Hergün yeni bilgiler, her gün yeni önlemler duyuruluyor!
Bir salgında, ya da ilk Çin’de başladığı günlerde, bize de geleceği düşünülerek alınacak önlemler savsaklanınca “böyle” olacağı bilinmiyor muydu?
Çin’de, virüs yaygınlaşmaya başladığında “karantinadan” söz edilmiş, görülen kentte yaşayanlar gözetim altına alınmış, on günde bin yataklı hastane, sağlıkçılar görevlendirilmiş, gerekli sağlık ürünlerinin sağlanması için çalışılmıştı.
Ardından komşularımızda görülmeye başlamış, yaşamını yitirenler olmuş…
Bizde Sağlık Bakanı sorulara verdiği yanıtlarla yürekleri serinletmiş olsa da, bugün yaşananlar düşünüldüğünde “oyalandığımız”, “savsaklandığımız” ortaya çıkmakta…
***
Örneğin, komşularımızda görülmeye başlandığında; ülkeye giriş-çıkışlar ya sıkı izlenmeye alınmalı, ya da “girişlere” kapanmalıydı.
Hemen ardından salgının görüldüğü yer, açık biçimde duyurulup, karantina altına alınmalıydı; giriş-çıkışlara kapatılmalıydı.
Her nereden, her kim olursa-olsun ayrılmadan pozitif görülenler gözetim altına tutulmalı, topçu/ popçu olanlar bile uzmanların belirttiği günü doldurmadan halkın arasına bırakılmamalıydı.
Umreden geldi, denerek evlerine gönderilmemeliydi, şimdi sorulduğunda “yok öyle bir şey” denilmemeliydi…
***
Yurttaşın “evde kal” uyarılarına uyması beklenirken, medyada kirli/ pak ayrımı yapılamayacak denli ileri sürülen bilgilerle yatıp/ kalkmalar ev içerisinde gerilmeleri de peşinden getiriyor.
Gün içerisinde açtığınız her televizyon kanalının el yıkama/ temiz olma/ hijyene önem verme/ maske takma/ aralığı koruma/ bağışıklığı sağlama üzerine konuşanların “günlerin yinelemesi” biçiminde süren konuşmaları “aynı” gerginliğin nedeni…
Sokaklar, kalabalık alanlar boşaltıldı haklı olarak da;
Yurttaşa “evde kal”, “evde hayat var” uyarıları yapılarak neyin kanıtlanmak istendiği belirsiz…
Şunu biliyoruz:
“Evde kal” uyarısı, salt bir zorunluk gereğidir.
Ancak “evde hayat var” diyenlerin kaç metre karelik evde, kaç kişiyle kaldıkları, gereksinmelerini nasıl yerine getirdikleri görmezden gelinerek “nasıl” inandırıcı olunacağı savsaklanmakta!
Eve “yaşam alanı” da, denir bilindiği gibi…
Sevdikleriniz, gereksinmeleriniz, soluyacağınız/ bağışıklığı koruyucu egzersiz yapacak alanınız olmadıkça “evde hayat var” salt bir kandırmaca, oyalamaca anlamlıdır!
***
Şunu anlamakta zorlananlardanım…
Küresel bir salgının pençeleri arasında herkes!
Bu öyle bir salgın ki; kimseyi ayırmıyor, kimseye ayrıcalık tanımıyor…
Dünyanın “lideri” dediğimiz ülkeleri, ülkelerin önde gelenlerini, teknoloji varsılı demden kıs-kıvrak yakalayabiliyor!
Salgının daha çok can almaması için evde kalınması, yalıtımın sağlanması, temiz olunması, bağışıklığın korunması gerekiyor, tamam…
Peki, bunları “evde kal” uyarısını yerine getiren nasıl yapacak; bunun yanıtı baştan beri yok!
Kirasını nasıl ödeyecek, elektrik-su faturasını ne yapacak, ekmeği nereden alacak, besleneceği ürünleri nasıl sağlayacak, kısaca yaşamını nasıl sürdürecek?
Her fırsatta “büyüklüklerini” dile getiren ülkelerden bazıları “bizim için sizin sağlığınız, başka bir şey düşünmeyin” demelerine karşın, bazıları da “biz bize yeteriz” diyerek yurttaşlarını açlıkla sınamayı sürdürmeleri…
Bankaların borç ötelemesi, vergi/ SSK borç ertelemesi, kredi kapılarının açılması mı çözüm?
Anladığım bir durum değil!
***
Daha başta, alınacak önlemler konusunda yapılan eksiklikler, komşuda/ dünya yaşananlardan uzak kalmalar, bugün bir “maske” konusunda bile telaşlanmaya yol açıyor!
Kimin, nereden, nereye, nasıl gideceği daha birkaç gün önce uygulanır oldu!
Yurttaş “corona virüse” alışıyor/ alışmasına da; bugün için alınması gereken önlemlerin/ desteklemelerin her geciktiği gün, bir yandan can kaybını artırıyor, bir yandan da “evde kal” uyarısına uyanların yaralarının büyümesine de neden oluyor!
Şu an “önce insan, önce sağlık” denme günü; yitirilen hiçbir can geri dönmeyecek!
060460
YAZARLAR
12 saat önceTARİH
13 saat önceYAZARLAR
14 saat önceYAZARLAR
14 saat önceYAZARLAR
17 saat öncePOLİTİKA
18 saat önceYAZARLAR
1 gün önce