İspanyalı siyasetçi Marco Rizzo, corona virüsün kapitalizmi çökerttiğini, dile getirmiş!
Ülkemizde bile didişmekten zaman bulup da iş yapmayan “iktidar-muhalefet”, salgının ardından birbirini “anlar” duruma geldi!
Sokak ağzı konuşmuyorlar,
Yurttaşı germiyorlar,
Koltuk “hırslarıyla” can sıkmıyorlar,
En son açıklanan “paketin” bile eksikliklerle dolu olduğunu,
Bugüne değin yaptıkları gibi yapmayıp “eleştiriyi” haklı buluyorlar!
Pakette “emekçilerin” de hakkı olduğunu söylüyorlar!
Yurttaşın da istediği bu değil mi?
***
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu, “bu salgın bizlere tüm önyargılarımızdan arınmamız gerektiğini göstermiştir” dedi.
Sosyal medyadan yaptığı açıklamasında Devlet Bahçeli, “gün birbirimize çatık kaşla bakma, darılma, küsme, mesafe koyma, sırt dönme günü de değildir” demişti, birkaç gün önce…
Salgının sınıf, etnik yapı, kadın, genç, Alman, İtalyan ayırmadan etki alanını genişletirken açıkça…
Adı bilinen/ tanınan “isimlerin” de salgına tutulanlar arasında yer alması “medya” aracılığıyla tüm yönleriyle/ yakınlarıyla göz önünde sergilenirken…
“Sokaklara çıkmayın, evde kalın, sağlığınıza iyi bakın” denilmesine karşın…
Tüm engellere/ yasaklamalara karşın…
Altmışbeş yaş altı/ üstü sokakta…
İşte bunu anlamak olanaksız!
***
“Sokaklara çıkmayın, evde kalın” uyarısından ne anlaşılması gerekiyor?
Bu sorunun yanıtını kaç kişiden duyduğumu/ dinlediğimi anımsamıyorum…
Sosyal medya ile birlikte televizyon kanalları anlattırmaktan yorulmasalar da, yurttaşın “yeter artık, anladık” demesini beklerken;
Sanki işin hiçbir “ciddiyeti” yokmuş, böyle bir salgın yaşanmıyormuş, karantinada kalmalar yalanmış, yaşamını yitirenler gerçekleşmemiş gibi “rahat” davranmalar, sokağın bir yanında bankta oturmalar, banka kuyruklarında birbirine bitişik kuyruk olmalar, daha düne değin yurttaşın yaşamına/ geçimine/ alım gücüne/ adaletine/ eğitimine/ doyumuna duyarsız kalan “iktidarın” tutumunu anımsattı bana!
Tam da Marco Rizzo’nun “, corona virüsü kapitalizmi çökertti” derken…
***
Sokakta, işinde, yaşamını sürdürebilmek için çalışmakta olanlar yok mu?
Ya da işini yitirmemek için, işyerinden “izin” alamadığından dolayı “dışarıda” olmak zorunda olan yok mu?
Sanıyorum, “yasaklama” ya da “dışarı çıkma” konusu; salt “altmışbeş yaş üstü” denerek, yolda/ sokakta “potansiyel taşıyıcı” gibi görülmesine neden oluyor ki…
Üstüne su serpilen, kolundan tutulan, banktan kaldıran, yoldan döndürülenlere tanık olduğumuz “altmışbeş yaş üstü” yurttaşların yaşadıkları düşündürücü…
***
Corona virüs salgını nedeniyle yaşananları abartmadan, taşıyıcı ya da bulaşıcının herkes olma olasılığını düşününce;
Belli/ başlı koşulların ödünsüz uygulanması konusunda aynı sonuçlara varıyoruz!
Sistemin, kendini koruyamamanın verdiği “acı” nedeniyle yaşadığı panik, kendini yenileştirme, çürümüşlüğünü görme süreci yaşadığı gözleniyor!
Bu salgın “belki de”, tüm insanlara “birin etkisi bini değiştirir” düşüncesinin benimsenmesini de gerektirecek!
Herkesin yaşama, yeme, doyma, soluma hakkının olduğu öğrenileceği gibi,
“Herkesin” salgın hastalıkta karantinaya alınacağı, acılanacağı, yaşamını yitireceği de görüldü!
Salt emekçi, dar gelirli, doyumsuz, beslenemeyen, ısınamayan, işsiz değil; saldın paradarı, yalıda yaşayanı, çalışanı açlık sınırında yaşamayı sınayanı, çelme takanı, haksız kazananı, çalını, talancıyı da içine aldı!
Hepsini bir yana bıraksak bile, bizdeki politikacılar bile değişti…
Nazım’ın dizeleriyle:
“Ne ölümden korkmak ayıp/ ne de düşünmek ölümü”
240320
YAZARLAR
1 saat önceYAZARLAR
3 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce