İnsanlar, insancıklar

İnsanlar, insancıklar

ABONE OL
2 Temmuz 2024 20:44
İnsanlar, insancıklar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

Sanal kamusal alan ya da yaygın kullanımıyla sosyal medya; küreselleşme kuramının dünyalıları ele geçirme, tutsak alma, denetleme, gözetleme, en önemlisi de kendi değer yargıları doğrultusunda tüm ulusları devşirme amacıyla kullanıma sunduğu ağ ortamı… Bilindiği gibi örümcek ağına da benzetilir bir bakıma, dolayısıyla biz kullanıcılar da örümceğin ağına takılmış sinekler gibiyiz. Olumlu ya da olumsuz pek çok dışsallığı olan bu ağ ortamında; paylaşımlarımızla varlığımızı, kimliğimizi, düşüncelerimizi sunarız işte bu sanal kamusal alana… Üstelik gerçek kamusal alandan daha da kolaydır düşüncelerimizi dışa vurumumuz bu ortamda, elbette ki bizi izleyenlerin de, gözetleyenlerin de işi daha kolaydır. Eğer onların hoşuna gitmeyen paylaşımlarda bulunursak, oltaya takılı balıklar gibi kaçacak, saklanacak, gizlenecek yer de bulamayız, kolaylıkla yakalanırız; ne yazık ki bu da var yazgımızda.

Olsun, biz yine de mutluyuz, aydınlık günler için umutluyuz; demokrasiden, aydınlıktan, çağdaşlıktan yana düşüncelerimizi, değer yargılarımızı bu ortamda paylaşmaktan da geleceğimiz adına hem endişeli, hem de umutluyuz. Endişeliyiz; ortalama değer yargıları taşıyan sokaktaki adam ya da kadın, paylaşımlarımızı anlayabilecek midir?… Bunun yanı sıra ortalamanın üzerindeki bilgeler, düşüncelerimizle ilgilenecek midir, ilgilenmeye değer bulacak mıdır, yoksa küçümseyerek dudak mı bükecektir?… Ne de olsa sanal kamusal alan; Osmanlı’dan günümüze kalan şu deyimde olduğu gibi “kerameti kendinden menkul” çok bilmiş kişilerden geçilmiyor çoğumuzun karşılaştığı gibi…

Bunca sözden sonra, başlarsak sözümüzün özüne… Bir paylaşımda bulundum şu sanal kamusal alanda; dilimiz üzerine… Daha açık bir anlatımla dilimizi daha doğru kullanma amacına yönelik içten bir düşünceyle… Yazdım kısaca:

“Topluma seslenenler İNSANLAR değil, HALKIMIZ, ULUSUMUZ, YURTTAŞLARIMIZ demeli, ULU ÖNDERİMİZ ATATÜRK de öyle derdi.”

Ara geçmedi, anında bir eleştiri geldi; elbette ki değerliydi, çünkü bizden öncekilerin dediği gibi akıl, akıldan üstündür. İçerik birebir şöyleydi:

– Benim halkım, benim vatandaşım, benim bakanım, benim valim, benim savcım gibi “benim” iyelik ekiyle konuşmaların bizi getirdiği demokratik düzene de dikkat çekmek isterim. Daha ilk duyduğumda bu konuşmaları boynuma ip takılmış gibi bir hisle kulaklarım tırmalanmıştı yıllar, yıllar önce “-im” eki basit gibi görünse de arkasında neler yüklü olduğunu anlayabilmek gerekir. Ancak bunun içinde lise düzeyi Türkçe dil bilgisine ihtiyaç var. Selma hanımcığım dil demek düşünce demek. Soyut kavramlara varlık kazandırmak görülür duyulur yapmak demek. Bir iyelik eki basit gibi görülebilir ama geldiğimiz yeri o günden işaret ediyordu kimse fark etmedi

Demek ki ilk paylaşımım yeterince anlaşılmamış ya da açık değildi. Ben de yeniden paylaştım düşüncelerimi…

Tek adam dili başka, ATAM’ın dili başka… Genellikle arabeskçilerin magazin programlarında İNSANLAR söyleminden toplumun neredeyse geneline ama alt-kültür geneline ve de yoz, yobaz siyasetçi diline bulaşan yanlıştan söz ediyorum. Baskıcı düşünce ne iyelik zamirlerini bilir ne de çağdaş, uygar dildeki kullanımları… Devletimizi bile kendi malı sayanlardan başka ne bekleyebiliriz ki?… Benim sözlerim çağdaş uygar ve yurttaşlık bilinci gelişmiş bireyler içindir. Nasıl ki sıkça AYNEN, ATIYORUM kullanımlarını eleştirdiğim gibi yaklaştım konuya, totalistler ne dediğimi nasılsa anlamazlar ve algılayamazlar.

