Açıklamalar durmuyor!
Muharrem İnce’yi dinlerken “diyecek söz” bulamayanlardanım!
Bir partinin yıllarca içerisinde yer alıyorsunuz, milletvekili oluyorsunuz, mecliste yaptığınız birçok konuşma sosyal medyayı sallıyor, Genel Başkanlığa aday oluyorsunuz, adaylık süreciniz tartışmalara neden oluyor, cumhurbaşkanlığına aday gösteriliyorsunuz, cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yanıtsız kalan sorularla karşılaşıyorsunuz, parti-içi muhalefet oluşunuz nedeniyle gelişmelerden uzak tutuluyorsunuz, son olarak da “cumhurbaşkanı ile görüştünüz” biçiminde yayılan bir haberin nedeni oluyorsunuz…
En önemlisi de, genel başkanın “bilgim var, ancak isim veremem” demesindeki “bilinmeyen” olarak gündeme geçiyorsunuz!
Peki, siz olsanız ne yaparsınız?
***
İşin aslı, “baştan” yanlış iliklenen düğmeler örneğinde olduğu gibi…
Tutar, baştan, “ideoloji” kavramını önemsemek yerine;
Sistem-düzen partileri gibi “kimle kazanırız” üzerine yoğunlaşır, “ideolojinizle” uzaktan-yakından ilgisi olmayan, kısa geçmişinde “düşündüklerinizle” alay eden isimleri yanınızdaki koltuğa taşırsanız olacağı budur!
“İdeoloji” diyorum…
Geçmişte kaç kez yazdım bilmiyorum, yineleyeyim;
“İdeoloji”, canlının dik durmasını sağlayan iskelet gibidir. İnsanı, kurumları “dik” durduran da “ideolojileridir”. Toplumsal gelişmelerde yön vericidir.
İnsanı, toplumu, emeği, bilimi, üretimi, değerleri, adaleti, hukuku, sağlığı öncül saymayan bir “ideoloji” ile, tüm bunları yaşamsal zorunluluk bilen “ideolojinin” bir kurum içerisinde yer alması nasıl olanaksızsa, salt birbirlerini “anlamak” zorundalarsa…
Buna karşın “tıpış tıpış” denerek, yanlış düğme iliklendiği anlaşılmışsa…
Sistem-düzen partisi değil, “insanın, emeğin, adaletin, bilimin” partisi olduğunu söylüyorsa;
CHP kendini düzeltmek zorunda!
***
Sistem-düzen partileri derken…
Kendi iç sorunlarını zamanında masaya yatıramayan, çözüm yolları aramayan, iç pazarlıklar peşinde koşan, birlikte yürüdüğü aynı “ideolojiyi” savunan sıra arkadaşının ayağını kaydıran, “kliklerden” kurtulmayı deneyemeyen, günü kurtarmaya odaklı partiler…
“Sistem-düzen partileri”, daha baştan kendilerini böyle tanıtmış, anaparadarları gönüllerinin ana koltuğuna oturtmuş, kıyılarında bulunan çalışanları bile anaparacının savunucusu yapmış, anaparadar için çevreyi katletmiş, aldığı “üstün” görevlerle önlerinde “eğilmesini” sindirebilmişse eğer sorun yok!
Genel Başkan istedi diye konuşmayan, yeri geldiğinde eleştirmeyen…
CHP bu değildir; böyle olmamalıdır!
Bunun altını çizmemiz gerek:
CHP sorunları zamanında masaya yatıran bir parti midir, çözüm için bir araya gelmiş midir, kliği ortadan kaldırmak için uğraş vermiş midir, “ideolojik” yapısını korumuş mudur, suçlamalar karşısında sıra arkadaşını korumasını bilmiş midir?
Bu soruların yanıtı önemli…
***
Sanıyorum, bu sürecin en çok kullanılan tümcesi, “delinin biri kuyuya taş attı, kırk akıllı çıkaramıyor” oldu!
Başta CHP olmak üzere, kimsenin kendini “akıllı” göstererek yaşananlardan soyutlaması doğru değil!
Muharrem İnce bir “komplodan” söz etti, partinin “önde” gelen isimleri de bunu yineledi!
Bir haftadan bu yana, bu ülkenin yurttaşlarının yaşadıkları, sıkıntıları, acıları savsaklandı!
Kuyuya taş atan “delinin” kim olduğu, buna neden gerek duyduğu, işbirliği yaptığı arkasında duranların kimler olduğu uzatmadan, yeni “kliklere” kapı aralamadan, daha çok geç kalınmadan açıklanmalı…
Yoksa bu “deli” kuyuya daha çok taş atar!
251119
YAZARLAR
5 saat önceYAZARLAR
7 saat önceYAZARLAR
11 saat önceYAZARLAR
11 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önce