Yönetim, CHP’nin sancısı…

ABONE OL
22 Ağustos 2020 11:23
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nda yaşananlar konusunda; ilkin salon konuşmaları, ardından özellikle Muharrem İnce’nin anlattıkları gündemde uzun soluklu yer bulsa da, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu susmayı yeğledi…

Parti sözcülerinden gelen “bölen” içerikli “sesleri” durdurdu…

İnce, yeni bir şeyler söylemiyordu aslında, kurultay öncesi söylediklerini yineledi; şaşırtmayacak/ izleyicilere yabancı olmayan küçük dokunuşlarla birlikte…

Partiden ayrılacağını söylemiyordu, ancak “birçokları” gibi susturulmaya/ önünün kesilmeye çalışıldığını ileri sürüyordu!

Yanında olan/ destekleyen birçok ismin üzerinin silinmesine, kurultayda delegenin istememesine karşın Tuncay Özkan’ın neden başdanışman yapıldığını soruyordu.

Yeni bir yürüyüşü başlattığını, söylüyordu…

***

Özellikle “iktidar” partisinin, ayrıca destekçisinin yanaklarında gülücükler açtı, bu tartışmaların/ söylemlerin ardından; övücü sözler söylediler!

İnce, Kılıçdaroğlu’na başkaldırmıştı! Cumhur “ittifakı” bundan kazançlı çıkacaktı! Cumhurbaşkanlığı Sistemi yara almadan ilk seçimde büyüyecekti! Onun için de “Atatürk’ün ilkelerinde yürüyecek” bir atılımdı!

Unuttukları, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, İnce’nin “cumhur ittifakından” da oy aldığıydı!

İşte tüm bunların ardından konuştu, Kılıçdaroğlu; Cumhuriyet’te birçok soruya yanıt verdi…

Parti içi muhalefet, Muharrem İnce, Selin Sayek Böke, Ekmeleddin İhsanoğlu, Tuncay Özkan, Abdullah Gül, “ittifaklar” gibi birçok soruyu yanıtladı.

Bir bakalım…

***

Parti içi muhalefet: Demokrasinin gereğidir bu durum, olması gerekendir. Kişisel çıkar, kişisel ikbal amacı taşımadıkça her türlü eleştiriyi, her türlü muhalefeti anlayışla karşılamak tarihsel sorumluluğumuzdur. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin ana direklerinden, temel taşlarından biridir.

Muharrem İnce: Partiye zarar veren hiç kimseyi partide tutmak istemeyiz! Bunun takdirini kamuoyuna bırakıyorum!

Selin Sayek Böke: Partili bir arkadaşımız. Avrupa Konseyi’nde ülkemizi ve partimizi başarıyla temsil ediyor. Sadece Selin Hanım’la ilgili değil, diğer pek çok arkadaşımızla geçmişte ve hatta bugün bile bazı konularda farklı düşünüyor olmamız, birlikte çalışamayacağımız anlamına gelmez.

Tuncay Özkan: Ona yönelik ciddi eleştiriler yapılıyor ama o hiçbir TV kanalına çıkmıyor. Sadece işini yapıyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu: Ekmeleddin Bey cumhurbaşkanı olsaydı Ortadoğu’da bu felaket olmazdı. Türkiye’nin yetiştirdiği ender bilim insanlarından biridir. Başka ülkelerin, adına uluslararası yarışma düzenlediği, ödül verdiği bilim insanımızdır ama yeteri kadar anlatamadık. Dünya görüşüne katılırsınız, katılmazsınız ama Ekmeleddin Bey’in saygınlığı konusunda bugün de bir endişem yoktur.

Abdullah Gül (aklınızdan cumhurbaşkanı adayı olarak hiç Abdullah Gül geçti mi” sorusuna yanıt): Bize gelen böyle bir şey yok. Nereden çıktı ben de bilmiyorum. Abdullah Gül, isterse cumhurbaşkanı adayı olabilir tabii. Kalkıp, “Olamazsın” diyemeyiz ki… Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar?

“İttifak”: İttifak yaptıysanız kararları ittifakın liderleriyle beraber alırsınız. “Ben yaptım, oldu” derseniz onun adı ittifak olmaz. Bu akılcı, önyargısız bir yanıttır. Bu yanıtın temelinde kişisel hiçbir beklenti ve çıkar ilişkisi yatmaz.

***

Söyleşiden aldığım yukarıdaki sözler bile, CHP içerisinde nasıl bir “hiyerarşinin/ anlaşmazlığın” olduğunu gösteriyor!

İsteyince “parti içi” demokrasi halının altına süpürülüyor,  delegenin seçmediği Tuncay Özkan, başkanın “üstün” gücüyle yönetime getirilebiliyor!

Günlerdir konuşulan Muharrem İnce, İnce’nin başlatmak istediği atılım, “parti içi” anlaşmazlıkları, CHP’nin var oluş felsefesinden kayması…

Bunlar nedense söyleşinin konusu olmamış, ya da yurttaşın bilgilenmesi anlamında bunlara gerek duyulmamış…

Ancak, yaşanan sürecin önemi bakımından (!); Ekmeleddin İhsanoğlu ile Abdullah Gül için akla gelmeyecek övgüler/ güvenler sıralanmış ard-arda…

Birinin saygınlığına güveniyorum, denilmiş…

Diğerinden “neden” korkulduğunu sormuş…

Muharrem İnce’nin “çıkışının” içini doldurulmamış;

Yanlış mı, haksız mı, boş söz mü, anlamsız mı? İçi boş/ kof…

***

Daha önceden de belirttiğim gibi…

Böyle “ideolojisinden”, felsefesinden ayrılma sürecine girmiş bir CHP’nin; salt partiye, salt parti içerisindeki koltuk aşıklarına, salt genel başkana/ yönetimine zarar vermeyecektir!

Ülkenin insanına, adaletine, hukuk/ demokrasi anlayışına, geleceğine de zarar verecektir!

Şu an var olan yönetimin, yönetimin sözcülerinin, sözcülerinin yaklaşımlarıyla ne ülkemiz bir adım ileri adım atabilir, ne de insanlarının geleceği umutla dolar!

Yanlış algı olmasın, diğer siyasi partiler sözümün içinde değil; bu güne değin kimlerin geldiğini, kimlerin geçtiğini, kimlerin silindiğini, kimlerin varlıklarını korumaları açısından, bu yurdun kuruluş öyküsünün içinde yer alması bakımından CHP olayını önemsediğimce;

Parti yönetiminde yaşanan sancılar düşündürüyor beni…

170820

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP