Dijital çağda hafıza(bellek), yalnızca hatırlamak değildir.
Geçmişi hatırlamak kadar, onun sistemli bir biçimde unutturulması da en az onun kadar belirleyici hâle gelmiştir. Yoksa bu dijital sistemler, tıpkı birer “hafıza mürekkep balığı” gibi mi davranıyor — yani gerçeği gizleyerek ortadan kaybolan, geçmişi görünmez kılan bir yapıya mı sahip?
Hafıza, artık yalnızca gerçekleri saklamaz; gerçeklerin dışına çıkar, onları sıfırlar, etrafını sarar, dahası her an, hangi alanda, kimin neleri hatırlayacağına karar verir.
İşte bu noktada, hafızanın dijital iktidar tarafından sistematik olarak biçimlendirilmesi; belgeler, videolar, geçmişin sesleri ve resimleri kadar korkutucu bir konuma geliyor. Sosyal medya algoritmaları, sana neleri hatırlatacağına karar verirken, geçmişin daha özenle seçilmiş fotoğraflarını, belirli #hashtag’leri ve güncel devlet söylemlerine uygun metinleri anılarına ekliyor. Bir başka deyişle hafıza, “kurmaca bir hikaye” olabiliyor. Oysa kimse buna “hikaye” demiyor; çünkü tarih, olduğu gibi anlatılmalıdır, değil mi?
Bellek ve Unutma: Siyasal bir savaşım mıdır?
Dijital çağda hafıza denilen olgu ve oluşumların bir bütünü olarak artık eskisi gibi değil. Dijital çağda hafıza; yalnızca bireysel birikim değil, veri setlerine indirgenmiş, algoritmalarla sınıflandırılmış ve ticarileştirilmiş bir varlığa dönüşmüştür. Bu bağlamda “unutmak” kavramı da veri silme, bir yerden bir yere taşıma ya da yalnızca algoritmik hatırlatma olarak yeniden tanımlanıyor.
Gerçekten de hafıza, şimdi daha önce hiç olmadığı kadar belgelerle yüklenmiş. İnsana ait en güçlü, en korunaklı alanlardan biri olan hafızamız, “bulut depolarında” saklanıyor. Bilgisayarlarımızın yansılarından, sosyal medya hesaplarımıza kadar her şey “hafızada”… Geçmişin en minik ayrıntılarını bile kaydediyor ama ne yazık ki yalnızca hatırlamak değil, unutmak da sistemin bir parçasıdır. Ne kadar ironik değil mi? Çünkü dijital belleği yöneten sistemler, geçmişin silinmesini istiyor. Her türlü alternatif hafıza ve tarihsel karşıtlık silinmeli! Dersim olayları gibi tarihsel travmalar görünmezleştiriliyor; Laik Cumhuriyet devrimleri marjinalleştiriliyor, Osmanlı ise seçilmiş imgelerle nostaljiye dönüştürülüyor.
Dijital çağda “Geçmişin gerçeği” birer küçük yalan olarak kesilir ve algoritmalar aracılığıyla sindirilir.
Dijital çağda unutan hafıza değil; unut(tur)an olgu ya da oluşum algoritmalardır.
Çünkü dijital çağda tarihsel hafıza, bir algoritma tarafından yeniden yazılmaktadır. İster YouTube’da ister Twitter’da ister Instagram’da… Belleğin manipülasyonu, o kadar yaygın ki, geçmişin gerçekliği bir bakıma mangala dönüşmüş durumda… Bu mangaldaki hangi bilgi közlenip, alevlendirilecek ya da küllenip, üzeri örtülecek? Hangi bilgiye ulaşılabilir? Hangisi geri planda kalacak? Algoritmalar o kadar güçlü ki, hatırlanmayı hak eden bir olay silinebilir ya da bilinçli olarak marjinalleştirilebilir.
“Belleğin geleceği” olan bu algoritmalar, her zaman “bilgiyi doğru şekilde” işleme gereği duymaz. Onlar yalnızca depolanan bilginin ne kadar kâr getireceğine bakar. Eğer bir olay veya figür daha fazla tıklama sağlıyorsa, o “gerçek” daha çok hatırlanır. Özetle dijital çağda; unutmak ya da unutturmak önemli bir iştir, algoritmaların işlevi de bu görevi yerine getirmektir.
