Türkiye siyasetinde son yıllarda yaşanan değişimler, özellikle merkez sağ ve milliyetçi seçmen kitlesi üzerinde etkili olmuştur. Bu süreçte İyi Parti’nin kuruluşuyla merkez sağda önemli bir dinamizm yaşanmış, ancak zamanla parti içerisindeki iç çekişmeler ve stratejik hatalar bu ivmeyi zayıflatmıştır. Aynı dönemde Zafer Partisi’nin yükselişi ise, milliyetçi-muhafazakâr seçmenin yeni arayışlarını ve toplumsal kaygıların siyasal temsildeki karşılığını gözler önüne sermiştir. Bu yazıda, İyi Parti’nin zayıflama sürecinin temel nedenleri ile Zafer Partisi’nin yükseliş dinamikleri inceleyeceğiz..
- İyi Parti’nin Zayıflamasının Nedenleri
- a) Stratejik Belirsizlik ve İdeolojik Konumlanma Sorunu
İyi Parti, kuruluşunda merkez sağ ve milliyetçi seçmeni bir araya getirmeyi hedeflese de, zamanla bu iki eksen arasında denge kurmakta zorlandı. Parti, özellikle ittifak siyaseti içinde hem iktidara hem de muhalefete eşit mesafede durma çabasıyla “ne sağda ne solda” bir konum benimsemeye çalıştı. Bu belirsizlik, hem CHP ile yakınlaşan seçmeni hem de “milliyetçi duruş” bekleyen tabanı memnun etmedi.
- b) İttifak Siyaseti ve Seçmen Yorgunluğu
Millet İttifakı içinde yer alan İyi Parti, 2023 seçimleri sonrası yaşanan hayal kırıklığının en büyük faturasını ödeyen partilerden biri oldu. Özellikle cumhurbaşkanlığı aday belirleme sürecinde yaşanan krizler ve geri çekilme-karar değiştirme gibi çelişkili adımlar, seçmen nezdinde güven kaybına yol açtı.
- c) Liderlik Yaklaşımı ve Parti İçi Gerilimler
Meral Akşener’in liderliğinde kurulan parti, başlarda “kadın liderlik” açısından bir umut olarak görülse de, zamanla liderin merkeziyetçi karar alma eğilimi, partideki farklı eğilimlerin bastırılmasına yol açtı. Parti içi istifalar, görevden almalar ve kamuoyuna yansıyan gerilimler, “demokratik bir alternatif” imajını zayıflattı.
- d) Yerel Seçim Performansı ve Örgütsel Dağınıklık
2024 yerel seçimlerinde İyi Parti’nin özellikle büyük şehirlerde iddialı çıkışlar yapmasına karşın ciddi başarı elde edememesi, partinin örgütsel altyapısının zayıflığını ortaya koydu. Yerel siyasetle güçlü ilişkiler kuramaması, seçmen nezdinde “iktidar alternatifi” olma kapasitesini sorgulatır hale getirdi.
- Zafer Partisi’nin Yükseliş Dinamikleri
- a) Göçmen ve Sığınmacı Karşıtlığı Üzerinden Gelişen Popülist Söylem
Zafer Partisi’nin lideri Ümit Özdağ, partisini “Türk milliyetçiliği” ve “göçmen karşıtlığı” üzerinden konumlandırdı. Bu söylem, özellikle ekonomik kriz ve sosyal gerilimler döneminde toplumun belirli kesimlerinde karşılık buldu. “Sessiz istila” gibi projelerle kitlelerin dikkatini çekmesi, partinin görünürlüğünü artırdı.
- b) Sosyal Medya Kullanımı ve Genç Seçmene Ulaşma Stratejisi
Zafer Partisi, sosyal medyayı etkili kullanarak özellikle genç seçmen üzerinde bir etki yaratmayı başardı. Mizahi ve provokatif videolar, kısa mesajlarla yapılan kampanyalar, partiyi geleneksel siyasi aktörlerden ayıran bir dinamizm kazandırdı.
