Nerede olursa-olsun değişmiyor.
İster normal bir işletmede, ister kartelleşmiş bir firmada, ya da bir ülkede…
Bir kez gelir/ gider denge bozuşmuşsa, ilkinde “önlem” alınmamışsa, işin başında patronlara yakın olunmuşsa, yükler “hep” dar gelirlinin sırtına yüklenmişse…
Yeni “diye” alılan “tüm” önlemlerin yönü, bir öncekini yineliyor!
“İktidarın” sağında/ solunda bulunanlar palazlanıyor,
Dar gelirli esnaf, üretici küçülerek “yok” olmayı yeğliyor,
İşçi, emekçi bırakın gereksinmesini karşılamayı, her ay borçları büyüyor,
İşçi/ memur emeklilerin “yetmeyen” aylıkları bir yerlerden tırpanlanıyor!
Değişen bir şey yok!
***
Ülkede insanlar geçim kaygısı içerisinde yaşamını sürdürürken, ülkenin bir yanında göbek büyütüp ağız uçuklatanlar harcamalarını “alay” konusu yapılacak biçimde sergiliyor!
Gittikleri dinlencelerde masalarına gelenler,
Özel günlerde kırdıkları şişeler,
Türkiye’de çok az sayıda olan araç kullanmalar,
Özel gün kutlamalarını yurt dışında yerine getirmeler,
“İktidarın” büyüyen listesinde bulunanlar kazançlarından, önlerine açılan kapılardan, hükümetin sunduğu ergilerden hoşnut!
Üç-beş elin parmakları kadar olan sayıların birbiri aralarında yaptıkları “birliktelik” toplantılarında “iktidarın” önündeki engelleri açma sözü vermeleri de bundan!
Dar gelirlinin “yetmeyen” aylığından kesilecek olan da “kimsenin” umurunda değil!
***
Türkiye’de yaşamını sürdürenlerin, ülkemizde “en çok” dikkatlerini çeken sorunun “ne iş yapıyorsun, nasıl geçiniyorsun, evin/ araban var mı” olduğunu bir kaçıyla yapılan söyleşide duydum.
Bu tür soruların “alışkanlık” yapılmasının nedenini anlayabilen var mı bilmiyorum…
Bu tür “özel” konular neden bilinmek/ öğrenilmek istenir ki?
İşi yoksa iş verilmesi, geçinemiyorsa geçinmesi, evi/ arabası yoksa sağlanması için olmadığı kesin…
Geriye “bir” dar gelirli üzerinde “üstünlük” kurmak kalıyor sanırım…
“Benim var, senin yok” üstünlüğü…
Bir başka deyişle, üstünlüğün “kazanmak için her taklayı atarım, sen atamazsın” biçimi…
Bir de “iktidar” arkasında duruyorsa…
***
Daha dün, SSK’nın emekli maaşlarından yapacağı bir kesintiden söz edildi…
Açıklamada “kamuya kaynak aktarmak adına emeklilerden aylık yüzde beş sağlık kesintisi yapılacağı” planlandığı belirtiliyordu!
“Kamunun” kaynak sıkıntısı olmadığını, dolar/ altın fiyatındaki tırmanmanın ekonomiyi etkilemediğini, faizlerin daha da düşeceğini sıkça yineleyen “iktidar” bakanları, ne oluyor da geçinme zorlukları içerisinde olan emeklilerin maaşlarından yüzde beş koparmayı planlıyor, emeklinin cebinden yüzde beş daha kırpmayı göze alıyor?
Bozulan gelir/ gider dengesini düzeltmek için dar gelirlinin elinde olana göz dikmek…
Altta kalanın… Yazık!
***
Bir kez gelir/ gider denge bozuşmuşsa, ilkinde “önlem” alınmamışsa, işin başında patronlara yakın olunmuşsa, yükler “hep” dar gelirlinin sırtına yüklenmişse…
Biliyor musunuz, orada adaletin sosyali de, anti-sosyali da olmaz!
Ülkenin üreten makinelerini çalıştıran, o makinelerde üretilenleri pazarlayan, pazarlanan ürünleri tüketiciyle buluşturan, makinelerde işlenen girdileri üreten “düzeneği” yok saydığınızda,
Ülkenin makinelerine sahip olanları, şımarık çocuklarını, şatafatlı yaşamlarını sürdürmeleri için tüm olanakları bırakın; işçinin sırtından aşırılarak oluşturulan fonları bile “bunlar” için kullandığınızda…
Adaletin sosyalinden, anti-sosyalinden söz edilemez!
Bu da en çok “hem” ülkeye, “hem de” ülkenin geleceğine zarar verir!
Bunu biliyorsunuz!
KOZAN’DA AKP’Lİ BİLGİLİ DEMİŞ Kİ…
Bir kaç gün önce sosyal medyada gezinen bir haber vardı.
AKP’nin Kozan İlçe Başkanı Yusuf Bilgili, Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar’a kuru-sıkı atmıştı…
“Milletin” ödediği paralarla Cumhuriyet Gazetesi dağıttırıyormuş,
Karalar’dan Kozan’ın hiçbir beklentisi yokmuş,
Reklam amaçlı yamalar yapılıyormuş,
Cumhur ittifakı, Kozan’ın çıkarına olacak her türlü konunun altına imza atacakmış… Falan, filan…
İki dönem, Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan’la yan-yana yürüyen Bilgili’yi kanımca aydınlatacak isim, “yine” Başkan Özgan olmalı…
Şu an Kozan gerek anakentten, gerekse “iktidardan” ne alabiliyor, ya da anakentle “iktidara” neler yaptırabiliyor, bunları Başkan Özgan biliyor…
Bilgili, Başkan Karalar’ı taşlamadan önce; geçmiş yıllarını, Kozan’a onsekiz yıldır neler yapıldığını/ yapılmadığını sorgulamalı…
“Ben böyle dedim”le olmamalı…
250220
EĞİTİM
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYEREL HABER
4 gün önceDÜNYA
5 gün önce