İkinci yüzyılın ilk günü…

İkinci yüzyılın ilk günü…

ABONE OL
30 Ekim 2023 13:01
İkinci yüzyılın ilk günü…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

Geçen yüzyılda, “adına” yüzlerce çamur bulaştırılmaya çalışılan/ her fırsatta “dil uzatmak” için fırsat kollanan cumhuriyetin yüzücü yılını “dün” sonlandırdık, bugün “yeni” yüz yılın günlerini tüketmeye başladık! Çok partili sisteme geçilişinden bu yana bu yurdun yurttaşına yaşattıklarınızdan, cumhuriyetin kaldırdığı “gerici” yapılaşmaları “yeniden” getirmek isteyenlere “ödün” vermeyi sürdürmekten, akıl/ bilim yerine “hurafelere” prim verdiğinizden dolayı hoşnut musunuz?

Cumhuriyet’in akıl/ bilim anlayışını “kimden” beklemeliyiz? “İktidarların” hiçbirinin yurdun değerlerine değer katmak gibi bir sorunu olmadı! Ülkenin varsıllıklarını daha da varsıllaştırmak için çabalar harcanmadı! Halkın aydınlanması için adımlar atılması yerine, “karartıcı” eylemlerin olması özendirildi! Daha başta, kimin öncül olduğunu sorgulamıyorum bile, Köy Enstitülerinin kapanması neden gerekli bulundu, insanların gelecekleri neden “aydınlıktan” yoksun bırakıldı, bu yurdun insanı “bir yabancı ülkede” neden savaştı, bu yurdun toprakları üzerinde yetişebilen ürünleri kim/ neden yasaklayabildi, cumhuriyetin değerlerinden her gün biraz daha neden uzaklaşıldı?

***

Bu yurdun insanı “burada” severek yaşamını kurmak istemeli, yarınına umutla bakmalı, burada doğdu/ burada doymalıydı… Bu yurdun bırakın belli yaşı aşmış olanlarını, “gelecek” diye bilinen gençleri/ bilim insanları/ iyi eğitilmişleri “neden” yurtdışına gidebilmek için çabaladı, “kim/ kimler” gençlerin “ulusal bilinçlerini” tırpanladı da, kendi yurtlarında yaşamak istemiyorlar şimdi?

Cumhuriyet’in yüz yılını geride bıraktık! Bir başka ülkenin, “bizim” gibi içinde devrimler/ utkular/ kazanımlar olan bir yüz yılı olsaydı “ne yaparlardı” diye düşünenlerdenim… Bizim gibi “son anı” beklerler miydi, tarihin hiçbir yerinde yan yana “aynı amaç” için savaşılmadığı bilinmesine karşın/ bulundukları savaş ortamı nedeniyle “kardeş” sayılarak yüzüncü yılı ertelerler miydi? Bu yurdun yurttaşının yüz yıllık sevinci, “yabancı” seviciliği nedeniyle yaşanmasına engel olurlar mıydı?

***

Yaşananlar konusunda “iktidarı” suçlamak işin “en kolay” yönü! Peki, adının başında “cumhuriyet” olan ülkenin “hep” büyük “muhalefet” partisi olmayı başaran CHP’nin yöneticileri… Siz neler yaptınız “cumhuriyet” için? Yüzüncü yılında, “hangi” devrimci yapıyı öne çıkararak yurttaşın karşısına çıktınız? “Cumhuriyetin” hangi anlayışını yaşama geçirmek için çaba harcadınız, uğraş verdiniz?

Koşullar onca ağır olmasına karşın “inandırıcılık” denen olguyu ortaya koyamadınız “iç pazarlıklarınız” yüzünden! Cumhuriyetin değerlerine sarılmak yerine, “saldırı baltaları” ellerinde olanları “üç kuruşluk” koltuklarınız nedeniyle “değerlerin budanması” pahasına kol/ kanat oldunuz, seçim yitirmekten bile ders çıkarmak yerine “gece buluşmaları” düzenlediniz? Bu mu cumhuriyet?

***

Şimdi ne görüyorum biliyor musunuz? “Cumhuriyetin” yanında olduğunu söyleyenler, bugüne değin “cumhuriyetin değerlerini” hiçe sayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “yeniden aday” olması için “imza” verme yarışına girmişler! “İmza” veren kentlerin arasına Adana, Mersin, Hatay, Osmaniye, Kahramanmaraş, Nevşehir’de eklenmiş!

Sanki on yılı aşkın süredir yaptığı genel başkanlık sürecinde “bir arpa boyu” büyüttü partiyi, sanki demokrasiyi geliştirdi… CHP’nin televizyonlarda yayınlanan kutlama videosu da bir rezaletti; cumhuriyetin devrimlerini yok saymıştı! 291023

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP