Daha önce böylesi yaşanmadı hiç!
Evin içi “birkaç gün” sonrasında sıkıcı, dışarı salgın!
En kötüsü de “evde kal” diyenlerin, “evde kalanların” sorularını yanıtsız bırakması…
Bir de sınır koyup, toplumun “potansiyel hastalıklısı” gibi gösterdikleri “altmışbeş yaş üstü” katmanı gördükleri her yerde sorması/ sorgulaması…
Kamu spotlarında yer alan “corona virüs alınacak önlemlerden güçlü değil” tümcesi sanırım “şu ana” dek yapılanların “en” yerinde olanı…
***
“Evde kal” denildiğinden bu yana ne yapıyorsunuz bilmiyorum!
Bilenin/ bilmeyenin birbirine karışmış biçimde korkutarak, suya-sabuna hem dokunmak/ hem dokunmayarak, ev-içi davranışlara “ayar” için yapılan yayınlar…
Havadan kuşkulanmak, boğaz yanmasını sorun etmek, burun tıkanıklığını kafaya takmak…
Yayınlar “hep” böyle yapılmıyor mu?
Televizyonların her birine çıkan bilim insanları, sağlık bilenleri “her gün” küçük değişim gösteren yaklaşımlarıyla “kirlilikten” başka bir şey de yapmıyorlar!
Üstelik “her şeyin” bir gizlilik içerisinde yürütülmesi, örneğin “umreden dönenler” üzerine soruların yanıtsız kalması, “evde kal” uyarısına uyanların en çok düşündükleri…
Evlerde, telefonla görüştüklerimde “paranoya” egemen!
Üstelik “genç kuşak” arsında, “bir daha eskisi gibi olmayacak mı” sorusu da sorulmaya başlandı!
Sanıyorum “evde kal” uyarısı ile birlikte, yurttaşların evde geçen zamanlarında, onların doğru/ zamanında aldıkları bilginin de önemi çok!
Hiç alışık olmadığımız psikolojik olgular o denli kapı eşiğimizde ki…
***
Bilim insanlarının yaptığı açıklamalar, her ne denli topluma “altmışbeş yaş üstü” dayatılıyor olsa da; corona virüs salgını “herkesi” dağıtıcı/ alıcı olarak görevlendirebiliyor!
Sözümona, salt “altmışbeş yaş üstü” değil korunması, birbirinden uzak durması, oturup-kalkarken dikkat etmesi, sıkça bol sabunla ellerini yıkaması, eve geldiğinde giysilerini dezenfekte etmesi gereken…
Öyle bir “algı” oluşturuldu ki;
Altmışbeş yaş üstü isen dışarı çıkma,
Altmışbeş yaş üstü isen parkta oturma,
Altmışbeş yaş üstü isen yolculuk yapma, balık tutma…
Altmışbeş yaş üstü toplumların yaşanmışlığı, geçmişi, deneyimi, dünün sorulacağı tarihi…
Geçtiğimiz günlerde “salt” Altmışbeş yaş üstü olmaları nedeniyle, toplumun “genç” sayılan katmanlarınca yapılanlar kimseyi sevindirmediğince, beklenen de değildi!
Salgın çocuk, kadın, erkek, genç, yaşlı da ayırmıyor; varsıl- yoksul, işçi- patron, yönetilen- yöneten, alçak- yüksek de olduğu gibi…
Şunu söylemek yanlış olmaz: herkes kendini bir “taşıyıcı”, herkes kendini bir “alıcı”, her kendini bi “insan” olarak görmek zorunda!
***
Şu anlaşılmış değil…
Yurttaşlara “evde kal” uyarısı yapılmasının ardından, “iktidarın” bu konuda yaptırım eylemlerini yaşama geçirmek istememesi ya da yapmaması düşündürücü değil mi?
Her fırsatta “eyyy”, “sen kim oluyorsun” denilen ülkeler; yurttaşları için “paketler” açıklamalarına karşın…
Ya da her fırsatta “dört milyon sığınmacıya kırk milyar harcadık” diye övünülürken…
“Evde kal” denilen yurttaş; gereksinmesi, sıkıntısı, yaşamını sürdürebilmesi için “iktidarın” yaptırımlarını bekliyor!
Bu salgının şakasının olmadığını, bu denli duyarsızlık sürerse olgu sayısının daha da büyüyeceğini, bugün Avrupa’nın göbeğinde benzer sorunların yaşandığını…
Bu salgına duyarsız kalındıkça doyacak ekmek, içecek sudan başka bir şeyin anlamsızlığı/ önemsizliği/ değersizliği ortaya çıkacakken;
“Evde kal”ın içinin boş bırakılması, bunan ödün verilmesi, “iktidarların” buna yanaşmaması geleceğin “en çok” konuşulacak konusu olacaktır!
Yurttaş “evde kal” uyarısını yerine getirirken; yurttaş elektirik- su- doğalgaz borcu düşünmemeli, kredi kartı ödemesi gündeme gelmemeli, gereksineceği besinlere ulaşamayacağı düşünülmemeli, kaygı yoğunluğu yaşamamalı…
Tüm bunlar mı; asıl “bağışıklık” sistemini etkileyen etkenler…
Corona virüsü bir dönüm noktası olacak; bu denli aç gözlülüğe gerek yok!
300320
YAZARLAR
Az önceVİDEO GALERİ
5 dakika önceYAZARLAR
33 dakika önceYAZARLAR
44 dakika önceYAZARLAR
1 saat önceYAZARLAR
21 saat önceYAZARLAR
21 saat önce