanmasına dayanmaktadır. O, toplumsal üretimi, üretim araçlarının üretimi (Kesim I) ve tüketim mallarının üretimi (Kesim II) olarak iki temel kesime ayırmakta, bu iki kesimin herbirindeki ürün değerini ayrıştırarak, yıl içinde tüketilen ‘sabit sermaye’ ile ‘değişken sermeye’ (yani ücret) ve artı-değer toplamının, toplam ürün değerine eşitliğini kurmaktadır: toplam ürün demek ki şöyle gösterilebilecek ve toplumsal ürünün yeniden-üretimi herbirinin ayrı ayrı çözümlemesine dayanacaktır:
C1 + V1 +P ɭ1 + C2 + V 2 + Pɭ 2
Yani bir yanda, değişken sermaye (ücret) ve artı-erdeğer (Kesim I)’in ürün bileşenleri olmakta, öte yanda ise kapitalistler tarafından sabit sermaye harcamaları (Kesim II)’nin v1+pɭ1=c2 olarak bütün kapitalistlerin genel bilanço dengesini vermektedir.
Bu dengeyi Marx, finansal açıdan “doğal ve ilkel biçim” olarak tanımlayacaktır.
Yani, parasal dolanım metalik biçiminde olup henüz kredi sözkonusu değildir.
Dahası, altın üreticisi kapitalistlerin rolü ise şemaya daha sonra dahil edilmekte, yani kapitalistlerin ‘oto-finansman’ yaptıkları varsayılmaktadır.
(Sürecek)
(1). Ibid., tome I, p. 7
(2 ) Le Capital, ouv. cité, livre deuxième tome I p 93 et tome II, .P · 13. Bununla birlikte, buradaki ‘enflasyon’ ve ‘deflasyon’, ileride sözü edilecek olan konjonktüre bağlı dengesizliklerin dışındadır.
Öte yandan, belirmek gerekir ki, konjontürel çözümlemeler, toplumsal düzen (ordre social) bağlamında özellikle1960’lardan itibaren, gerek Marx’a sadık kalarak Louis Althusser ve gerekse Pierre Bourdieu tarafından eleştirel olarak yeniden ele alınacaktır.
Yani, Marx’ın buradaki çözümlemeleri, çeşitli yerlerde değindiğimiz üzere soyutlama (in abstracto) olarak yapılmaktadır. Bütünsel soyutlamadan tümdengelim yoluyla yapılan çıkarsamalar da denilebilir.
(3) Ibid ., tome II, p. 147.
YEREL HABER
49 dakika önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce