Dünyanın dörtte üçünün sudan oluştuğunu söyler bilin insanları. Aynı biçimde insanın vücudunda da yaklaşık oranda su bulunduğu ders kitaplarında yer bulur.
İnsanın yaşamını sağlıklı biçimde sürdürmesi için “bu oranın” korunması gerektiği, tersi olması durumunda da vücudu sarsacak zararlı olgularla karşılanacağı ileri sürülür.
Dünyanın su kaynakları için de aynı durum söz konusudur!
Yeterince suyun tüketilmesi, organların işlevini sürdürebilmesi için zorunluktur, denir!
Besinlerin sindirimini/ hücrelere ulaşmasını, yararlı tepkilerin oluşmasını, organların çalışmasını, zararlı maddelerin atılmasını, ısının denetlenmesini, eklem kayganlığının oluşmasını, ayrıca tüm bunlar sağlanırken “bağışıklık” sisteminin güçlenmesini kolaylaştırması…
Su kaynakları da dünyanın “bağışıklığını” artırıcı öğelerin başındadır!
***
Her yerimizin corana virüsü ile çevrili olduğu bu süreçte “bunları” söylememin gereği;
Yaşananlardan “ders” çıkarmak, içinde bulunduğumuz salgını “ciddiye” almak, hergün büyüyen olgunun “şakasının” olmadığını bir başka yönden almak…
Başlarda Sağlık Bakanı’nın tutumundan “ne denli” hoşnut olduğuma burada değinmiş olsam da, gelişmeler/ ortaya çıkan sonuç/ “iktidarın” yaklaşımını düşününce “hoşnutluğum” zedelendi!
Salgının, “hiç” kimseyi ayırmadığı/ ayrıcalık tanımadığı “gerçeğini” önemseyerek, onsekiz yılın ardından yurttaş için yapılacaklar üzerine yoğunlaşılır, diye düşünüyordum!
Sağlık Bakanı’nı izlerken “olumlu” izler taşıyordum!
Salgın konusunda “tüm” yaptırımların gereklerinin yerine geleceğini, yurttaşın sağlık sorunlarının üzerine düşüleceğini, “iktidarın” tümden bu olguya kilitleneceğini, bunların öncelikli olacağını bekliyordum doğrusu…
Bankalar Birliği’nin “para satmak” için fırsat kollayıp, “çek ödeme destek kredisi” adlı yeni bir “kredi biçimi” oluşturmasını, yeni bir para satma biçimini geçelim,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz’ın “üç ay elektrik fiyatlarına zam yapılmayacak” açıklamasını geçelim…
Kapitalizmin işi, zorda kalını “daha da” dar kıskaca almak değil mi; geçelim de…
Dünyayı saran corona virüsünün, “dünyanın bağışıklık” sistemlerinin yok edilmesi sonucunda ortaya çıkmasını önemsemeden; dağlarının, ormanlarının, ekim alanlarının, su kaynaklarının, doğada yaşayacak canlıların yok olmasına yol açacak girişimleri “bu koşullarda” bile düşünme/ eyleme dönüştürme girişimi…
Kanal İstanbul ihalesi neyin/ nesi dünya aşkına?
***
Geçtiğimiz aylarda günlerce konuşuldu bu konu…
Yok olan ekim alanlarından, kesilecek binlerce ağaçtan, alışık olunmayan bir iklime neden olacağından, bozulacak doğal örtüden söz edildi günlerce.
Geçtiğimiz yıllarda, zeytin ağaçları kesilirken “zeytin ağacı mı önemli, yoksa sanayi mi” diyen “iktidardan”, corona salgınlı günlerde Kanal İstanbul ihalesini gerçekleştirmesi “neyi” önemsediğini de ortaya koydu!
Kanalla ortaya çıkacak taş/ toprak, bunların yeni yerleri, o alanda vereceği değişim doğanın da hoşuna gitmez, dünyanın da…
İnsanın kolunu koparıp/ bacak yerine takmak gibi…
Kulağı, bacağı bir başka yerlere…
Bunlar hem gerekli organların yerinde olmayışından dolayı işlevsizleşir, hem de vücudun dayanım/ bağışıklık sistemini yok eder!
Kanal İstanbul ya da benzerlerinin işlevi de bundan ayrı düşünülemez!
Bugün kapitalizm “bir çok” ülkede; salgın sonrası ne yapacağını/ nasıl bir oluşuma gideceğini konuşulurken…
Bizde corona salgını bile “iktidarı” asıl amacından döndüremedi!
Dünyanın “bağışıklık” sisteminin çökmesine “el birliği” ile göz yumdu!
270320
YAZARLAR
6 saat önceYAZARLAR
8 saat önceYAZARLAR
9 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önce