Örneğin, Türkiye’de bazı video içeriklerine bakıldığında; Atatürk’ün halefleriyle kıyaslanması bile algoritmalar tarafından görünmez duruma getirilirken, Osmanlı nostaljisi bir tıkla sürekli karşımıza çıkar. Çünkü dijital çağda; yerel ve dünyasal egemen güçler Atatürk gibi bir ulusal önderin ve O’nun ulusalcı değerlerinin öne çıkarılmasını istemez.
Bellek Aktivizmi: Direnişin Hatırlatılması
Ancak burada, dijital hafıza aktivizmi devreye giriyor. Gerçekten de hatırlamak, artık bir direniş biçimi olmuştur. Alternatif hafızalar kuran sivil toplum kuruluşları, #Unutmuyoruz gibi kampanyalar, karşı hafıza üretimiyle dijital ortamda yeni bellekler edinmek için çalışıyorlar. Tarihi unutturmak isteyenlere karşı, hatırlamak en güçlü politik araçlardan biri olurken, aynı anda direnişin en önemli yolu da olmuş durumda…
Bu direniş, dijital platformlarda, sosyal medyada yayılan etkin hashtag’lerle kendini gösteriyor. Birçok sivil toplum kuruluşu, dijital arşivleri yayımlayarak “arşiv unutmaz” savıyla, hafızanın dijital silinmesini engellemeye çalışıyor. Ama yine de bu süreçte hafıza; bellek sistemlerinin getirdiği ekonomik güçle biçimleniyor. Algoritmaların her an ekonomik anlamda da gücü elinde bulunduran politika yapıcıları olduğunu söylemek sanırım, gözümüzü açmamızı sağlayacak en güçlü hatırlatma olacaktır.
Gerçekte geçmişin silinmesi; toplum için tehlikeli bir oyun değil midir?
Dijital çağda unutmak; toplumlar için büyük bir tehlike oluşturuyor. Çünkü hafıza, ideolojik çıkarlar ve ticari hesaplarla biçimlendirilirken; tarihsel deneyimler, insan hakları mücadelesi ve toplumsal hafızadaki boşluklar, gelecekte daha da karmaşık sorunlara yol açabilir.
Bir tarihsel travmanın silinmesi, gözle görülmeyen bir gelecek yaratılmasına yol açabilir. Oysa hatırlamak, yalnızca geçmişi yüceltmek ya da duygusal bir bağ kurmak değildir. Hatırlamak, geçmişin gerçeklerini sorgulamak ve toplumsal adaleti savunmak için de bir araçtır. Hafıza, doğru ve güçlü bir toplum için yeniden inşa edilmelidir/yapılandırılmalıdır.
Sonuç olarak dijital hafıza; iktidarın en güçlü araçlarından biri olma yolunda ilerliyor. Hatırlamak ise yalnızca bir bireysel eylem olmaktan çıkmış, siyasal bir direniş biçimi durumuna gelmiştir.
Şu anda, geçmişin silinmesi veya unut(tur)ulması istense de bu süreçte hatırlamak için direniş gösterenler olacaktır. Bu direniş yalnızca geçmişi hatırlamakla sınırlı değildir; aynı zamanda bugünün ve geleceğin adaleti için mücadele eden bir hatırlama biçimidir. Sakın ola ki geçmişten, tarihsel gerçeklerden vazgeçmeyin. Hatırlayın/anımsayın; özellikle tarihsel hafızanızı, tarihsel belleğini hep canlı tutun. Çünkü hatırlamak/anımsamak; var olmak, kimlik ve kişilik bilincinizi korumak anlamında elinizdeki en önemli güçtür, silahtır, korunma kalkanızdır. Bu önemli gücünüzün; algoritmalara yenik düşmesine asla izin vermeyin. Tarihsel geçmişinizi, ulusal kimlik bilincinizi yok etmek isteyenlere karşı direnin.
Didim, 13 Nisan 2025