Kapitalizmin üçüncü günahı, eşitsizlik yaratmasıdır.
Yani, eşitsizlik insanlığın ‘fıtrat’ından çok, kapitalist sistemin kendi özünden kaynaklanmaktadır.
Özellikle Avrupa için, göreli olarak ‘dengeli’ bir gelişme olduğu söylenegelmektedir.
Oysa, World Inequalty Lab, avril 2019’da belirtildiği üzere, hemen hemen dünyanın tüm ülkelerinde ulaşılabilen verilere dayanarak, genel olarak üretilen değerin % 80’inin, %10’luk bir grubun eline geçtiği görülebilmektedir.
Bu oran geri kalmış ülkelerde, üretilen değerin % 90’ının % 1 ya da 2’lik bir grubun eline geçtiği şeklindedir.
Ve bu durum, 1980’den sonra daha bir azgınlaşmış bulunmaktadır.
Geçerken belirtmekte yarar var : 1980 sadece Türkiye için değil ama dünya geneli için bir ‘dönüm noktasıdır’.
Yine Thomas Piketty’nin güncelleştirdiği, ama daha XIX yy’ın ortalarında ayırdına varılıp, ‘bilimsel’ olarak ortaya konulduğu üzere, kapialist büyümede eşitsizlik sermayenin verimliliğinden kaynaklanmaktadır.
O halde, kapitalizmin özü, zengini daha zengin yapmaktır denilebilir.
Her ne kadar, ‘sistem’in özü bu ise de, Türkiye gibi ülkelerde, Devlet bu işte ‘yeni zengin’ yaratmanın ‘araç’ı olarak kullanılmaktadır.
Şöyle de söylenebilir, ‘siyaset’ (la politique), Devlet aracılığıyla ‘zengin olma’ işidir.
Oysa, ‘politika’ (le politique) eşitsizliği giderme üzerine düşünüp o tür davranış geliştirme işidir.
Bu konuda, Türkçe’ye (pek iyi çevrilmiş olmasa da) Suzanne De Brunhoff’un Devlet ve Sermaye başlıklı çalışmasında ‘teknik bilgi’lere ulaşılabilir.
Yani, Devlet’in, emek ve sermaye arasında her ne kadar ‘göreli tarafsızlığı’ndan sözedilebiliyorsa da, arkasında Devlet olmadan ‘sermaye’ asla ve kat’a öylesine azgın gelişemez.
Ve halkın büyük çoğunluğunu öylesine ezemez.
Bir adım daha ileri giderek, Devlet, halkın sömürülmesinin ‘aracı’ olarak kullanılamaz denilebilir.
O halde, kapitalizm-mapitalizm deniyorsa da, dönüp dolanıp Devlet’in ‘niteliği’n sorgulanması gerekmektedir.
İşte ancak böylece politika (le politique)’nın siyaset’ten nasıl ayrılabildiği daha iyi anlaşılabilir.
Bugün bile Amerika’da Niall Kishtainy gibi yazarlar, ilk çağlardan buyana önde cüce ordusu arkalarında ise başı göge değen devler oldugunu yazabilmektedirler. (Une (petite) histoire de l’économie de l’Antiquité à nos jours, De Boeck Editions, 2019).
Oysa ilkel komünal toplum bir yana, XIII.yy’da bile Cengiz Han’ın çadırı ile askerlerinin çadırı arasında öylesine büyük bir fark yoktu.
Kısası, genel olarak toplumsal yaşamda ‘eşitsizlik’ sözkonusu olabilir, ama kapitalizm bir başına bu eşitsizliğin kaynağı olup, eşitsiz gelişme olmadan kendi varlığını sürdüremez.
Toplumsal eşitsizliğin başka toplumsal sorunlar yarattığı, amprik olarak saptanabildiğine göre, kapitalizmin ‘her türlü toplumsal hastalık’ın kaynağı olduğu kolaylıkla ileri sürülebilir.
(Sürecek)
EĞİTİM
Az önceYAZARLAR
9 dakika önceYAZARLAR
25 dakika öncePOLİTİKA
1 saat önceYAZARLAR
1 saat önceYEREL HABER
1 gün önceDÜNYA
2 gün önce