Çocuklar, bayramlar, sorular

ABONE OL
11 Nisan 2021 11:31
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Freud der ki; ilk yıllarımız çok önemlidir kişiliğimizin gelişiminde, özellikle ilk dördüncü yılımıza değin…

Ve yine der ki…

Bu yıllarda ana-baba yanında, sevgiyi, ilgiyi görmek, onların yanında, gözetiminde, yuva sıcaklığında büyümek; ileri yaşlarımızda kişiliğimizi belirleyici tutum ve davranışlar üzerinde olumlu işlevler görmektedir. Bireyin toplumsallaşması ilk kez bu çağda, aile ocağında, yuva sıcağında gerçekleşmektedir. Daha sonrasında okul çağıyla birlikte bireylerin gelişimine, kişilik oluşumuna ana-baba yetkesinin dışında “öğretmen” olgusu eklenmekte ki yetkisiyle, karışımıyla, buyurganlığıyla, biçimsel (resmi) kimliğiyle yaptırım gücü ana-babanınkinden daha güçlü, hoşgörüsü ya da horgörüsü ana-babayla karşılaştırılamaz bile…

Ve hele ki ülkenin egemenleri çokça da sokarlarsa burunlarını onların işlerine, sürekli buyruklar ki genelgeler, yönergeler, talimatlar yağdırarak “Bundan böyle; bizim istediğimiz gibi biçimlendireceksiniz bu sübyanları, talebeleri, arka bahçemizin nadide çiçekleri ve davamızın mücahidleri olacak bu veledleri…

İnisiyatif kullanmak, bizim buyruklarımız dışında tutum ve davranış sergilemek yasak sizlere” dedi mi de…

İşte ana-baba kucağındaki saltanatın hemen sonrasında, çocukları ana-baba elinden koparıp, onlara 29 Ekim 1923’den beri sürdürmekte olduğumuz düzenin dışında, bambaşka bir dünyayı tanıtıp, Kemal ATATÜRK’ün dünyasını düşman belletip, karanlığı doğru, gerçek, yaşanması gereken bir dünyadır diye öğretip, “mızraklı ilmihal” benzeri cehennem, ahiret, Kemal’in yolundan gidenlerin, onlar gibi yaşayanların sonu iki cihanda da felaket; dua, sihir, büyü, efsun, bu yoldan gelenler mahsun, diğerleri cehennemlik öğretileri sürdükçe elbet…

Nasıl yarışacak “yükselen nesil” uluslararası alanda, diğerleriyle aynı yarışta?

Üstelik her geçen gün kimsenin aklı değilken de barışta…

Düşün dur bakalım; ne zaman ve nerede kopacak kıyamet?

Dünya döndükçe değişen saate göre; kopma Doğu’dan başlayıp, her boylamda kıyamet saati etkisini mi gösterecek?

İncil’in yazmasına ya da Mars, Dünya ve Güneş’in aynı çizgide sıraya girmesine ne gerek?

Dillerinde İncil, ellerinde silah olanlar ama yüreklerinde insanlık olmayanlar ve her gün bir yerlerde kan dökenler, acımasızca canlara kıyanlar  var oldukça bu gezegende; ne yazık ki her an, her yerde sürekli kopuyor  kıyamet…

Evet; ne yazık ki !

Din işleri, devlet işleri; bir diğerinden ayrı durmak şöyle dursun, birbirine geçirdi iyicesine dişleri, sanki pitbul köpeğinin çenesi…

Allah ile kul arasında kalmaktan sıkılan “din”; kayıverdi kamusal alana, bulaştı din tüccarlarının dilinde her türlü yalana…

Ve 12 Eylül 1980 sonrasında yapılanan düzende; siyasette, ticarette, (b)ilimde; hamil-i kart yerine, “hamil-i tarikat yakınımdır” dönemi başladı göğsünü gere, gere…

Ne idealizm, ne ülkücülük, ne de ulusalcılık; değerler sıralamasındaki önceliğini çoktandır yitirdi. Yıllardır kimlik bunalımı yaşayan Türkleri izledikçe nasıl da mutlu oluyor kefere… Hepsi ellerini ovuşturup; fırsatını bekliyor, çomak sokmak için tekere…

İşte bu bağlamda ne demiş İtalyan’ın Başbakanı?

Diktatörlere ihtiyacımız var.

Neden?

Çünkü muhatabın tek kişi

Ama demokrasilerde muhalefet var  STK’lar var ve halk var.

Başka söze ne gerek var?

Bu arada Türkiye’ye ilişkin iç ve dış; her konuda, herkes konuşuyor Türk halkının dışında kim varsa… Bu arada Rasputin değil ama Rus Putin de Montrö Sözleşmesi’ne ve de üstü örtülü olarak da Kanal İstanbul üzerine “karşıt” sözler söylemiş.

Bir bakıma; Putin olmasa

Gitti Montrö Sözleşmesi!

Celâl Bayar her kış komünizm gelecek bu ülkeye korkusuyla yaşatırdı halkı

Sakın bu yaz komünizm gelmesin ülkeye?

Olmaz, olmaz dememeli

Ve bir anımsatma:

Her yıl Nisan ayı geldiğinde; Bursa’da ve İstanbul’da ERGUVAN Bayramları yapılırdı. Küresel salgın nedeniyle endişelenmekten, ekonomik vurgunlar nedeniyle açlık korkusundan, darbe tartışmalarıyla yorgun düşmekten; bu ülkede bayramlara sıra gelmiyor baharın en güzel ayı olan Nisan’da…

Ayrıca biliyoruz ki geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ne 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı, ne de 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı kutlanmaz Covid 19 bahanesiyle…

Ve bir kaç soru:

Acaba “canımız istediğinde, bir gecede sözleşmelerden dönebiliriz” demenin ilk uygulaması mıydı İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma ?…

Ki sıra gelebilsin kolaylıkla Montrö Sözleşmesi’ne ve belki daha da geriye giderek Lozan’a bile?

Bakalım kimin istekleri baskın gelecek bu arada; Karadeniz’e kıyıları olan ülkelerin güvenliğini dile getiren Putin’in mi yoksa Karadeniz’de dilediğince seyr-ü sefer yapmak isteyen Biden’ın mı, göreceğiz hep birlikte…

Duyamadım, bir şey mi dediniz? Türk halkının ne düşündüğü, ne dediği mi?

Didim, 10 Nisan 2021

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP