0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Oktay EROL

“Muhalefetin” seçim öncesinde “vereceği sözleri” hoş bulmam kadar, “iktidarın” geçen yıllar neden yapmadıklarını sorgulayarak “çözme sözleri” gündeme geldikçe de sürecin “çirkinleştiğini” düşünüyorum! Üstelik yapılan konuşmalarda düzey aşılıyor/ yurttaşın yaşadıkları görmezden geliniyor, bir de üstüne “tehdit” içeren söylemler duydukça da tümden kopuyorum! “Bir oy için” yapmadık “manevralar” bırakmamaları bir yana, şu an insanların ne zorlukları var/ yaşamlarını sürdürürken hangi çıkmaz içindeler, en temel gereksinmelerine ulaşmak isterken hangi “dik kayaları” aşmak durumundalar hiçbirinin umurunda değil gibi…

Politikacının istediği “bir oy”, seçmenin istediği doymak/ iyi beslenmek/ iyi yaşamak; politikacı ne denli rahatsa, seçmen ondan daha da rahat olmalı, gereksindiklerini istemeli!

***

Toprak nedir? Toprağı, toprak yapan üzerinde yaşamayı hak eden değil midir? O toprağın gücü, önemi, varsıllıkları bilinerek… Üzerinde yaşayan tüm canlıları doyurabilecek ki “vatan” olacak! Örneğin Kaz Dağları’nda yaşayan canlılar, ağaçların talan edilmesiyle birlikte, nereye gideceklerini şaşırıp asfalt yolda deli/ divane gidecek bir yer arıyordu, görselleri sosyal medyada günlerce tepkilere neden olmuştu!

Orada bir orman vardı, içinde canlılar yaşardı, orası evleriydi, doğdukları/ doydukları yaşam alanlarıydı; kapitalizmin “doymazlığı” nedeniyle oradan uzaklaşmak, başka yerlerde yaşam alanları aramak zorunda kaldılar! İyi mi oldu?

***

Bu verimli toprakları olan, üç yanı denizlerle çevrili, dört mevsimin bir arada yaşandığı, güneşi bol, dünyanın olağanüstü olaylarına tanık olması nedeniyle tarihsel varsıllığı bulunan ülkede gençler, akademisyenler, bilim insanları, doymadıkları için yurtdışına gidiyor; bunun nedeni kimse, bunca beyin göçünü kimler bu topraklara “uygun” buluyorsa bu yurda “ne büyük” zararı veren onlar!

“Yapmayın, insanların göçünü önleyin, bu topraklarda doymasını sağlayın, gereken çağdaş sistemi oturtun, eğitimi/ üretimi destekleyin” dedikçe betona sarıldılar, demire sarıldılar, asfalta sarıldılar! Gelinen noktada insanlar “doymuyoruz” diyor, haklı olarak!

***

“İktidarın” söylevlerini baştan/ sona izleyin! Başta “herkes doyuyor” deseler de, söylevin sonuna doğru “bu ülkede tokluğu biz sağlayacağız” diyecektir! Başta “yok” dediklerinin “varlığını” sonda benimsediklerini gizleyemeyeceklerdir!

Yaşadığı yerde “doymayan” canlı, hep “doyacağı” yer aramıştır haklı olarak! Doymadan ne yapılabilir ki? Bir şey öğrenmek, bilgilenmek, öğretebilmek, üretebilmek, daha da önemlisi yaşadığını/ gördüğünü anlayabilmek için canlının/ insanın “iyi” beslenebilmesi gerek!

İyi beslenmek için nelere gerek duyulduğunu da benden beklemeyin artık; yumun gözlerinizi, biraz yüreğinizi/ beyninizi/ kulak çınlamanızı/ midenizi dinleyerek düşünün! Neleri kendiniz için gereksiniyorsanız, can sıkıcılıkları üstlerinde olan politikacılardan isteyin! Başta soğanı, patatesi, eti unutmayın! Çünkü önce doymalısınız, “patron sizsiniz!”

020534