- c) Sert ve Net Siyasi Dil
İYİ Parti’nin yumuşak ve dengeci üslubunun aksine, Zafer Partisi net, agresif ve doğrudan bir siyasi dil benimsedi. Bu durum, siyasette “doğrudan konuşan”, “cesur” lider arayışındaki seçmen üzerinde olumlu etki bıraktı. Özellikle milliyetçi-reaksiyoner seçmen için bu dil, güçlü bir temsil aracı oldu.
- d) Yeni Seçmen Kitlesi: Kentli ve Tepkisel Milliyetçiler
Zafer Partisi’nin yükselişi sadece klasik MHP tabanına değil, aynı zamanda CHP veya İYİ Parti’ye yönelmiş milliyetçi-muhafazakâr ama sistemden hoşnutsuz genç kitleye de hitap etti. Partinin hem muhalif hem de radikal milliyetçi çizgisi, “sisteme karşı sistem içinden” bir tavır olarak algılandı.
- Sonuç: Yeni Dönemde Merkez Sağ ve Milliyetçi Siyaset Nereye Gidiyor?
İyi Parti’nin zayıflaması ve Zafer Partisi’nin yükselmesi, Türk siyasetinde özellikle milliyetçi-muhafazakâr seçmen grubunda bir yeniden yapılanma sürecine işaret etmektedir. İyi Parti’nin belirsiz stratejileri ve liderlik krizleri, seçmeni alternatif arayışlara yöneltmiştir. Zafer Partisi ise bu boşluğu güçlü söylem, medya stratejisi ve keskin bir siyasi pozisyonla doldurmayı başarmıştır.
Ancak bu yükselişin sürdürülebilir olup olmadığı, Zafer Partisi’nin sadece tepki değil, aynı zamanda çözüm üreten bir siyasi aktöre dönüşüp dönüşemeyeceğine bağlıdır. Öte yandan, İyi Parti’nin yeniden toparlanması, net bir ideolojik çizgi, güçlü bir örgütlenme ve toplumla yeniden bağ kurma becerisine bağlı olacaktır.
CHP’nin vahim unutkanlığı
CHP yeni Merkez Yönetim Kurulu’nu belirlemiş. CHP’ye de ülkeye de hayırlı olsun.
CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin ve CHP Adana İl Örgütünün sosyal medyadan paylaştıkları iki sayfalık listeye göre, CHP bakanlıklardan sorumlu on altı genel başkan yardımcısı atamış..
Hepsine başarılar diliyorum..
Ancak, listeyi incelerken gördüm ki, CHP bakanlıklardan sorumlu genel başkan yardımcılar atarken vahim bir unutkanlık yapmış..
Umarın sadece unutkanlıktır.
Başka türlüsü, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesindeki ifadelerin kapsamına girer..
O vahim unutkanlık ya da hata, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından sorumlu genel başkan yardımcısı olmaması..
Bana göre, Çevre Şehircilik Bakanlığı, son dönemlerde Türkiye açısından yaşamsal sorun olan, Cumhur İttifakı’nın çok sevdiği deyimle “Beka sorunu” olan Bakanlı..
Küresel emperyalizmin iklim oyunlarının, karbon ayak izi tiyatrolarının Türkiye ayağında hep Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı var..
Bugün Türkiye’nin başına çorap örecek olan, Meclis’te görüşmelerini süren İklim Yasası’nın sahibi bu bakanlık..
Zaten Paris İklim Anlaşmasının imzalanmasının ardından apar topar adına “İklim Değişikliği” sözcüklerinin ekleyen bakanlığın, Türkiye’ye değil, dünya çağında küresel ısınma, karbon ayak izi oyununu sergileyen küreselcilerle hareket ettiği o ad eklemesiyle belli olmuştu..
Küreselcilerin isteklerinin yasa teklifi olarak Meclis’e getiren bir bakanlıktan sorumlu bir genel başkan yardımcısı olmamasının CHP açısından açıklaması yok.. İki seçenek var:
Ya unutmuşlar..
Ya da Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın birlikte hareket ettiği küreselcilerin yanında konumlanmışlar..
Dileriz unutmuş olsunlar..
Eğer bilinçli bir biçimde o bakanlığın takibini göz ardı etmişlerse, Müzeyyen Şevkin ve diğer milletvekillerinin Meclis’te İklim Yasası ile söyledikleri sözlerin hiçbir değeri kalmayacaktır..