Kamusal alan söylencelerinden

ABONE OL
31 Mayıs 2022 13:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Selma ERDAL

* Kim daha “geveze”?

Zamlara alışıldı. Borsa inmiş, çıkmış; kimseler artık umursamıyor. Kimilerine sorarsanız ülke batıyor, kimilerine göre de şaha kalkıyor. Aman inceldiği yerden kopsun; bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyecek durumda değiliz elbette… Ama yine de canımız yanmasın diye artık biz de suya, sabuna dokunmaz sözlerin peşindeyiz bundan böyle; hoşgörüler! Dolayısıyla birazcık magazinsel yaklaşıyoruz gündeme…

Efendim ne imiş ya da hangisi daha iyi imiş?

Cem Yılmaz mı yoksa Feyyaz Yiğit mi?

Kapıştırıyorlar filmleri ve bir de filmlerde oynayanları…

Ama bir izleyici olarak bana sorulsa ya da bana göre…

Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denen bir ülkede, kimselere yer açmak istemiyor bazı eski tekeler diyeceğim de… Dedim bile… Her ne ise Ferhan Şensoy’dan bugüne, kendisi gülmeden mizah yapan yeni bir komedyeni izlemek oldukça keyif veriyor bana (reklamlarda rastladım Feyyaz Yiğit’e)… Yıllardır kendini yenilemeyen yalnızca yineleyen Cem Yılmaz’dan sonra Feyyaz Yiğit iyi geldi bana… Bu arada Kemal Sunal’ın sululuklarından da hiç keyif almadım; en başından, onun ilk kez filmlerde rol aldığından beri… Benim için o da Mali’ye eşdeğerde bir geveze… Ne yazık ki ülkemizde gevezelik yapmayı, izleyiciden önce kahkaha atmayı; komedyenlik sanıyorlar. Oysa gülmeden, güldürmek önemlidir bildiğim kadarıyla…

* Bu yıl ne moda?

Kapitalist düzenin çarklarını, her koşulda döndüren, insanları tatlı, tatlı sömüren MODA denilen olgu, bir kez daha yaşatıyor bizlere 60’lı ve 70’lı yılları…

Ama yaşadığımız 2022 yılında BAĞIMSIZ ÜLKEM, EGEMEN HALKIM ilkesiyle demokrasi savaşımı veren 68’liler ne yazık ki yoklar aramızda…

İşte şimdi gerçekten de at izi it izine karışmış, çakallar istedikleri gibi hüküm sürüyor şehit kanlarıyla sulanmış kutsal yurt topraklarımızda…

Çünkü…

Çiftçiye “ananı da al git” dedikleri çoktan unutuldu ama her gün birilerinin analarını ağlatıyorlar; Ortadoğu bataklığında can verdikçe Mehmetçikler… Ne yazık ki onların anaları hep karaları bağlıyor bu yıl renkler allı, güllü, sarılı, morlu olsa da…

* İbrişim kuşak değil, Z kuşağı…

En başta Okan Bayülgen ve en önemlisi de “yüksek” ilkokul mezunu kanaat önderi Hakan Ural olmak üzere pek çok kişi eleştirip, saldırıyor. Kimileri de güç onların elince geçince “aman bana dokunmasınlar” diye övgüler düzüyor.

Kimlere mi? Elbette ki Z Kuşağı’na…

Ve diyorlar ki GELECEK Z KUŞAĞININDIR.
Ama aldanıyorlar.

Gelecek Z kuşağının değildir.

Nasıl ki ABECE’nin son harfidir Z…

Nasıl ki Muhasebenin son raporudur Z…

İşte Z kuşağı da doğal insan türünün son örneğidir. Gelecek BİONİKLERİNDİR, ROBOTLARINDIR. Üstelik YAPAY ZEKA yörüngesinde…

Kim bilir belki de “Z kuşağı da kimmiş? Ben ne kuşağıyım?” diye dalgasını geçen Tıbbi Mucize BİONİK AJDA bile geleceğe taşır kendisini ama insan türünün son “doğal” örneği Z kuşağı yok olup gider bizlerle birlikte, dinozorlar gibi…

Çünkü GDO’lu beslenme, fosfatlı ekmekler ve kirlenmiş / bozulmuş bir doğada insan türünün yaşamda kalma yeteneği giderek olanaksızlaştıkça; Z KUŞAĞI nasıl sürdürebilecektir varlığını hiç düşündünüz mü acaba?

* Batılının Son Aldatmacası…

Bugünlerde Z KUŞAĞI üzerinde yoğunlaşıyor toplumsal yaşamda tartışmalar ama daha öncesinde de…

Küreselleşme Kuramı bağlamında; KÜRESEL KİMLİK, KÜRESEL YURTTAŞ kavramları belletilmeye çalışıldı tüm Dünyalılara küresel egemen güçler tarafından… Doğal olarak bizim aydınımsılar / ikinci cumhuriyetçiler / halkların kardeşliği bölücüleri bu kavramların en önde gelen savunucuları oldular. Çünkü nefret ettikleri ULUSAL KİMLİK yerine KÜRESEL KİMLİK kavramı yetişti imdatlarına…

Bu bağlamda kriterler belirlendi. Önemli olan ULUS DEVLET, ULUSAL KİMLİK ya da ULUSALCILIK değil, KÜRESELLEŞME KURAMI ve bu kuramın kavramları önemliydi. Örneğin; çok dilli olmak (en az 2 ya da 3 yabancı dil bilmek) gibi… Üst düzey eğitimli olmak (ki akademik kariyer yapmak) gibi…

Toplam Kalite standartlarına uygun, uluslararası presentable görünüm vs. vs.

Ve onların söylemlerine göre; tümden gelim değil, tüme varım önemliydi. Daha açık bir deyişle toplumun tamamının nitelikli olmasından çok, bireylerin teker, teker nitelikli olması önemliydi ki nitelikli bireyler çoğaldıkça nasıl olsa toplum da nitelikli olurdu.

Oldu da… Ne oldu?… Nitelikli bireyler oldu; tek, tek nitelikli, yetenekli, donanımlı bireyler oldu. Sonrasında sınırlar açıldı. Ve onlar bu kuramları ileri sürenlerin ülkesine gittiler ki bu aldatmacanın sonunda yaşanan olaylara BEYİN GÖÇÜ denildi. Bu göçle eş zamanlı göçler de oldu. Arap Baharı’nın ve Ortadoğu petrol savaşlarının etkisiyle MÜLTECİLER, küresel iklim değişikliğinin etkisiyle İKLİM GÖÇMENLERİ… Kevgire dönen sınırlarımızdan da içeriye ilkel, eğitimsiz, çağdışı insanımsılar doluştular. Onların gelişiyle de ülkemiz İNSAN ÇÖPLÜĞÜ oldu.

Ve kurnaz Batılı bir kez daha öz kaynaklarımızı aşırdı; ama bu kez yetişmiş insan kaynaklarımızı aşırdı.

30 Mayıs 2022

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP