Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selma Erdal

Dinsellik

Selma ERDAL

Milyonlarca yıl önce bir ateş topu olarak Güneş’ten kopan, evrende kendine bir yer bulan dünyamızda; tek bir hücreden, milyonlarca hücreye ulaşan, bedeninin yüzde 70’i sudan oluşan, et ve kemikten insanlarız.

Duygularımız, hırslarımız, savaşlarımız, sevgilerimiz, öfkelerimiz ve gözyaşlarımızla üç günlük yaşamımızda; doğar, yaşar ve ölürüz. İşte bu nedenledir ki yaşamla ölümün iç içe geçmişliğinde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya, hemen ölecekmişiz gibi dua etmeye koşullandırmışızdır kendimizi…

Ölüm gerçeğini unutmadan ama yine yaşamın güzelliklerinin de bizlere sunulduğu bilinciyle dolu, dolu yaşamaya bakarız.

Kitaplı dinlerin sonuncusu olan İslamiyet de bunun böyle olması gerektiğini öğretmemiş midir inananlara?…

“Fit dünya haseneten, fit haseneten ahiretin”

Bilenler, bu Kuran kelamının; “Dünyayı cehenneme çevirenlerin, cennet vaatlerine kanmayın. Önce dünyada cennet” anlamına geldiğini iyi bilirler. Çünkü İslamiyet; insanlara dinde hoşgörüyü, kolaylığı, güzellikleri getirmiştir. Çalışmanın ibadetle eş değerde tutulduğunu, Tanrı ile kulun arasına girilmeyeceğini, Tanrı’nın her yerde olduğunu, O’na dua ile ulaşmak için yer ve zaman sınırlaması yapılamayacağını da öğretmiştir.

Ve yine İslamiyet der ki:

“İnsan kesinlikle tutulup, kaldırılmalıdır. Dinin sahibi Allah’tır, peygamberler Allah’ın elçileridir. Bilim adamları da peygamberlerin elçileridir. İslam Allah’ın iradesine teslim olmaktır. Allah’ın iradesi de bugün Kuran’la temsil edilmektedir. Dinde ibadette arttırma ya da eksiltme yapanlar zulmetmektedirler. Bir başka deyişle 30 gün yerine 35 ya da 20 gün oruç tutulmasının söylenmesi, kişiye eziyet etmek, kişiyi zora koşmaktır.”

Ne yazık ki bir hoşgörü ve güzellikler dini olan İslamiyet; bugün insanların huzura ermesi için amaç olmaktan çıkarılıp, araç olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu durumun ne gerçek Müslümanlıkla, ne de Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasası ile bağdaşır yanı yoktur. Oysa ATATÜRK İLKE ve DEVRİMLERİ ile HALİFELİK kaldırılmış, din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştır. Çünkü Osmanlı döneminden, yeni Türkiye’ye miras kalan çeşitli dinlerin binlerce yıllık birlikteliğine dayalı bir toplumda en sağlıklı yaşam biçimin LAİK DEVLET anlayışı olduğunu ULU ÖNDERİMİZ daha başlangıçta görebilmiştir.

Buna karşın; 100. yaşını kutladığımız Cumhuriyetimiz’de ATATÜRK İLKELERİ’nden ödün vermek için uğraşanlar, LAİKLİK İLKESİ’ni çiğnemeyi kendilerine görev edinenler 1950’lerden beri Türk Siyasal Yaşamı’na adımlarını atmışlar, halkımızın duygularını sömürerek, oy toplama yolunu denemeye başlamışlardır.

Ve bugün de öylesine davranışlara girişebilmektedirler ki…

Toplumumuzda yalnızca İslam dinini bilenler, doğru uygulayabilenler onlar da…”Din ile devlet işleri karıştırılmamalıdır, din siyasete araç olmamalıdır. Tanrı ile kulun arasına girilmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti laiktir, laik kalmalıdır” diyenler dinsiz…

Toplumun bir bölümü işini, gücünü bırakmış; toplumun bir diğer bölümünün günahlarının çetelesini tutmaktalar. Onlara göre; Tanrı’ya şükredip, O’na ulaşmayı amaç edinirken, yaşamsal işlerini de yasalar çerçevesinde, uygarca sürdürenler yanlış yoldalar. Ama insanların gözlerini ikiyüzlülükle boyayarak; dini siyasete araç olarak kullanıp, insanların dinsel duygularını sömürerek oy toplayanlar ya da kendilerine ayrıcalık sağlayanlar doğru yoldalar.

Adım başında; böylesi din bezirganlarını gördükçe… Onların çalışmadan yaşamlarını sürdürebilmelerini izledikçe… Ve büyük bir cesaretle, cüretkarlıkla yaşamlara karışmaya kalkışmalarına tanık oldukça… Bu olumsuz tutum ve davranışların etkisiyle… Toplumsal yaşamda inanç sarsıntısı geçirenlerin çoğaldığını görüyoruz. Gerçek dindarların da; DEISTLER’in ve daha da ötesi ATHEİSTLER’in sayısındaki artış nedeniyle kaygılanışlarına tanık oluyoruz.

Ne diyelim?… Tanrı Türkün yurdunu; özellikle ve öncelikle dinsel içerikli kardeş kavgalarından korusun!… Amen!…

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER