Muz cumhuriyeti değilmişiz

Muz cumhuriyeti değilmişiz

ABONE OL
28 Haziran 2024 17:48
Muz cumhuriyeti değilmişiz
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

Söze başlarken “iki keçili Kürt Ağası” gibi desem… Bu deyimi bilmeyenler “vay ırkçılık yapıyorsun…  Kürtler’i küçümsüyorsun” diye zıplarlar havaya… Ama Anadolu’da kullanılan böyle bir deyim var işte; kimileri bilse de, bilmese de…

Az malı olup da, örneğin 7 köyün ağası bir dönemin DP milletvekili Kamuran İnan’mış gibi kasılanları anlatmak için kullanılan böyle bir deyim var. İşte iki keçili Kürt ağası gibi böbürlenirken, sıkça esip, kasıp, kavuranlar ara sıra “Biz muz cumhuriyeti değiliz” diyorlar ya…

Ah keşke; muz cumhuriyeti olabilseydik!…

Çünkü Anamur muzunu yetiştirecek toprak parçası bile bulmakta zorluk çekeceğimiz günlere doğru dolu, dizgin koşarken… Biz kim, muz cumhuriyeti olmak kim bu gidişle?…

Keşke muz cumhuriyeti olabilseydik de ülkemiz topraklarında yetişen muzlarla; buğday, pirinç, bakla alabildiğimiz için sevinçten takla atabilirdik. Keşke muz cumhuriyeti olabilseydik de ülkemiz topraklarında patates, soğan yerine yükselen konutların çoğalması nedeniyle ulaşamadığımız besinlerle takas edecek muzlarımız olsaydı.

Ekonomi derslerinde; küçümsenerek “muz cumhuriyeti” olarak tanımlanan tek bir ürünle silahı da, sanayi makinalarını da, sağlık için kullanacağı ilaçları da alan, almak zorunda kalan o ülkeler… İşte onlar var ya onlar; bugün bizden çok daha iyi durumdalar, her ne kadar Japonya’da buluşan G20 Ülkeleri arasında adları, sanları geçmese de…

Çünkü onlar yalnızca muz yetiştirmekle kalmıyorlar; yılın 12 ayı ülkelerinin topraklarını ısıtan Güneş’i pazarlıyorlar. Kimlere mi?… Güneşsiz Kuzey Ülkeleri’nin varsıl halklarına…

Tertemiz kumsallarını, sanayi ve evsel atıklarla kirletilmemiş denizlerini pazarlıyorlar ve ülkelerine gelen gezginleri sevinçle karşılayıp, hoşnut etmek için onları altın beşikte nazlıyorlar.

Doğal olarak da turizm girdileriyle bütçelerini denkleyip, gönenç içinde yaşıyorlar.

Ama bizde…

Muz Cumhuriyeti bile olmayan ya da bundan sonra da böyle bir olanağı bile eline geçiremeyecek olan ülkemizdeyse henüz kirletilmemiş kumsallar, 12 ay Güneş’le oynaşan pırıl, pırıl sular ve Karetta Karetta türü kaplumbağalar bulunsa da, bunları varsıl gezginlere pazarlayacak becerikli, yetenekli kafalar nerede?…

Varsa, yoksa kamusal mallarımızı, yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı “babalarının malı gibi, babalar gibi” Araplara satsınlar. Karettalar’ın yumurtalarını sadistçe yok etsinler. Kumsalları çöplüğe çevirsinler. Kanalizasyon atıklarıyla denizleri bakterilerle zehirlesinler. Üstelik yoz, yobaz insan kalabalığıyla da insanları ürkütmeleri de cabası… Bu koşullarda bekle de yabancı gezgin gelsin ülkeye… Sonra da olmayacak duaya amin de!

Oysa o muz cumhuriyeti ülkeler daha çok gezgini ülkelerine çekebilmek için, onların gönüllerini çelebilmek için; ne kadar da özverili, istekli, çalışkan… Şu komünist kimlikli Cuba bile turizm pastasından, bizden çok daha pay alıyor hem de kapitalist bloktan…

Gezginler muz cumhuriyeti diye bilinen o ülkelere gittiklerinde; kandırılma, aldatılma gibi para tuzaklarından uzak, özellikle kadınlar göz tacizi yaşamadan sere, serpe gönüllerince eğlenebiliyorlar. İçkilerini yudumlarken; neşeli müzikler eşliğinde dans edebiliyorlar sokaklarda…

Muz cumhuriyeti değiliz diye böbürlenerek kimlik tanımlaması yapanlarsa ülkemize yabancı gezgin çekebiliyorlar mı o gerçek muz cumhuriyetleri kadar?…

Hiç kuşkusuz HAYIR!

Çünkü ülkemizde olası değil ki dilediğince yaşamak; soran, sorgulayan, yargılayan ve taciz eden bakışların altında… Denizde yüzerken de, sokakta gezerken de taciz her an, yabancı kadınların yanı başında… Yemek-içmek sırasında kazıklanmak da sanki Tanrı’nın buyruğu, gereği yapılmadan olmaz. Bir de sokaklarda dans edebilmekse yüreklilik ister.

Elbette ki değil yabancı gezgin, bu ülkenin aydınlık, çağdaş, uygar ve özgüvenli kadınları ve erkekleri bile özellikle şu mültecilerin varlığıyla ürkek güvercinler gibi tedirgin. Kıyı kasabalarında, koylarda, kumsallarda endişesiz, tasasız bir yaz geçirebileceğine ilişkin kuşkular taşıyor. Bir türlü son bulmayan mülteci akınıyla Marmara Bölgesi’nden sonra yakında Ege Bölgesi’nde de mülteci sayısı ezip geçecek halkımızın sayısını, birileri son vermezse bu akına…

Her geçen gün özellikle Suriyeliler virüs gibi çoğalıyorlar. Ne yerli ne de yabancı gezginler ne yazık ki olamıyorlar huzur içinde… Herkes yeni yerleri bulup, kaçma derdinde…

Bu durum turizm kenti diye tanımlanan yörelerimizin; uluslararası turizm pastasından alacağı payın önünde en büyük engel oluşturmaktadır.

Muz cumhuriyeti değiliz diye böbürlenenler; gereken önlemleri almadıkça da bu ülkeyi ne yerli ne de yabancı gezginler gezmeyecektir, elde kalan son umut yolu turizm işkolu, diğer işkolları gibi iflas bayrağını yakında çekecektir, haberiniz ola!…

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP