Ömer ALPDOĞAN
Covid 19 plandemisi sırasında insanlar resmi binalara, statlara, okullara, odalara, sinemalara, Tiyatro salonlarına hatta sokağa çıkma” yasakları ile Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı eliyle aşı olduğu iddia edilen kimyasal sıvıları vücutlarına almaya zorlanmışlardı..
Ruhunu ilaç kartellerine satmamış gerçek bilim insanları ve bu işleri azıcık bilen kişiler olarak, bunların aşı olmadığını, aşı olarak kabul edilmeleri için gereken dört faz aşamasından geçmediklerini, yan etkilerinin bilinmediğini savunmuştuk..
Bu satırların yazarının altı üniversite diplomasından biri veterinerlik ve laboratuvar sağlık..
Dolayısıyla, aşı ve ilaçların kullanıma girmeleri için hani fazlardan geçmesi gerektiğini de ekranlarda insanları tehdit eden sözde bilim insanları kadar olmasa da bilir ama, o zamanlar faz çalışması yapılmayan kimyasalların yan etkisini ve virüse etkisini bilinmediği için insanlara yapılamayacağını savunan bizleri bilim düşmanı ilan etmişler, halkın sağlığını tehlikeye attığımızı iddia etmişlerdi..
Mehmet Ceyhan, Ateş Kara, Binnur Sönmez gibi adının önünde Prof. Dr. olan bazıları televizyon ekranlarından aşı olmaları için tehdit etmişlerdi..
Mehmet Ceyhan, aşı karşıtlığı cehalet ve kötü niyet olarak nitelendirmiş, ekranlardan insanların daha çok korkutularak aşı olmalarının sağlanmasını istemişti.
Aslında bir kalp doktoru olan Binnur Sönmez ise aşı olmayanlara hayvan diye nitelendirerek işi hakaret boyutuna taşımıştı, evlenme gibi haklarının ellerinden alınmasının istemişti..
Bir başka Prof. hanımefendi Esin Davutoğlu Şenol, tehditler savurmuştu..
Ateş Kara, hastaneye çeşitli nedenlerle gelip ölenlere, covidden öldü yaftasını yapıştırıp gönderdiklerinin bizzat Fatih Altaylı’nın programında ağzından kaçırmıştı..
O zaman söylediğimiz şuydu:
Anlı şanlı profesörlerin, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ille de olacaksınız diye tutturdukları Biontech/Pfizer mRNA aşısının yan etkilerinin bilinmediğiydi..
Faz çalışmaları yapılmadan “acil kullanım onayı” gibi ucube bir kararla milyonlarca insana zorla kimyasallarını zerk ettirmişlerdi..
Pfizer firması daha önce, sözde aşının bin küsür yan etkisi olduğu kabul etmişti.
Almanya’da aşıdan dolayı ölenler ve ömür boyu çekecekleri hastalıklara yakalananlar için dava açılmış, Almanya hükümeti ölenlere maaş, hastalığa maruz kalanlara tazminat ödeme durumuyla karşı karşıya kalmıştı..
Geçen hafta Cuma günü bir basın toplantısıyla Pfizer firması Biontech aşısının kalpte miyokarit (Kalp kası iltihabı) ve perikardit (kalp zarı iltihabı yaptığını kamuoyunun önünde kabul etti.
Daha doğrusu, başından beri bildiği bir gerçeği yıllar sonra itiraf etti.
Çünkü aşılarının yapılmasını ardından ilk aylarda buna dair çok fazla rapor geliyordu üretici firma olarak ellerine..
Tabii, Pfizer firmasının kabul ettiği yan etkiler uzun dönem etkisi değil, kısa dönem yan etkileridir.
Sadece aşı zorlamasının ilk ayından itibaren bildikleri yan etki sonuçlarının bir kısmını itiraf ettiler..
Daha itiraf edecekleri bin 200’e yakın yan etki bulunuyor..
Bunları da parti parti itiraf edeceklerinden emin olabilirsiniz.
Pfizer firmasından yan etki itirafı gelirken, televizyon ekranlarından insanları tehdit eden, kendilerini fonlayan ilaç kartellerinin sözcüsü gibi davranan sözde bilim insanlarından ses seda çıkmıyor..
Hepsi dut yemiş bülbüle döndüler..
Ancak, yargının, YÖK’ün harekete geçme zamanı geldi..
İnsanları mRNA aşı olmaya zorlayan, haberleri olmadan mRNA aşısı olmaları için gün belirleyen Sağlık Bakanlığı yetkililerinin, ekranlardan tehditler yağdıran hakaretler eden sözde bilim insanlarının yargı önünde hesap vermeleri zaman gelmiş bulunuyor..
Türk Tabipler Birliği’nin Hipokrat yeminini fonlandıkları şirketler için bir yana iten doktorların çalışma izinlerini iptal etmelerinin de zamanı gelmiş bulunuyor..
YÖK’ün, adlarının başında Prof. Doç. Dr. gibi unvanlar bulunan sözde bilim insanlarının akademik unvanlarını incelemeye almasının ve o unvanları iptal etmesinin de zamanı geldi..
Önümüzde bir Op. Dr. Ziya Özel örneği var..
Zakkum bitkisinin özütünün kanser hastalığını tedavi ettiğini söyleyen ve hastalarına uygulayan Ziya Özel, “bir ilacın faz çalışmaları tamamlanmadığı ve etkisi güvenilir kaynaklarca kanıtlanmadığı sürece, söz konusu madde tedavi yöntemi olarak kabul görmediği için” meslekten men edilmiş, Türkiye’de doktorluk yapması yasaklanmıştı..
Şimdi aynı uygulamayı, Covid 19 plandemisinde, faz çalışmaları yapılmayan, etkisi kanıtlanmamış kimyasalı bakanlık genelgeleriyle insanlara zorla yaptırtan, ekranlardan aşı olmayanları tehdit eden sözde bilim insanlarına da uygulanmasının ve meslekten ihraç edilmelerini bekliyoruz..
İsrail bunu hep yapıyor
Hamas’ın İsrailli gençlerin elendiği bir festivali basması yüzlercesini öldürüp 200’ün üzerindeki kişi esir olarak almasına İsrail’in tepkisi çok sert oldu..
Sertliğin derecesi giderek de artıyor..
Anlaşılan, Hamas elindeki esirleri güvenli bir bölgede serbest bırakmadığı sürece sertliğin derecesi hayal bile edilemeyecek boyutla doğru gidecek..
İsrail’in benzer olaylarda takındığı sert tutum yeni değil..
Yıllar içerisinde dünya bunun bir çok örneğine tanık olmuştu..
İşte bunlardan biri..
1980’li yılların ilk yarısında, Filistinliler otobüs baskını gerçekleştiriyor..
İsrail, bugün yaptığının bir benzerini yapıyor..
Güney Lübnan’a giren İsrail birlikleri Filistin mevziilerinin işgal ediyor..
Olay dönemin etkili gazetelerinden Son Havadis’te “Otobüs baskınına karşı İsrail’in misillemesi ağır oldu İSRAİL SALDIRDI” üst başlık ve başlığıyla manşette yer buluyor..
İsrail’in benzer saldırılara benzer şekilde çok ağır biçimde yanıt veriyor..
Yani, Filistin’de Filistin’in saldırıları da, İsrail’in ağır yanıtları da hep aynı..
Dünya zaman zaman olayların tekerrürünü izliyor..
İstiklal Şairimiz Mehmet Akif ne güzel söylemiş:
“Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
YORUMLAR