Doğal olarak bu kısa açıklama da kanımca yeterli değildi; yeniden paylaşmayı sürdürdüm sözcüklerimi…

Yukarıda kurduğum tümcede (cümle demiyorum özellikle sevmediğim için Arap’ın dilini) “benim” iyelik ön ekinden söz etmiyorum, özenle bir kez daha okursanız. Çoğul kullanıyorum özellikle de Atamızın kullandığı gibi; anımsayalım O ne derdi?… “Yurttaşlarım az zamanda çok işler başardık”… Yine bir başka örnek; Ecevit’ten gelsin… Bülent Bey de nasıl konuşurdu?… Değerli Halkım, Sevgili Halkım… Sizin değindiğiniz bağlamda konuşan ilk kişi bilindiği gibi Morison Süleyman’dı (ayrıca kendisi BABA olarak da anılırdı); “Benim Köylüm, Benim Esnafım” derdi. Kimlere karşı?… Elbette ki halktan yana olan, halkçı değer yargılarını savunan, o günlerde ALTI OK’la simgeleşen Cumhuriyetimizin İlkeleri’ni savunan CUMHURİYET HALK PARTİSİ’ne karşı…

Dil konusundaki öğretilerinize gelince; dil elbette ki düşüncenin izdüşümdür, dışa vurumudur ama dil bir de ekindir (kültürün Türkçe karşılığı olarak kullanılır bilindiği gibi), harstır, töredir, toplumsal birikimdir. Bu birikimin varsıllığı ya da yoksulluğu; kişinin sözcük dağarcığına yansır. Sözcük dağarcığı yoksul olanlar; düşüncelerini açıklarken AYNEN basma kalıp sözünü kullandıkları gibi, İNSANLAR genellemesi altında her türlü toplumsal unvanın karşılığına vurgu yapmak isterler. Örneğin; İNSANLAR dinliyor, İNSANLAR izliyor, İNSANLAR okuyor derler. Oysa İNSANLAR yerine sırasıyla; dinleyici, izleyici, okur tanımlamaları kullanılmalıdır. Örneğin; ayaktopu oyuncularının destekleyicileri için İNSANLAR yerine taraftar, siyasal partilerin destekçileri için de İNSANLAR yerine yandaşlar, seçmenler sözlerinin kullanılması gerekliliğidir yukarıdaki paylaşımımda vermek istediğim iletinin özü, özeti… Hepsi bu… Yoksa TEK ADAM yönetim dilinin baskınlığına ilişkin “eleştirel” bir ileti değil, genel anlamda günlük konuşma dilimizde 250 ya da 300 sözcükle yetinme uyuşukluğuna tutsak olanlara karşılık, yaşayan Türkçemizi daha doğru kullanmaya özen göstermek için söylenmiş sözlerdir. İşin gerçeği biz İstanbul Türkçesi’ni böyle öğrenmiştik evimizde, okulumuzda, bu özenle geliştirmiştik iş yaşamımızda, özellikle de akademik yaşamımızda… İsteriz ki herkes özenli olsun; binlerce yıllık geçmişi olan dilimizin varsıllığını koruyarak, sürdürülebilirliğini sağlamak anlamında…

Söze sanal kamusal alandan başladım. Kuşkusuz tüm dünyalılar bu iletişim ağının varlığından oldukça hoşnuduz.

Ama İngiliz dilinin yazım kurallarına göre düzenlenmiş bu iletişim ağının; ABECE düzeneği, nasıl da yaralıyor Türkçemizi, nasıl da bozuyor dilimizi… Ne yazık ki yetişen gençlik bir yana, orta yaş sınırında olanlar bile Türkçe dil bilgisi kurallarını yok sayarcasına hem konuşma dilimizi, hem de yazım dilimizi bozuyorlar sorumsuzca… Gerçi Küresel efendilerin de öncelikli amacı bu, biliyoruz. Çünkü bir dili bozup, tozumaya uğratıp, yaşayan diller arasından koparıp almayı başardıklarında… O dilin ülkesini de, ulus devletini de tutsak almış olacaklar amaçları doğrultusunda… Şu kurmak istedikleri küresel dünya devleti potasında ergimeye uğratıp, yok edecekler.

Bu gerçekler bağlamında; dilimiz Türkçemiz, özgürlük bayrağımız, uluslararası alanda varlığımız, kimliğimiz için güvencemiz. Türk’üz, Türkçe konuşuruz, Türk Ulusuyuz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yurttaşlarıyız diyebilmemiz için en öncelikli koşulumuz dilimizi doğru kullanmaktır.

Dilimizi doğru kullanalım, konuşalım, yazalım, sözcük dağarcığımızı geliştirmek için özveriyle çalışalım, çabalayalım. Konuşmamıza daha çok özen gösterelim, elbette ki İNSANLAR, İNSANCIKLAR kıskacından kendimizi kurtaralım, göreceksiniz ki sözcük dağarcığınızda sizler tarafından kullanılmayı bekleyen ne çok söz var orada…

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP