TÜİK verileri böyle söylüyor!

ABONE OL
19 Ekim 2019 17:04
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Hep “o” düşünürün sözünü anımsıyorum, aklıma geldikçe yineliyorum…

Şöyle diyor düşünür:

“Ekonomik özgürlük olmadan, özgürlükten söz edilemez!”

“Ekonomik özgürlük” konusunda “bilgi” ararken benzeri tümcelere de rastladım; Atatürk’ten, prof. Gumeda’dan, Read More’dan özlü sözlere ulaştım…

Şöyle ki:

“Ekonomik özgürlük olmadan, basın özgürlüğü olamaz!”

“Ekonomik özgürlük olmadan, tam bağımsızlık sağlanamaz!”

“Ekonomik özgürlük olmadan, sömürgecilik bitmiş denemez!”

“Ekonomik özgürlük olmadan, siyasi özgürlük olmaz!”

***

İçine sığamadıkları “daracık” dünyalarında, göğüslerini ileri itekleyerek “olmayan” her şeylerini varmış gibi anlatanları görmek öyle yoruyor ki kimi zaman…

Beslendikleri kaynakların “hak etmedikleri” kazançlarını yitirmeme pahasına,

İki gün sonra olacaklar karşında “yanıldık” deme olgusuna,

Koşmalarını, köpürmelerini, devinimlerini yadsıma tutarsızlığına tutunma alışkanlıkları yoruyor beni!

Varsa-yoksa “sen kimsinler”…

Varsa-yoksa “nasıl konuşursunlar”…

Varsa-yoksa “nasıl dersinler”…

Varsa-yoksa “doğrularım”…

***

İnsanın “inandığı” bir durumu, yaşamı zora koyucu eylemler içerisine iteklemediği sürece “cesaretle” söylemesinin önündeki engeller olmamalı!

Her şey, dönemin “iktidarlarının” dediği gibi olsaydı; bugün ne bilim insanları olurdu, ne uzaya gidilebilirdi, ne kuduz aşısı bulunabilirdi, ne de tekerlek, ne de yazı, ne de matbaa…

Gelişmelerin tamamı “karşı-duruş”, “muhalefet”, “eleştiri”, “yeni doğrular” nedeniyle ortaya çıkmıştır!

Tarihte de olmuştur, bugün de uzantıları vardır!

Değişime, değişik seslere, eleştirilere karşı “yanlış yapıyorsun” çıkışları ne yazık ki sürüyor!

Ekonomide, “daha çok kazanmaya” odaklanan katmana el vermek için çaba harcayan “iktidarın”, yurttaşın “alım gücünde” iyileştirme yolunu benimsemesi bile, içine sığadıkları “daracık” dünyalarında kürek sallayanları düşündürmüyor olmalı…

“Ekonomik özgürlük olmadan” diye başlayan tümcelerin içerisinde yer alanları, “küçücük” beklentileri uğruna eşiğin dışında bekletmeye aşılmış olmalılar…

Büyüyen işsizlik, daralan “istihdam”, toplumda ekonomik özgürlüğün olmayışından “yayılan” mutsuzluk, “hak etmedikleri” kazançlarını yitirmekten daha önemli olmalı…

***

Dün temmuz ayı verileri açıklandı…

Geçtiğimiz hafta da, bakan YEP’ni açıklarken “ekonomide en kötüsünü geride bıraktık” demişti!

Temmuz ayının verileri öyle demiyor…

Haziranda yüzde onüç olan işsizlik, yaklaşık bir puan artmış,

Haziranda dörtmilyonun biraz üzerinde olan işsiz sayısı dörtbuçuk milyona ulaşmış,

“Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok” deniyordu ya; gençleri iş sahibi yapmayacaksa, gelecek umudu vermeyecekse, özgürleştirmeyecekse, mutlu etmeyecekse…

Bunca açılan üniversitenin anlamı neydi ki?

Ortaokul, lise, üniversite derken yaşamının çeyrek yüzyılını harcayan gençlerin; bir yandan üretime yönlendirilmemesi, bir yandan ülke ekonomisinin yaptığı masraf, bir yandan gencin ailesinin yaşadığı travma, bir yandan gencin “sözcüklerle” anlatılamayacak yaşamı…

Sözüm ona genç “işsizlik oranı”, ocak ayından bu yana yarım puan artarak yüzde yirmiyediyi aşmış!

“Dim-dik ayaktayız” başlılıklarıyla gazetelerde sekiz sütuna manşet olmaktan o denli hoşnutlar ki…

Yaşanan “mutsuzlukları”; bilerek-görerek “yadsımak” bu olmalı!

***

Canlının yaşam süresi boyunca verdiği çaba-uğraş “mutlu” olmak içindir!

Mutlu olmak için yazgı birliği yapabileceği bir ülke, dilini anlayıp-konuşabileceği bir topluluk, çalışabileceği-doyabileceği bir sistem, korunabileceği yapıya-örtüye gereksinim vardır!

Bunlardan birini elinden aldığınızda,

Ya da bunların birini yok saydığınızda,

Ya da bunlardan birinin üzerini kapattığınızda,

Ya da bunlardan birinin sahiplenilmesini engellediğinizde “o bireyin” özgürlüğüne karşı çıkmanın yanı sıra “mutsuzluğunun” da nedeni sayılırsınız!

Tüm bunları yaşayanlar bilir; tamam!

Yaşamayanın da anlaması gerekir!

Çünkü ülkenin TÜİK verileri bile böyle söylüyor!

Anlaşılmayan bir şey var mı?

161019

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP